Multi: Arabada çalan şarkı (şarkıyı açıp öyle okuyabilirsiniz )
Yine her zamanki gibi arabaya atlar atlamaz elimi radyoya atmaktan geri koyamamıştım. Favori frekansıma geldiğimde yeni bir şarkı başlıyordu.(multi) Dinlemeye başladım.Mutluluk tek kelimeye sığacak bir tanım değildi.O tek kelime içinde yüzlerce his barındırıyordu. Yüzü, gözleri, çin seddi gibi uzanan kirpikleri, bunların hepsi mutluluktu. Ona baktığımda gözlerimin içi parıldıyordu. Ona kısa bir sürede çok fazla alışmıştım. Şarkının güzelliğine katılarak söylemeye başladım.
« Ben de yıkıldım yalnızlıkta
Ben de kırıldım paramparça
Bu yolun sonu yok, biliyorum
Üzülsek de, kırılsak da, darılsak daSen de kabul et ikimiz de seviyoruz ( bu esnada birbirimize bakmıştık )
Sanki bir uçuruma yalınayak yürüyoruz
Yine de bir yerlerde arıyoruz
Ruhumuzu, ufkumuzu, sevgimizi
Yine de bir yerlerde buluyoruz
Geçmişe dair unutulmayan ne varsa...
Şarkıya kendimi iyice kaptırmıştım. Bu belki bizim şarkımız olabilirdi. Biz olabilirdik. Onu gerçekten seviyordum.Ben sende yandım, sende söndüm ( işte tam o an bir anda arabayı durdurduğunda bağırarak şarkıyı söylerken dudaklarımda dudaklarını hissettim. )
Çıkar yol bulamadım bu sensizliğe
Geceler doldu içime, cevap veremedim
Sadece gözyaşlarım kaldı sayfalarda...Dudaklarını dudaklarımda hissettim. Nemliydi, sanki korkutmak istemiyormuş gibi yavaşça, narince öpüyordu. Bir elini yanağıma koydu ve beni öperken elini yanağımda gezdirmeye başladı. Ben de ilk başta ona sadece gözlerimi kapayarak karşılık versem de elimi saçlarına koydum ve ona dudaklarımla amatörce karşılık vermeye başladım. Bu onu istediğini almışçasına hızlandırdı. Daha hızlı ve sert öpmeye başlamıştı. Beni tabiri caizse ateş basmıştı. Sanki yüzyıllardır süregelen bu içimdeki boşluk onun dudaklarıyla tamamlanmış, sükuta ermişti. O benim ilk öpücüğümü almıştı! Nihayet geri çekildiğinde nefes nefese kalmıştım. Dudaklarını dudaklarımdan ayırıp, elime yasladı. O adam ellerimi öpüyordu.
Ve konuşmaya başladı.
- Benim ol Afra. Bu ateş beni yakıp kül edecek. Ya gel o küllerden yeniden doğdur beni, ya da gelmeyeceksen bırak kül olup savrulayım.
Şaşkınlıktan donakalmıştım. Bana bu kadar derin bir his beslediğini nerden bilebilirdim ki? Cevap vermemi beklemeden arabayı yeniden çalıştırdı ve hızla sürmeye devam etti. Konu bir anda açılmış, bir anda kapanmıştı.Nihayet bir lokantanın önünde durduğumuzda arabadan yavaşça indik. Ve içeri girdik. Salaş bir mekandı, ve hoş bir havası vardı. Birer kaşarlı makarna söyledikten sonra beklemeye başladık.
- Buraya sık sık gelir misin?
Gülümsedi.
- Gelmeseydim birazdan önüne gelecek şaheseri bilmiyor olacaktım.
Ne dediğini siparişler geldiğinde anlayabilmiştim. Birkaç dakika tabağa baktım. Gerçekten de tablo gibi duruyordu.Hızlıca bu şaheseri yemeye başlamıştık. Birkaç dakika geçmeden tabaklar boşaldığında karnım patlamak üzereydi. Geriye yaslandım ve Ilgaz'ın hesabı ödemesini bekledim. Nihayet hesabı ödeyip geldiğinde yerimden yavaşça doğruldum ve mekandan ayrıldık. Arabaya binip çalıştırdığında ona döndüm ve konuşmaya başladım.
- Buraya yılın üçyüz altmış beş günü, altı saati gelmeliyiz.
Bana döndü ve anlamayarak baktı.
- Üçyüz altmış beş günü anladım da altı saat niye?
- Altı saat tekrar acıkmam için yeterli bir süre.
Dediklerim onu güldürmüştü. Bir kahkaha patlattı ve araba sürmeye devam etti. Tanrım, burnu çok güzeldi, burnu güzel olanlar hiçbir şeye üzülmemeliydi...
Eve vardığımızda koşa koşa yatak odasına çıkıp yatağa uzanmıştım. Yediğim kırk kiloyu sindirmek kolay olmayacaktı. Birazdan Ilgaz da odaya usulca geldiğinde ona bakıp sırıttım.
- Mınzırlık yapacaksan, aklındaki fesat fikirleri sonraya sakla. Tek hareketinde tırnaklarımı yüzünde bulursun.
Dediklerim yüzünde görebileceğim bir şekilde korku oluşturmuştu. Bir kahkaha patlattım.
- Buraya o fikirlerle gelmiştim ama sanırım duyduklarımdan sonra bir geceliğine uslu olabilirim.
Dedi ve yanıma uzandı. Kaslı kollarını vücuduma sanki korumak istermişçesine sıkıca dolamıştı. Bana uzunca bir süre baktı. Aklından geçenleri okumak istiyordum ki vücudumda hüküm süren kollarını daha da sıktı ve beni alnımdan öptü.Ona aşıktım. Ona karşı konulamaz bir şekilde aşık olmuştum. Artık rahatça uyuyabilirdim. Gözlerim kapanmaya yüz tutmuştu, karşı gelmedim ve gözlerimi kapadım..
{ İki saat sonra }
Ilgaz'dan :
Yüzüme vuran ışık gözlerimi alıyor, başıma keskin bir ağrı veriyordu. Bu ufaklık yine ben uyurken neler karıştırıyordu? Uzunca bir süre ışığın kapanmasını beklesem de olmamıştı. Tam gözlerimi aralıyordum ki adımı işittim.
- Ilgaz , evlat ?
Efendim ufaklık diyecektim ki denileni duymamla gözlerimi korkuyla açmam bir oldu. Yanıma baktığımda Afra sarılmış, uyuyordu. Kafamı kapıya doğru hızlıca çevirdim ve ani bir şok geçirdim.
Dedem gelmişti !
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yanardağ
Romance"Bazen yüreği sıkışıp, boğazına kadar yükseliyor ve nefes almasını engelleyecek bir yoğunluğa erişiyordu. Sanki bir an daha geçerse patlayacakmış gibi hissediyordu kendini, sanki bir yanardağ oturuyordu göğsüne. Bir iç çöküntüsüydü bu."