Anlamlandıramadığım bir hissin altında eziyordu beni. Bir isim koyamıyor, mâna veremiyordum. Onunla ilgili hiçbir duyguma eşdeğer bir sözcük bulamıyordum. Ya kelime haznem yeterince geniş değildi; ya da bildiğim tüm kelimeler, hislerim için yetersiz kalıyordu. İlk defa bir kadını sevmek. Neydi sahi, buna ne tanımı konulurdu?
Kafamı çevirdim, uyuduğu koltukta cenin pozisyonunu almış, saçları omuzlarına dökülüyordu. Onu yeterince üzmüş, yeterince kırmıştım. Belki de , dedemin bana sunduğu soruda, Afra'ya git diyerek yanlış seçeneği karalamıştım. Onu bırakmayacaktım. Nihayet kafamı ondan , direksiyona çevirdiğimde sabaha karşı, o uzun karanlık yollarda gidiyorduk. Yaklaşık yarım saat daha gittiğimizde benim olan rezidanslardan birine gelmiştik. Arabayı otoparka park edip, Afra'yı kucakladım. Anahtarı çevirip eve girdiğimizde saat altıya geliyordu. Hızlıca yatak odasına çıktım ve onu yavaşça yatağa bıraktım. Hiç ses etmeden yanına uzandım, fırsattan istifade. Kabus gördüğü belliydi, alnından akan terler yavaşça boynuna iniyordu. Kafasını yavaşça kaldırdım ve göğsüme koydum. Birkaç mırıldanma sonrası yerini bulmuş olsa gerek mışıl mışıl uyumaya devam etti. Onu daha ne kadar izledim bilmiyorum, gözlerim kapanıyordu. Huzurla kapattım gözlerimi, yanımdaydı, bana yeterdi.
Yorgunlukla gözlerimi açtığımda Ilgaz yanımda uyuyordu. Gülümsedim, neredeyse bu manzaraya alışacaktım. Usulca yataktan kalktım ve banyoya doğru ilerledim. Elimi yüzümü yıkarken tek düşündüğüm dün yaşadıklarımdı. Kaan beni seviyordu, Ilgaz'ın bundan kesinlikle haberi yoktu. Havluyla yüzümü kuruladıktan sonra evi gezmeye başladım sessizce. Geçen gittiğimiz dağ evi değildi. Camdan baktığımda yüksek bir apartmanda olduğumuz belliydi. Manzara çok güzeldi. Daire dubleksti, aşağı indiğimde mutfağın aşağıda olduğunu gördüm. Buzdolabını açtım ve birşeyler çıkardım, masayı hazırladıktan sonra yukarı çıktığımda yatak boştu. Tekrar aşağı inerken merdivenlerde birden ona çarpmamla ufak bir çığlık attım. Oysa sırıtıyordu, umursamadan aşağı indim ve kahvaltıyı yapmaya başladık.
" Beni neden evime bırakmadın?" Diye sordum. Bana kafasını kaldırdı ve dik dik baktı.
" Bundan sonra uzun bir süre benimlesin ufaklık."
Ağzımı açacaktım ki bana sus işareti yaptı, daha da konuşmadan yemeğimi bitirdiğimde çoktan salona gitmişti. Bana içerden seslendi.
" Hazırlan da , biraz tur atalım."
Sevinçle yerimde zıpladım. Yukarı çıkıp saçlarımı düzgünce topladım, ve koşarak aşağı indim. " Ben hazırım! " dediğimde çoktan kapıda dikiliyordu. Ona masumca sırıttım ve evden çıktık. Evden dışarı adımımı attığımda buranın çok lüks bir site olduğunu farkettim. Nihayet Ilgaz'ın meşhur lamborghinisi gözüktüğünde yola çoktan çıkmıştık bile. Şehrin içine doğru yol alıyorken bir mağazanın önünde durdu. Ve konuşmaya başladı.
" Bu seferki daha uzun olacak ufaklık, kendine birkaç aylık kıyafet depolamanı istiyorum. Tüm kışı çıkaracak kadar. Gideceğimiz yer şehre uzak olacak, o yüzden ne lazımsa al."
Ona kafamı salladım, dejavu yaşıyorduk. Mağazaya girdiğimde fena kazık yiyecek gibi hissediyordum. Amaan bize ne , hesabı Ilgaz ödeyecek diyen iç sesime hak verdim. Bir saat sonra mağazayı talan ettiğimde elimde poşetlerce kıyafet ve ayakkabı vardı. Ilgaz elimdekileri gördüğünde az daha kalp krizi geçiriyordu.
" Bu ne kızım, ben sana kışı çıkart dedim, yaşlanana kadar demedim."
Ona masumca sırıttım.
" E tamam işte, hadi oyalanmayalım da Ilgaz beyi kasaya alalım."
Homurdanarak kasaya doğru giderken zaferle sırıtıyordum. Limitsiz kredi kartından ödedikten sonra mağazada çıktık ve arabaya bindik. Çok gitmeden bir marketin önünde durdu, gideceğimiz yer her neresiyse uzak olduğundan, sanırım erzak alacaktık. Markete girdiğimizde bana döndü.
" Birkaç aylık yiyecek depolamamız gerekiyor, kadın olan sensin ne yapabileceksen ondan al. "
Gülümsedim, bir market arabası çekti ve alışveriş yapmaya başladık. Yumurta kıramayan ben, ev kadını gibi market yapıyordum. İlk araba ağzına kadar bakliyat ve kahvaltılıkla doluydu. İkinci bir araba çektim ve onu da ağzına kadar abur cuburla doldurdum. Bana şaşkınca bakan Ilgaz'a döndüm.
" Nee, ben abur cubursuz aylarca yaşayamam. "
Bana gözlerini devirdikten sonra yine kasaya geldiğimizde aynı havasıyla kredi kartını uzattı, ve ödedi. Marketten çıktık ve aldıklarımızı bagaja koymaya başladık. Sonunda hepsini dizdikten sonra arabaya atladık , ve yola koyulmaya başladık. Yine aynı adamla, aynı uzun yollarda gidiyorduk.Birkaç saat sonra başka bir dağ evine gelmiştik, ilk geldiğimiz yerden aksine burası çok ıssızdı. Orman gibi bi arazinin ortasında olan ev, ben çok lüksüm der gibiydi. Ilgaz aldıklarımızı eve yerleştirdikten sonra salona geçtik, ve ben hemen cartoon network'ü açtım . Günlerdir Gumball'ın yeni bölümünü izleyememiştim. Nihayet aradığım kanalı bulduğumda zafer gülüşümü yaptım ve izlemeye başladım.
Bir süre sonra Ilgaz' ın beni izlediğini fark ettim. Kafamı ona çevirdiğimde çoktan yanımdaydı. Gözleri harelenmiş, adeta yanıyordu. Bana yaklaştı, ve öpmeye başladı. Gözlerimi kocaman açtığımda dudakları dudaklarımı örtüyordu. İlk başta kalakalsam da sonra ben de ona karşılık vermeye başladım. Beni bir anda kucağına aldı ve kendine bastırdı. Tanrım, mideme kramplar gitmişti! Ellerimi onun saçlarına attım ve okşamaya başladım. Bu onu daha da tahrik etmişti , beni açlıkla öpmeye başladı. Bir yandan sertçe öpüyor, bir yandan da merdivenlerde yavaşça yukarı çıkıyordu. Midemde kelebekler uçuşuyordu, sanki. Öpücükleri daha da derinleşti ve beni yatak odasına doğru götürmeye başladı. Hapı yuttuk diyen iç sesimi kovdum, şuan sadece o ve ben vardık. Korksam da umursamadım. Beni yavaşça yatağa bıraktı ve tshirtünü çıkardı. Ben karın kaslarına odaklanmışken dudaklarımızı tekrar buluşturdu, ve aynı açlıkla ama daha hafifçe öpmeye başladı. Üzerimdeydi, onu hissediyordum. Mırıldanmaya başladım.
" Ilgaz.."
" Efendim güzelim, söyle"
" Ilgaz ben, ben buna hazır değilim."
Birden durakladı, ve gözlerime baktı bir süre. Gözleri kahvenin en koyu tonuna bulaşmıştı. Bir süre öylece bakıştık, sonra bir anda üzerimden kalktı ve fırlattığı tshırtü giymeye başladı. Nihayet giydikten sonra bana döndü ve konuşmaya başladı.
" Haklısın, ben özür dilerim, yapmamalıydım."
Dedikten sonra kapıyı vurdu ve gitti.Orda öylece kalakalmıştım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yanardağ
Romance"Bazen yüreği sıkışıp, boğazına kadar yükseliyor ve nefes almasını engelleyecek bir yoğunluğa erişiyordu. Sanki bir an daha geçerse patlayacakmış gibi hissediyordu kendini, sanki bir yanardağ oturuyordu göğsüne. Bir iç çöküntüsüydü bu."