Bölüm 14

4.9K 380 255
                                    

Gözlerimi etrafta gezdirirken bir iki adım geriye gittim.

"A-aynı saatte geldim." Korkudan kekelemeye başlamıştım, birazdan konuşamayacaktım her halde.

"Aynı saat öyle mi?" Sakince sordu ve bana doğru bir adım attı.

 "Yalan söyleme!" diye bağırıp, koltuğun üstündeki kırlentleri ve masanın üstündeki bibloları yere fırlattı.

"Bana bak!" Bana dönüp, hışımla çenemi tuttuğunda gözlerimi sımsıkı kapattım. Çok fazla sıkıyordu.

"Anneme bazı günler başka çocuklara eğitim vereceğin için gelemeyeceğini söylemişsin. O gün de bu yüzden gelmedin değil mi?"

Hızla kafamı salladığımda, tuttuğu çenemden ittirip, beni kanepeye fırlattı.

"Bana yalan söyleme!" Boğazı yırtılacak gibi bağırmasına anlam veremiyordum.

"Gelmediğin günler ne yaptığını açıkla. Ne olur senin hakkında yanıldığımı söyle." Dizlerinin üstüne çöküp, ses tonunu azaltıp, mırıldanmıştı.

"Sizin benim hakkımda ne düşündüğünüzü umursamıyorum. Hiç bir şey açıklamak zorunda değilim." Kafası eğik olduğundan ona bakarak konuşmuştum.

Aniden yaşlarla dolmuş, kırmızı gözlerini bana çevirdiğinde dudaklarımı yalayıp, kendimi sakinleştirmeye çalıştım. 

O sırada içeri ağlayarak giren Seungwoo ile oturduğum yerden kalkıp ona doğru koştum. Boşanma kararı almış karı-kocalar gibi birbirimize bağırıp, Seungwoo'yu korkutmuştuk. Ne oluyordu bana böyle? Neler düşünüyordum ben?

Sarıldığım Seungwoo'nun ağlayışlarının kesilmesiyle ondan ayrıldım. Etrafa baktığımda Yoongi Bey'i göremedim.

Nedense içime kötü şeyler doğmuştu.

Biz Seungwoo ile kanepede oturmuş, geçen gün için söz verdiğim çizgi filmi izliyorken, dış kapının sesi geldi.

Az sonra içeri elinde kağıtlarla Yoongi Bey girdi.

"Üst kata gel." deyip, merdivenleri çıkmaya başladı. Acaba kapıdan çıkıp, kaçsa mıydım? Ya da yok, kesin beni bulurdu.

Ben hala ne yapacağımı düşünürken, Seungwoo bana baktı. "Gitmeyecek misin? Bugün parka gittiğimizde amcam oyuncağımı alan bir çocukla kavga etmek yerine konuşmam gerektiğini söylemişti. O çocukla arkadaş oldum hatta. Sen de git, konuş ve amcam ile arkadaş ol. Onun hiç arkadaşı yok çünkü. Belki de bu yüzden sinirlidir." 

Bu çocuk nasıl amcasından daha düşünceli ve zeki olabilirdi? Şu iki günlük çalışmaya rağmen şimdiden en sevdiğim öğrencilerimden biri olmuştu.

Ben de onu kırmamak adına kafamla onaylayıp, gülümsedim ve ona biraz daha uzun bir animasyon açtım.

Merdivenlerden çıkarken güç alma için tırabzanlara tutunuyordum.

Kapıyı tıklayıp, içeri girdiğimde duvarlarında kitaplar olan ve ortasında büyük bir masa olan bir oda ile karşılaştım. Yoongi Bey de masanın başında oturuyordu. Kan çanağı olmuş gözlerini bana çevirdi. Sanırım, ağlamamıştı?

"Otur." Kafamla onaylayarak çalışma masasının yanındaki koltuklardan birine oturdum ve parmaklarıma bakmaya başladım. Nedense eskisinden daha çok diken üstünde hissediyordum.

"Direk konuya gireceğim. Artık benimle çalışacaksın ki, zaten biliyorsundur.  Şimdi gelelim anlaşmaya. Ben anneme tazminat ödeyip, anlaşmayı satın aldım ve yeni maddeler ekledim." İlk defa bu kadar ciddi ve sakin konuşuyordu ama ben tam olarak ne olduğunu anlayamıyordum.

"Neden?" Tek bir soru sormuştum artık uzun cümleler kuramayacaktım. Ama nedense eskisi kadar midemi bulandırmıyordu aksine midemde ufak tefek kıpırtılar oluşuyordu.

"Canım öyle istedi. Gözümün önünde olmanı." Kısa bir sessizlik oldu. Sonra kilit sesi ve çekmece sesi geldi. Devlet sırrı gibi anlaşmayı mı saklamıştı yani?

"Öncelikle, işe gelirken giyimine dikkat etmelisin. Sade ve dikkat çekici olmamalı. Saçlarını da dikkat çekmeyecek şekilde toplamalısın. Aksi takdirde-"

"Yapmayacağım." Gören de FBA olduğumu sanardı. Dikkat çekmeyecekmişim. Hah!

"Yapmayacaksın, öyle mi? O zaman başına geleceklere pek katlanacağını sanmıyorum ama yine de bir dene. Madem, bu kadar cesaretlendin, icraate de geçir, değil mi?" Sadece ellerime bakarken gözlerimi devirdim.

Boğazını temizleyip, devam etti. "Ben neredeysem, orada çalıştıracaksın Seungwoo'yu."

"Madem, iyi eğitim vermediğimi söylüyorsunuz, neden beni işe aldınız? Annenizle konuşup, beni işten attırabilirdiniz."

"Seungwoo ile ten teması ve gülüşmek yok." Beni dinlemeden konuşmaya devam etmesiyle yerimden kalkıp, kapıya doğru ilerledim. Artık sabrım taşmıştı.

"O kapıdan çıkarsan, sadece kendini mi yakacağını sanıyorsun? O çok sevdiğin süper zeka ev arkadaşını düşün." Kendimi yakabilirdim ama Chanyeol'u yakmaya kıyamazdım.

Gözümün dolmasıyla kafamı kaldırdım. Nasıl bir belaya bulaşmıştım böyle? Keşke o gece o sokaktan geçmeseydim. Namyoung'un reglinin  bende sadece beş gün değil bir ömür boyu kötü anılar bırakacağını bilseydim, geçer miydim oradan?

"O geri zekalıyı bu kadar sevdiğini bilmiyordum. Bilseydim-" Hızla masasına ilerleyip, üstündeki malzemeleri yere fırlatmamla sustu.

"Chanyeol geri zekalı falan değil! Aksine, sizden daha zeki. Sadece benim yaptığım gibi size bulaşmak gibi bir hata yaptı." Ağlaya ağlaya kurduğum cümlelerle yere çöktüm. Masanın üstündeki not tutacağı elimi çizmişti. Naslı bu kadar hırçınlaşabilmiştim ben?

Koltuk altlarımdan tutup, beni sandalyeye oturttu. Elimi tutmaya çalışacağı sıra burnumu çekip, elimi çektim. 

"Tamam, Joohyun. Sen biraz sakinleş, daha sonra da konuşuruz." Daha ne konuşmasından bahsediyordu?

"Sizden nefret ediyorum. Hayatımda hiç kimseden bu kadar nefret etmemiştim." Bunu dememle karşımdaki sandalyeye tekme attı.

"Böyle deme işte! Ben burada akıttığın her gözyaşı için kendimi öldürmek isterken, senin benden nefret etmen, beni kör bir bıçakla kesiyormuşsun gibi hissettiriyor."

"O zaman neden bana böyle davranarak acı çektiriyorsunuz?" Yüzümdeki yaşları silerken, sormamla  gözlerim yine dolmuştu.

"Çünkü seni başkalarıyla paylaşmak-" Çalan telefonuyla sustu ve telefonunu cebinden çıkardı. Hakikaten ben daha telefonumu ondan alamamıştım.

"Şimdi mi?... Neymiş o önemli olan?.. Ben de gelsem olmaz mı?.. Arabamda unutmuştu o yüzden açmıyordur... Hım, yeni verdim." Telefonu kapatıp, elini cebine attı.

"Annem seni çağırıyor." Önümde durup, telefonumu uzattı. "Annem bir şey derse benim arabamda unuttun, tamam mı?"

"Hayır, alı koyduğunuzu söyleyeceğim." Kahkaha attı.

"Vaay, açılman işime geliyor ama fazla açılma. Zarar görürsün." Bir kez daha göz devirip, kapıya doğru yürüdüm. 

Bu kez beni durdurmadı. Aksine beni şaşırtacak bir şey yapıp, dağıttıklarımı toplamaya başladı.

"Annemle konuştuktan sonra direk eve git. Başka yerlere gitme. Özellikle de dökük ve tekin olmayan evlere. " Beni takip ettiren o muydu? Bir şey demeyerek kapıyı çarpıp, çıktım.

Merhaba, arkadaşlar! Bölüm biraz değişik ama olsundu. Sadist bir arkadaşımıza gelsin o zaman bu bölüm. (_yuceur hghghj) ^.^

Bir de Boss diye bir kitap çeviriyorum. İnşAllah iki güne yb atarım. Ona da bakabilirsiniz. ^.^

The Nook Street (✔)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin