Hemen kafamı önüme eğdim ve sıcak basmış yanaklarımı saçlarımla gizlemeye çalıştım. O sırada yanımdan bir kıkırtı geldi. Şu an masanın altına saklanmak istiyordum.
Ga Eum gelip, suları doldurduktan sonra, yemekleri servis etmeye başladı. Böyle yemek yiyemezdim ki! Yanımda Yoongi Bey vardı.
Titreyen ellerimle su bardağına uzandığımda, Yoongi Bey de yemek yemeye başladı. Yemekten küçük küçük parçalar alıyordum ama yutkunamıyordum.
"Ne oldu, kızım? Neden yemiyorsun? Sevmedin mi yoksa?" Bayan Min, kaşığını masaya bırakıp, endişeyle sordu.
Tam ağzımı açıp, cevap verecekken Chanyeol lafa atladı.
"Ne beğenmemesi, Büyük Hanım? Joohyun'a beni verin, beni de yer. Utanmıştır o." Ağzı dolu bir şekilde konuştuktan sonra Namyoung'a bakıp, sırıttı. Ben şu an masayı geçtim, magmaya karışmak istiyordum. Geldiğimizden beri sessiz olan Seungwoo dahil herkes kıkırdamıştı ki, sessizliğini anlamlandıramamıştım.
"Sen karışmasana! Belki toktur, değil mi, Joohyun?" Yoongi Bey, azarlar gibi konuştuktan sonra bana dönüp, tatlı bir şekilde sormuştu. Sorusuna evet diyebilmeyi çok isterdim fakat kafeden yemek yemeden çıkmıştım ve bu saate kadar da bir şey yememiştim.
"İmkansız. Joohyun hep açtır." Bu sefer de Namyoung konuştuğunda hayatımda hiç bu kadar utandığımı hissetmemiştim. Hep aç olduğum falan yoktu. Aksine Namyoung, her zaman yemek yerdi. Ben sadece öğün atlatmazdım.
"Tamam, gençler. Hepiniz konuşmaya başladığınıza göre doymuşsunuzdur diye tahmin ediyorum." Bayan Min, ellerini masaya dayayarak boğazını temizledi. O sırada yine boynumda sıcak bir nefes hissettim.
"Ben sana sonra hazırlatırım bir şeyler." Kıkırdayıp geri çekildi. Aslında eve gidene kadar aç kalsam da olurdu. Ben, Namyoung değildim!
Bayan Min, ellerini çırparak tekrar sessizliği sağladı.
"Joohyun, kızım, seni işe almadan önce baya bir araştırmıştım," Kısa bir an Yoongi Bey'e baktı, ardından bana döndü. "Yani çevreni de araştırdım. Namyoung'un da öğretmenlik yaptığını öğrendim. Dün, iş sözleşmesini, Yoongi'den, Seungwoo'ya davranış şekli yüzünden geri aldım. Ama, sen burada çalıştığın sürece Yoongi yüzünden, Seungwoo'nun iyi bir eğitim alacağını düşünmüyorum. Demem o ki, senin yerine Namyoung burada Seungwoo'ya eğitim vermeye başlasın. Siz ne dersiniz?"
Bana ve Namyoung'a soru sorar şekilde baktı. Şu an olduğum yere çivilenmiştim. Kesinlikle Bayan Min'den böyle bir hareket beklemezdim.
"Ama anne-"
"Sen sus, Yoongi. Zaten ne olduysa senin yüzünden oldu. Evet, sizi dinliyorum?" Namyoung'a baktığımda gözlerini tüm masada dolaştırıyordu. Bana bakıp, hafifçe kafasını sağa sola salladı. Bu 'ne diyeyim?' demek oluyordu.
Aslında bu adım Seungwoo'nun eğitimi için de gerekliydi. Hem Namyoung da işten atılmıştı. Ama nedense Seungwoo ve buralardan ayrılmak istemiyordum. Diğer yandan da sadece kendi menfaatim için, başkalarının hayatına müdahale edemezdim.
Bayan Min'e ve Namyoung'a bakıp, kafamla onayladığımda Namyoung yenilgiyle omuzlarını düşürdü.
"Kabul etmek isterdim ama, hiç özel öğretmenlik yapmadım. Hem Seungeoo'da bana alışır mı, bilmem." Namyoung, muhtemelen burada çalışmanın çok büyük bir yükümlülük olduğunu düşünüyordu.
"Ama abla ben, senin, öğretmenim olmanı istiyorum. Chanyeol Hyung, zaten restoranda çalışıyor. Joohyun Abla da yakında amcamla evlenecek. O da burada kalır." Bunu duymamla gözlerim kocaman oldu. Tüm masadakiler bana ve Yoongi Bey'e baktı. Titreyen ellerimle suya uzanıp, tekrar içtim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Nook Street (✔)
FanfictionYaşadığı olaylardan dolayı erkeklerden çekinen Bae Joohyun'un narin ve kırılgan bir kalbi vardı. Min Yoongi'nin ise geçmişinde yaşadıklarından dolayı sahip olduğu, onu sert ve acımasız yapan bir sendromu. "Sana yaşattıklarım için özür dilerim, Joohy...