Medyadaki şarkı da şimdiki favorilerimden. Tavsiye ederim. ^.^
"Ne yaparsın? İki-üç adam tutup, öldürttürür müsün?" Ellerimi göğsüne koyup, ittirerek kendimden uzaklaştırdım.
"Daha beterini yaparım. Çık şimdi!"
Eliyle kapıyı gösterip, kükremişti. Bugün, bu, bana gösterilen ikinci kapıydı.
Bu sefer durup, yüzüne biraz baktıktan sonra dışarı çıktım.
Sanki böyle davranmaya zorlanmış gibiydi. Sanki bir tür maskeydi yüzündeki.
Tabii ki Bay Lee'ye söylemeyecektim. Amacım sadece verdiği zararı telafi etmesiydi.
Daniel'in odasına gidip, molanın bitmesini bekledim.
Yemek yemeyecektim. Duyduklarım ve gördüğüm muamaleler iştahımı kaçırmıştı.
-
Daniel, bozulmuş moralimle çalışmama izin vermemişti. Gerçekten ona çok minnettardım.
Bu süreçte ben de aşağı inip, az olan iştahımla ne yiyeceğimi düşünüyordum.
Daniel'e durumu açıkladıktan sonra merdivenlerden inmeye başladım.
Sadece meyve yesem yeterdi sanırım.
Kafeterya, herkes şu an çalıştığı için boş olmalıydı.
Kafeteryanın önüne geldiğimde içeri taradım.
Tam kafamı çevirecekken köşede gördüğüm bedenle tekrar kafamı o tarafa doğru çevirdim. Öğle molasında çalıştığından acıkmış olmalıydı.
Tabağına koyduğu az bir yemek kenarda dururken, bilgisayarından bir şeyler yapıyordu.
Dediğim gibi, çökmüştü.
Açık büfeden bir elma alıp, onu görebileceğim bir yere geçtim.
Şu an oldukça masum görünürken, beni gördüğü zamanlarda neden içinden bir canavar çıktığını anlayamıyordum.
Elmamdan bir ısırık aldığımda boş kafeteryada yankılanan sesle kafasını hemen kaldırdı ve minik gözleri, içeriyi taradıktan sonra benimle buluştu.
Hala ağzımda elma varken, ona gözlerimi kırpıştırarak baktım.
Yine de yaptıkları yüzünden niyeyse ona sinirlenemiyordum.
Bana olan bakışlarında bir burukluk vardı.
İki elini birleştirip, çenesinin altına koyup, bana bakmaya başladı.
Şu an eriyip gitmemek için zor duruyordum.
Biraz durduktan sonra nihayet kendime gelip, ağzımdaki elmayı indirebildim.
Kafamı 'Ne var?' anlamında salladım.
Biraz daha bakıp, yamuk bir şeklide gülümsedi.
Ardından eliyle beni yanına çağırdı.
Şu an istemsizce heyecanlanmıştım.
Yanına giderken de beni inceliyordu. Yanına gittiğimde yüzünü ciddileştirip, yüzüme uzunca baktı. Sonra gözlerini kapatıp, derin bir nefes aldı.
Ben de böylelikle özlediğim yüzünü inceleme fırsatını ele geçirmiştim.
Göz torbaları çıkmış, teni solmuş ve zayıflamıştı.
Bir dakika sonra gözlerini açtığında göz göze geldiğimizde utanmıştım. Çünkü sırıttığımı yeni fark ediyordum.
"Götür şunları." Eliyle az yemek olan tabağı yüzüme bakmadan bana doğru ittirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Nook Street (✔)
FanfictionYaşadığı olaylardan dolayı erkeklerden çekinen Bae Joohyun'un narin ve kırılgan bir kalbi vardı. Min Yoongi'nin ise geçmişinde yaşadıklarından dolayı sahip olduğu, onu sert ve acımasız yapan bir sendromu. "Sana yaşattıklarım için özür dilerim, Joohy...