Yoongi, gençken beni mi seviyordu yoksa? Beni nereden tanıyordu da, bu adama beş yıl önceki fotoğraflarımı göstermişti?
"S-siz nereden gördünüz beni beş yıl önce?" Derince yutkunarak sorduğumda, daha yeni gülmüş olduğumuz ortamın yerini gergin bir havaya bıraktığını sezmiştim. Bay Pyo, ağzından kaçırdığı cümle ile gülüşü donuklaşmış ve gözlerini kaçırmıştı.
"N-nereden göreyim, kızım seni beş yıl önce? Geçen gün Yoongi, nişanlısı merak ettiğim için fotoğrafın göstermişti. Demek istediğim, aradan beş yıl veya ne kadar süre geçerse geçsin, masumsun."
Kelimeleri toplayamayıp, daha çok birbirine katınca, daha çok meraklanmıştım.
"Bay Pyo, lütfen-"
"Kızım, öğleden sonra özel bir hastam gelecekti, muhtemelen kapıda bekliyordur, soracakların bittiyse, seni daha fazla tutmayayım." Ayağa kalkıp, eliyle kapıyı gösterdiğinde cidden diyecek bir şey bulamamıştım.
Yüzüne bile bakmadan çantamı alıp, kapıyı çarptığım gibi odadan çıktım.
Ve kapının önünde tahmin ettiğim gibi kimse yoku.
Merdivenleri hışımla indiğimde, tam hastaneden çıkacakken, iki kişinin konuşmalarını duydum.
"Ben gelemem ya Bay Pyo'yla golfa gidecektik, hatta mesaj attı, gelir şimdi ."
"Neyse, artık başka zaman. Haydi size iyi eğlenceler."
Ve bu kapıdan çıkarken, Bay Pyo'nun ağzından kaçırdığı cümleleri, verdiği merakı ve gerçeği söylemesini engelleyecek yalanını da kendimle birlikte götürmüştüm.
-
Şirkete geri döndüğümde, bahçede Hyuna ve Chanyeol'u ciddi bir şekilde konuşurlarken görmüştüm.
Chanyeol, ilk defa bu kadar ciddiydi.
Yanlarına gidecekken, Hyuna'nın beni şok edecek bir cümle kurduğunu duymamla adımlarımı durdurdum ve onlar da ortamın ciddiliğinden benim yanlarına yaklaştığımı bile görmemişlerdi.
"Beni gerçekten seviyor musun, Chanyeol?" Utanmadan sorduğu soruya göz devirdim. Bir insan hiç mi utanmazdı?
"Bu zamana kadar anlamadın mı?" Chanyeol'u ilk defa sırıtmadan bir cümle kurarken görmüştüm.
"Anladım tabii ama emin olmak istiyorum." Şu an saçına yapışıp, tüm bahçeyi ona sürdürmek istiyordum.
"O zaman ne diyorsun teklifime? Belki sen de beni seversin?" Chanyeol, bu kıza ne teklif etmişti?!
Bu iğrenç kız, Yoongi'yi etkisi altına almışken, bir de Chanyeol'ü almasına izin veremezdim.
Yanlarına çok yaklaşmışken, tanıklık ettiğim şeyler adımlarımı tekrar durdurmama yetmişti.
"Kabul ediyorum." Hyuna, Chanyeol'e dönüp, yapmacık bir şekilde sırıttığında Chanyeol'un yüzünde oluşan gülümseme, gerçekten mutlu olduğunu anlatıyordu.
Ve ben Chanyeol'u tanıdığımdan beri, kendisi ilk defa bir kıza böyle davranıyordu.
Nefesimi dışarı verip, kafamı sağa sola sallayarak şirkete girdim. Umarım mutlu olurlardı.
Gördüğüm çalışanlar ne bana selam veriyorlardı, ne de ben onlarla konuşuyordum.
Üç gündür burada olmama rağmen buradakilerle birbirimizi hiç tanımıyor gibiydik.
Zengin kesim işte hep böyle burnu havada insanlardan ibaretti.
Hakikaten ben neden buraya gelip, duruyordum ki?
Benim bir işim, sıcak insanlara sahip çalıştığım bir mekan zaten vardı.
Neden buradaydım?
Kafama biraz geç dank eden fikirle elimi çantama atıp, telefonumu çıkardım.
Bayan Kim'i aramalıydım.
Ekranı açıp, rehberde Bayan Kim'i gördükten sonra yeşil tuşa basarak, telefonu kulağıma götürdüm.
Uzun bir süre çaldıktan sonra telefon açıldı ve Bayan Kim'in yorgun sesini duydum.
"Alo?"
"İyi günler, Bayan Kim. Nasılsınız?" Sesimin yaşadığım olayların bıkkınlığını yansıtmaması için canlı çıkmasına özen gösterdim.
"İyiyim. Ne oldu?" Düz bir ses tonunda ve mesafeli konuşmasında bir terslik vardı.
"Bir şey mi oldu Bayan Kim? Neden sesiniz böyle geliyor?" Şirketin gürültüsünden kaçınmak için bir köşeye geçerek sordum.
"Bir de soruyor musun? Şu sana takıntılı olan manyak geçen gün geldi ve kafede terör estirdi."
"Ki-kimden bahsediyorsunuz?" Anlamamıştım.
"Geçen gün bana iş saatlerini azaltmam için para vermeyi teklif eden adamdan." Yoongi, bu kadar düşmüş müydü yani?
"Y-Yoongi mi?" Öyle olmamasını umarak titrek çıkan sesimle sordum.
"Nereden bileyim ben? Geçen gün arkasında iki tane adamla geldi ve seni işten çıkarmamı söyledi. Ben de itiraz edince adamlar mutfağı darmadağın etti. Sen de bu olanlardan sonra bir daha kafeye gelmedin zaten. Gerçi o gün de yoktun." Bıkkınlıkla konuştuğunda bugün daha ne kadar şaşırabilirdim, bilmiyordum. Son cümlesinde gönderme yapar gibi bir hali de vardı zaten.
"B-Benim haberim yoktu, gerçekten."
"Diyeceğin bir şey yoksa, kapatıyorum. Müşteriler var."
"İyi günler, Bayan Kim." Üzgün çıkan sesimle konuştuğumda telefonu yüzüme kapatmıştı.
Min Yoongi, sen bittin!
Asansöre bile yönelmeden hızla merdivenleri geçip, odasına vardığımda kapıyı tıklatmadan içeri girdim.
Daha molaya çıkmamıştı ve gerçekten iyice çökmüş görünüyordu.
Bu hali içimi sızlatsa da yıllardır çalıştığım kafeye böyle bir şey yapmış olması affedilir gibi değildi.
"Çık dışarı!" Kafasını dosyalardan kaldırmadan bağırması sinirimi ikiye katlamıştı.
"Sen ne yaptığını sanıyorsun? Kafeyi dağıtmak da ne demek?!" Ellerimi belime koyarak aynı şekilde bağırdığımda kafasını yavaşça bana doğru çevirdi.
"İşim var, çık dışarı." Kafasıyla kapıyı işaret ettiğinde gözlerimi kapatıp, sakinleşmeyi denedim.
"Eğer kafeye verdiğin zararı karşılaşmazsan, sahte evlilik hazırlıklarını Lee'lere söylerim."
"Sahte olduğunu kim söyledi?" Bu adam son zamanlarda uyuşturucu mu alıyordu?
"Bay Lee'ye böyle bir şeyi anlatsam, sana mı inanır, bana mı? Seni pek sevmiyor gibi görünüyordu. Sonuçta şirketin Min'lere ait olan kısmını sen yönetiyorsun."
"Böyle bir şey yaparsan, sana hayatı zindan ederim." Elini bana tehditkar bir şekilde salladığında ne zaman bu kadar karaktersiz ve sinirli bir insana dönüştüğümü anlamaya çalışıyordum. Ve kendisinin de.
"Bir deneyelim, bakalım." Hızla kapıya doğru ilerlediğimde, önüme geçip, kapıyı kapattı ve beni duvarla arasına aldı.
"Bir dene bakalım." Yüzüme doğru nefesini üfleyerek konuşurken, yerime öyle bir sinmiştim ki, az önce bağıran çağıran ben değildim sanki.
Sonunda kafamı zor da olsa çalıştırdığımda onu kendimden biraz daha uzaklaştırdım.
"İşlerin yok muydu senin? Onlarla uğraşsana!"
Bir adım geri gidip, beni süzdü.
"Peki, git. Ama tüm o merak ettiğin şeyleri ve tabii arkadaşlarını da unut."
Merhaba, arkadaşlar! Bu bölümlerde bir şeyleri birbirine bağlamak istedim. Bu arada final yakın :) Sizi de sıkmak istemiyorum. ^.^
![](https://img.wattpad.com/cover/138694102-288-k802262.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Nook Street (✔)
FanfictionYaşadığı olaylardan dolayı erkeklerden çekinen Bae Joohyun'un narin ve kırılgan bir kalbi vardı. Min Yoongi'nin ise geçmişinde yaşadıklarından dolayı sahip olduğu, onu sert ve acımasız yapan bir sendromu. "Sana yaşattıklarım için özür dilerim, Joohy...