Bayan Kim'e başımla selam verdikten sonra montumun fermuarını çekip, kafeden ayrıldım.
Dün eve gittiğimizde tabii ki pizzaları ben ödemiştim. Zaten Chanyeol'u geçseydim, yine pizzaların fiyatlarını bana ödettirirdi. Hem pizzaları yer yemez Chanyeol yine reisliğini konuşturup, tavuk gibi erkenden uyutmuştu bizi.
Kafenin bulunduğu köşenin sağındaki yokuştan aşağı indim. Bayan Min ile buluşacağımız yer bu sokaktaki kafeydi.
Saate baktığımda daha buluşmaya 10 dakika kaldığını gördüm. Ben de karşıdaki banklara oturup, 'Min' soy adını internete yazdım.
Gördüğüm sonuçlar tahminlerimin üstündeydi. Bu ailenin bir pazarlama şirketi vardı. Ardından 'Min Wonsuk' ismini arattım. Tatlı bir yaşlı kadın resmi çıktı. O da Min şirketin sahiplerindendi.
Tam ortaklara bakacakken, evine gittiğim aileler için saat tam üçte kurduğum alarm çalmaya başladı. Neyse ki bugün boş günümdeydim.
Hemen ayaklanıp kafeye girdim.
Etrafa bakındığımda daha yeni internette aradığım kadının bir kaç yaş yaşlanmış halini gördüm. Hızla o tarafa doğru yürüdüm.
"Merhaba, efendim." Eğilerek selam verdikten sonra karşısındaki sandalyeye oturdum.
"Merhaba, kızım. Sen şu özel öğretmensin değil mi?" Yanaklarının tombulluğu, sesinin tınısı çok tatlıydı.
"Evet, efendim. Ben Bae Joohyun. Eğer sizin için de uygunsa hemen görüşmeye geçelim. Biraz acelem var da." Eve gidip yatacaktım.
"Olur, kızım. Zaten benim de fazla bir zamanım yok." Çantasından evrak gibi şeyleri çıkarıp, masanın kendine doğru olan kısmına koyup, üstünde ellerini kavuşturdu.
"Şimdi, telefonda da konuştuğumuz gibi, torunum erkek ve altı yaşında. Biraz sessizdir ama sevdiklerine karşı oldukça konuşkandır. Seni seveceğini düşünüyorum. Maaş önemli değil, yeter ki işini hakkınla yap, kızım. Bizim için gerçekten bu çok önemli." Elinin altında tuttuğu evrağı bana doğru uzattı.
"Eğer kabul edersen, üç aylık bir anlaşma imzalaman ve anlaşmayı fes etme gibi bir durumun olduğunda yüklü bir tazminat ödemen gerekiyor. Çünkü Seungwoo'nun yani torunumun annesini ve babasını bir trafik kazasında kaybettik. Bu yüzden içine kapandı. Okulunu da çok aksattı. Biz de özel öğretmen tutmaya karar verdik fakat, gelen çoğu öğretmen işini yarıda bıraktığı için, eğitimi daha da kötüye gitmeye başladı. Senin bu işi yapabileceğini düşünüyorum."
Torunun yaşadıklarını benim yaşadıklarıma çok benzemesi ve Bayan Min'in yüzünde gördüğüm bu hüzünlü ifade nedense işi kabul etmeye itiyordu beni. Derin bir nefes aldım.
"Torununuzun bu yaşta bu kadar şey yaşamış olmasına gerçekten üzüldüm, Bayan Min. Sizinle çalışmayı kabul ederim ancak, aklıma takılan bazı noktalar var."
"Tabii sorabilirsin, kızım." Diyerek başıyla onayladı. Yüzünde hafif bir tebessüm belirmişti. Sanırım bu tatlı kadın da hayatın zorluklarına karşı sert bir kılıfla kendi benliğini örtenlerdendi.
"Aslında, Bayan Min, evinize çalışmaya geleceğim için evinizde kimlerin yaşadığını öğrenmem gerekiyor." Yüzüne biraz utançla baktığımda, tebessümünün biraz daha büyüdüğünü gördüm.
"Elbette, bunu sormak senin hakkın. Evimizde ben, eşim ve Seungwoo yaşıyoruz. Tabii yardımcılarımız da var. Bir de oğlum var." Bunu demesiyle gözlerimi kaçırdım. Bu yaşta bir kadının en az yirmi beş yaşında bir oğlu vardır muhtemelen.
"Oh, ama oğlum bizim yan evimizde tek başına oturuyor. Zaten genelde eve de gelmez." O zaman kesinlikle bu işi kabul edecektim.
"Peki, Bayan Min ileride de bazı sorularım olacak. Onları da kabul edeceğinizi umuyorum. Sizinle çalışmayı kabul ediyorum."
Kocaman gülümsedi. Tanrım! Yanaklarını sıktırmak istiyordum. "Çok sevindim, kızım. O zaman ben seni fazla tutmayayım," Çantasından bir defter ve kalem çıkarıp, bir şeyler yazdı." Al. bu evimin adresi. Yarın kaçta müsait olursan, gel. İşlemleri tamamlarız."
"İyi günler, Bayan Min." Ayağa kalkarak başımla selam verdim.
"İyi günler, kızım." diyerek kafeden çıktı. Adrese baktığımda bu şehrin en zengin kesiminde oturduğunu gördüm. Buradan alacağım maaşla belki biz de o sokaktan kurtulurduk.
-
Eve vardığımda, kapıyı Namyoung açtı. Ben de bu müjdeli haberi anlatmaya karar verdim.
"Namyoung, meyve sularını ve cipsleri getir. Kutlamamız gereken bir şey var."
"Ne oldu? Ay çok heyecanlandım bak şimdi. Şimdi anlatsan, sonra kutlasak olmaz mı?" Ellerini birleştirip, kafasını yana eğdi.
"Olmaz, Namyoung." Kollarımı göğsümde birleştirip, kafamı başka yöne çevirdim. Yeni fark ediyordum da ev sessizdi.
"Chanyeol yok mu?"
"Yok, mesaiye kalacakmış bugün." Dün erken çıkınca bugün mesaiye kalmıştı. Bir de patronun acil işi çıktı demişti. Kesin yine işten kaytarmıştı. Ah! Bu çocuk ıslah olmazdı.
"Neyse biz de kız kıza kutlarız o zaman." dedim montumu çıkarırken. Salona geçip, oturduğumda Namyoung da hemen karşıma elindeki abur cuburlarla geçti.
"Eee, anlatsana Joohyun!" Ağzındaki cipslerle bağırınca, ağzım yüzüm kırıntı olmuştu.
"İğrençsin, Namyoung!" deyip, yüzümü peçeteyle silerken, o sadece omuz silkmişti.
"Neyse, iş buldum!" diye bağırınca boş gözlerle bana bakmıştı.
"Senin zaten işin var ya." Gözlerimi kapatıp, derin bir nefes aldım.
"Çok iyi maaşlı bir ek iş buldum, Namyoung." dedim ve anlatmaya başladım.
Konuşmam bitince kucağındaki cipsleri fırlatıp ayağa kalkarak, değişik değişik hareketler yapmaya başladı. Sanrım, dans ediyordu.
"Bu işten aldığın paralarla köşeyi döneriz, Joohyun." dedi, dansını bitirip, nefes nefese kaldığında.
"Eğer bu iş olursa, ilk bu mahalleden taşınmayı düşünüyorum." dedim, bu mahallede hayatıma yön verecek olayları yaşadığımı bilmeden.
"Ya! Bizle birlikte taşınacaksın, değil mi?" Gözlerini büyüterek sorduğunda sıkıntıyla nefesimi verdim.
"Sizsiz bir yerde kalacağımı mı sanıyorsun?" dedim ve koşarak bana sarıldı.
Namyoung'un dağıttığı cipsleri ve ortalığı dağıttıktan sonra bizi iki gün idare edecek yemekler hazırlamaya başladık.
Merhaba, arkadaşlar! Tekrar yayınladım. Asıl olaylara giriyoruz. Bir de madem okuyordunuz, bir oyu da çok görmeyin. Başlar biraz sıkıcı gelebilir, az daha dişinizi sıkarsanız, beğeneceğinize eminim. Daha önce de dediğim gibi ilk kurgum ve gözden kaçırdığım noktalar olabilir. Siz de bu noktaları söylerseniz, birlikte an aza indiririz, inşAllah.^.^
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Nook Street (✔)
FanfictionYaşadığı olaylardan dolayı erkeklerden çekinen Bae Joohyun'un narin ve kırılgan bir kalbi vardı. Min Yoongi'nin ise geçmişinde yaşadıklarından dolayı sahip olduğu, onu sert ve acımasız yapan bir sendromu. "Sana yaşattıklarım için özür dilerim, Joohy...