1. ŞANSLI.

377 8 0
                                    


Genç adam uykusu arasında zilin iki sefer çaldığını ve annesinin terliklerini şakırdatarak kapıya yürüdügünü duydu ve bileğine bakıp saatin 8.30 olduğunu gördükten sonra " Allah, Allah, kim bu sabahın köründe gelen?" diye merak ederek yeniden uyumaya hazırlandı.

Daha gözlerini yeni kapatmıştı ki; annesi " Cenk, bak Nezahat teyzen güle güleye gelmiş. Hadi yüzünü yıkada gel elini öp. Ayrıca, sen daha çantanı bile hazırlamadın. Sakın geç kalmayasın." dedi.

Genç adam içinden " Ulan, yolcu yolcu başımda bir Nezahat teyze eksikti." diye söylenerek " Anne uçak saat altıda, daha dünya kadar zamanım var." dedi.

" OIsun. Sen kalk hazırlan. Hem havaalanına dört saat erken varman gerekiyor diyorlar. Sen biraz daha önce git ve işini sağlama al."

Delikanlı " O dört değil, iki saat." demeye hazırlanıyorken; ne söylerse söylesin annesinin bildiğinden şaşmayacağını düşündü ve " Tamam geliyorum." diye yataktan doğrulup, oturma odasından gelen konuşmalara kulak misafiri olarak giyinmeye başladı.

" Aşkolsun Mecide hanım. Oğlunun Londra'nın en iyi bankalarından birinde çok iyi bir iş bulduğunu ve bugün yolcu olduğunu bize niye söylemedin."

" Vallahi fırsat olmadı Nezahat. Yoksa senden niye saklayayım. Bizim kerata başvuruyu yaptığını bizden saklamış ve görüşmeleri gizli gizli skype, mıkaypidenmi ne yapmış. Bizede daha yeni söyledi."

" Ne okumuştu senin oğlan?"

" Uluslararası finans. Hemde ingilizce."

" Maşallah, maşallah. Eh, artık ilk fırsat bulduğunda baş göz edersin onu artık."

" Bildiğin biri var mı?"

" Senin yeşil gözlü, selvi boylu, yakışıklımı, yakışıklı oğluna elli tane var."

Bu arada, giyinmeyi bitiren ve annesiyle Nezahat'in; eğer birkaç dakika daha konuşmaya devam ederlerse onu oracıkta sözlemeye kalkışacaklarından korkan Cenk odadan fırladı ve komşularının eline yapıştı.

" Hoşgeldin teyze."

" Hoşgördük oğlum. Hoşgördük. Hayırlı olsun."

Cenk " Sağol Nezahat teyze." dedi ve o anda telefonu çalınca elini cebine atıp ekrana baktı ve arayanın arkadaşı Fikret olduğunu görünce " Afedersiniz." diye balkona çıkıp konuş düğmesine bastı.

" Efendim Fikret."

" Efendi olasın. Haberi yeni duydum. Bunu ne zaman ıslatıyoruz?"

" Bir daha geldiğimde. Çünkü bugün yola çıkıyorum."

" Ne? Bu kadar erkenmi?"

" Aslında işe iki hafta sonra başlıyorumda. İnternete gezinirken gözüme Amsterdam'da uygun fiyatlı iki haftalık bir tatil takıldı ve fırsatı kaçırmayıp hemen satın aldım."

" Parayı nerden buldun lan?"

" Çalışacağım banka işe alındığımı söyledikten sonra İngiltere'ye gitme ve oraya yerleşme masraflarım için onbin sterlin çıkardı."

" Vize işi filan?"

" Onuda ayarlamışlar. Dün konsolosluğa gittim ve pulu bastırdım."

" Ulan ne şanslı adamsın be!"

" Bu şans değil oğlum. Sen kızlarla gününü gün ederken, benim oturup yıllarca sabahlara kadar ineklememin ödülü."

" Bak bu konuda haklısın. Vay be! Amsterdam ha!"

" Evet."

" Peki annen ne diyor bu tatil işine?"

" Haberi yok."

" Vay! gizli saklı işler ha!"

" Onu görürsen sakın söyleme! Zaten içerde Nezahat teyzeyle çöpçatanlığımı yapıyorlar. Eğer duyarsa vallahi beni bugün yola çıkmadan evlendirir."

" Tamam. Tamam. Ağzımı sıkı tutarım. Ama bu sana pahalıya patlar. İstanbul'a izne geldiğinde beni en şık yere götürüp iyi bir yemek yedirecek ve bir güzel içireceksin."

" Şerefin var dostum. İsteğini olmuş bil."


Senden gelen bela bâşım üstüne. ( Tamamlandı.)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin