Son beş kilometredir sık yağmur ormanı kesilerek açılan bozuk toprak bir yolda sağa sola sallanıp, çukurlara düşerek yavaş yavaş ilerleyen minibüs önüne varınca küçük bir kumanda kullanılarak açılan demir kapılardan geçip, bütün etrafı yüksek duvarlarla çevrili bir çirkin binanın önünde durdu ve arkada genç kızla, Cenk'e bekçilik eden iki heriften biri kapıyı açarken, ikincisi başlarındaki siyah torbaları çıkarıp " Dışarı!" diye emretti.
Yağmur ve Cenk arabadan indiler ve hemen arkalarından aşağıya atlayan adamların iteklemeleriyle binaya doğru ilerlemeye başladılar.
Kısa bir süre sonra girişe vardıklarında; yaralı yüz arkalarından yetişip cebinden bir anahtar çıkardı ve kapıyı açıp, yoldan çekildi.
Genç kızla, delikanlıyı eşikten geçirirlerken; adamlardan biri " Hemen başlayacak mıyız?" diye sordu ve yaralı yüz, Yağmur ve Cenk'in, dediklerini anlayabilmeleri ve paniğe kapılmaları için ingilizce " Acelemiz yok. Bırakalım biraz başlarına gelecekleri düşünsünler. Bu belki çenelerini açar." dedi.
Diğer adam " İyi." diye sevindi. " Sabahtan beri bunların peşinde olduğumuz için ağzımıza bir lokma bile koyamadık. Fırsattan istifade bari birşeyler atıştırırız."
Yaralı yüz, Yağmur ve Cenk'i dahada korkutmak için" Karnını doyurmak istediğinden emin misin?" diye sordu. " Biraz sonra bu kumrulara olacakları görünce miden kalkıp kusmayasın."
" Böyle şeyler beni etkilemez."
" İyi o zaman. Şunları arka odaya götürün. Bende Jose'ye arabadan yiyecek getirmesini söyleyeyim."
Kısa bir süre sonra, kapı arkalarından kapanıp anahtar kilitte döner dönmez Yağmur etrafına bakındı ve duvarlarda bir tane bile pencere göremeyince " Görünüşe göre kaçışımız içeri girdiğimiz yönden olacak." diye düşünüp sol dizinin üzerine çöktü ve botunun topuğuna yapılmış özel bir bölmeden neştere benzeyen küçük bir bıçak çıkarıp önce ellerini ve sonrada ağzını bağlayan ipleri keserek Cenk'e doğru yürüdü.
" Ses çıkarma."
Gözleri hayretten faltaşı gibi açılan Cenk, genç kız onu serbest bıraktıktan sonra " Oha!" diye fısıldadı. " Postalda bıçak."
" Yavaş konuş. Yoksa bizi duyacaklar. Daha işlerini görmeye hazır değilim."
" Sen, merak etme ve kurtulma işini bana bırak deyince şaka yapıyorsun sanmıştım."
" Artık ciddi olduğumu anlamışsındır."
Genç adam saatlerdir bağlı olan ve aniden kan dolaşmaya başladığı için karıncalanan bileklerini oğarak " Eee, Şimdi plan ne?" diye sordu.
" Bir yolunu bulup adamları etkisiz hale getirdikten sonra tüymek."
" Dördünün birden?"
" Eğer mecbur kalırsak evet. Ama tahminimce önce sadece biri ve ikisi bizi kontrol etmeye içeri girecektir. Geri kalanlarında çaresine bir şekilde bakarız."
" Ya hepsi beraber gelirse?"
Yağmur " Onu o zaman düşünürüz." dedi. " Şimdi, şu ipleri verde ağzını ve ellerini yeniden gevşek bir şekilde bağlayalım."
" Niye?"
" Çünkü, adam veya adamlar içeri girince seni karşılarında sucuk gibi bağlı oturur görüp havlete kapılsınlar istiyorum. Bu bana, işlerini görmek için ihtiyacım olan birkaç saniyeyi verecektir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Senden gelen bela bâşım üstüne. ( Tamamlandı.)
General FictionYağmur ve hemen gerisindeki Cenk, zebellahın iri bedeninin arkasına pusarak esir tutuldukları odanın kapısından dışarı yürür yürümez küçük bir masaya kurulmuş ve önlerindeki tabaklardan karınlarını doyuran diğer haydut ve yaralı yüz onları farkedere...