Hank'in kullandığı kiralık aracın bağajında, sanki ana rahmindeymiş gibi dizleri göğsünde ve elleri ayakları sıkı sıkıya bağlı Cenk önlerindeki kuyruk yüzünden yarım saatir dur kalk yapan araba yavaşlayıp dışarıdan birileri " Pasaport." diye seslenince sınırda olduklarını anladı ve görevlilerin arkayı açarak onu bulmamaları için dua ederek Amerikalı ve adam arasında geçen konuşmalara kulak kabarttı.
" Buyurun."
" Nasıl? Tijuana'da eğlenebildiniz mi?"
" Hemde çok."
" Yanınızda gümrük vergisine tabii alkol veya tütün filan getirdiniz mi?"
" Hayır."
Cenk nerede olduğunun keşfedileceği korkusuyla kalbi heyecandan deliler gibi atarken aklına Hank Gilford'un " Eğer senin yüzünden yakalanırsam dışarı çıktığımda ilk işim ne yapıp ne edip ikinizide bulmak ve önce gözlerinin önünde işkence ederek sevgilini, sonrada seni gebertmek olur." tehtidi geldi ve uyuşturucu bulmak için eğitilmiş polis köpeğinin arabanın etrafında dolaştığını duyarak hayvan kokumu alır korkusuyla nefesini tuttu.
Böylece aradan bir dakika kadar zaman geçti ve Hank gidebilirsin işaretini almış olacak ki; araç yeniden hareket etmeye başladı. Bir saat kadar her sağa sola döndüklerinde Cenk'in ya kafasını, ya omzunu, ya dizlerini kaputa çarparak acıyla inlemesine sebep olarak ilerledikten sonrada durdu ve Hank bağaj kapısını açıp Cenk'in sadece ayaklarını çözerek " Dışarı!" diye emretti.
Neredeyse beş saati aşkın bir süredir arabanın arkasında olan genç adam kolları hâlâ bağlı olduğu için zorlukla aşağıya indi ve Amerikalı " Şu taraftan." diye biraz ilerilerindeki tek katlı ve sağ tarafında bir havuz olan villayı işaret etti.
Bunun üzerine Cenk yoldan içeride ne yapıldığı görünmesin diye bahçesi iki metre yüksekliğinde tuğla bir duvarla çevrili eve doğru yürümeye başladı ve " Saat kaç?" diye sordu.
" Ne yapacaksın saati?"
" Bir randevüm var ve ona yetişmem lazım."
Amerikalı " Çok komiksin." diye terslensede " Vakit gece yarısını geçiyor." diye cevap verdi ve delikanlının önüne geçerek villasının kapısını açtı.
" Gir."
Cenk eşikten içeri yürüyerek kendini zevkle döşenmiş bir salonda buldu ve " Şimdi ne olacak?" diye sordu.
Hank " Seninkini bekleyeceğiz." diye karşı duvardaki dolabın yanına yürüyüp içinden bir kelepçe çıkardıktan sonra " Şu kalorifer peteğinin yanına çök!" diye emretti ve genç adam dediğini yapınca sol bileğini su borusuna kilitleyip ellerini bağlayan ipi keserek yanından uzaklaştı.
" Ben birşeyler yiyeceğim. Sende ister misin?"
" Benim yemekten önce sidik kesemi boşaltmaya ihtiyacım var. Şu elimi çözde bir yol tuvalete gideyim."
Amerikalı " Hiç zannetmiyorum." diye sırıttı ve Cenk " O zaman bende ihtiyacımı bu güzel evin zeminine yaparım." deyince telaşla biraz ilerisindeki çöpün yanına yürüyüp içinden boş bir kola şişesi bularak delikanlıya uzattı.
" Al, bunun içine işe."
" Senin önünde?"
" Evet, ne var bunda?"
" Sizin kendi memleketinizde bu gibi işleri nasıl yaptığınızı bilmem ama benim yetiştiğim kültürde böyle bir şey çok ayıp karşılanır. Onun için elimi çöz ve tuvalete gitmeme izin ver."
" Daha öncede dediğim gibi, o işi unut."
" O zaman odadan çıkta kendimi bir rahatlatayım."
Bunun üzerine Amerikalı " İnsanların ne değişik adetleri var." diye söylenerek bir yan odaya yürüdü ve adam arkasından kapıyı kapatır kapatmaz Cenk gerçekten tuvalete çıkmaya ihtiyacı olmasına rağmen bağlı olduğu su borusunu yokladı. Sağlam bir şekilde duvara vidalandığını ve kendisini kurtarmaya imkan olmadığını anlayıncada içinden okkalı bir küfür savurdu.
Bu arada Hank Gilford sabırsızca " Daha bitmedi mi?" diye sordu ve Cenk " Bu işi tek elle yapmak zor ve daha fermuarımı yeni indirdim. Biraz bekle." diye terslenirken Amerikalının telefonu çaldı.
" Efendim?"
" Benim, Yağmur."
" Beni aradığına göre bu tarafa geçmeyi başardın."
" Evet."
Hank " Çok becerikli olduğunu ve bu işi koparabileceğini biliyordum." dedi ve " İstediğim şeyler yanında değil mi?" diye sordu.
" Evet."
" O zaman sana buraya nasıl geleceğini söyleyeyim ve yarın sabah buluşalım."
" Sabah olmaz. Ayrıca seninle tenha bir yerde görüşmeyede hiç niyetim yok. Onun için bana adresini verme işini unutabilirsin."
" Bak güzelim, burada kuralları ben koyuyorum ve ya dediklerimi yapacaksın, yada senin yakışıklının canını yakacağım."
" Hiç zannetmiyorum."
" Nedenmiş?"
" Çünkü içimden bir ses bana, senin elmasları patronuna götürmektense hepsini iç etmek niyetinde olduğunu söylüyor ve eğer Cenk'in başına ufacık birşey bile gelirse onu arayıp ne yaptığını söyleyeceğim.
"Amerikalı öfkeyle içinden " Bu kaltak nereden anladı taşları kendim için istediğimi?" diye geçirerek " O zaman yarın akşama ne dersin?" diye sordu.
" Kalabalık bir yer olacaksa kabul."
" Banzai bar diye bir yer var oraya ne dersin?"
" Neresi olduğu değil tenha olmaması önemli. Eğer içinde insan olacaksa seninle cehennemde bile buluşmaya hazırım."
Genç kızın cevabı üzerine Hank " Saat yedide orada ol." diye telefonu kapatmaya hazırlandı ve Yağmur " Bana Cenk'i ver." dedi.
" Onunla konuşmana gerek yok tatlım."
" Evet var. Çünkü sağ olduğuna emin olmak istiyorum."
Bunun üzerine Amerikalı salona dönüp elindeki makinayı " Seninki." diye Cenk'e uzattı ve delikanlı heyecanla " Yağmur." diye sevindi.
" İyi misin hayatım?"
" Evet."
" Bu it canını yakmadı değil mi?"
" Yok, yakmadı."
" İyi, bu herifle yarın bir yerlerde buluşacağız ve seni elinden kurtaracağım. O zamana kadar sakın kaçmayı denemek gibi aptalca birşey yapmaya kalkışarak seni incitmesi için ona bahane verme ve her dediğini sorgusuz sualsiz yerine getir."
" Tamam."
" Seni seviyorum."
Cenk " Bende seni seviyorum." dedi ve hat kesilince telefonu Hank Gilford'a uzattı.
Amerikalı makinayı cebine indirirken aklı Yağmur'un, patronu Blackmoor'u arama tehtidinde " Bunların ellerini kollarını sallayarak çekip gitmelerine izin veremem. En iyisi bardan çıktıktan sonra peşlerine düşmek ve bir kuytuda sıkıştırıp soygun süsü vererek ikisinide eşek cennetine göndermek." diye bir plan yaptı ve önceden düşündüğü gibi genç kızı villaya çekip Cenk'in işini gördükten sonra yatağa bağlayarak ona tecavüz etme ve sonrada işkenceyle öldürme planı yattığı için hayal kırıklığıyla aklından " Önemli olan o şıllıkla fingirdeşmek değil, elmasları ele geçirerek karun kadar zengin olmak." diye geçirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Senden gelen bela bâşım üstüne. ( Tamamlandı.)
General FictionYağmur ve hemen gerisindeki Cenk, zebellahın iri bedeninin arkasına pusarak esir tutuldukları odanın kapısından dışarı yürür yürümez küçük bir masaya kurulmuş ve önlerindeki tabaklardan karınlarını doyuran diğer haydut ve yaralı yüz onları farkedere...