Los Angeles, CALİFORNİA
Dış yüzü içeriyi göstermeyen kalın camlarla kaplı devasa bir gökdelenin yetmiş altıncı ve çatı katındaki ofisinde oturan jilet gibi bir takım giyinmiş ve siyah saçları jölelenerek arkaya doğru taranmış kırk yaşlarındaki adam önündeki masanın üzerindeki telefonu kaldırdı ve " Efendim bay Blackmoor?" diye soran sekreterine " Bana Hank'i gönderin." dedi.
Beş dakika sonra odaya iri yapılı, uzun boylu, sarışın ve atletik yapısından boş zamanlarının hemen hemen hepsini spor salonlarında geçirdiği belli olan genç bir adam girdi ve Blackmoor " Kolombiya'ya gelmesi gereken bu haftaki teslimattan hâlâ bir haber yok mu?" diye sordu.
" Hayır efendim."
Blackmoor " Hayret! Son altı aydır kullandığımız kurye teslimatı hep zamanında yapmıştı. Acaba başına bir şey mi geldi?" diye yeniden telefona sarıldı.
" Bana Bogota'daki adamımızı bağlayın."
Kısa bir bekleyişten sonra hattın öbür ucundan birileri " Si." diye karşılık verdi ve Blackmoor doğrudan " Elmaslara ne oldu?" diye sordu.
Kiminle konuştuğunu hemen anlayan adam " Havaalanında bir sorun çıktığı için taşları daha alamadık." dedi.
" Ne sorunu?"
" Sizin çalışanlarınızdan biri, bir yosmaya böbürlenirken kuryenin ne getireceğini ağzından kaçırmış ve fahişede akrabası olan bir lokal mafya üyesine bunu söylemiş. Onlarda kolay kazanç sağlayabileceklerini düşünerek emaneti getiren kızı soymaya çalışmışlar."
" Başarılı olmuşlar mı?"
" Sanırsam hayır efendim. Alanda çantayı kıza teslim eden adamımız onun dışarı çıktığını ve yanındaki bir gençle bir taksiye atladığını kendi gözleriyle görmüş."
" Yanında birimi varmış dedin?"
" Evet efendim."
Blakmoor içinden " Allah, allah. Bu işleri yapan insanlar her zaman yanlız çalışırlar. Nereden çıktı bu ikinci kişi." diye geçirerek " Kurye kaçtığına göre teslimatı yapacağı otele gitmiş olabilir. Orayı kontrol ettiniz mi?" diye sordu.
" Evet. Ama odası boştu. Sonradan gelir diye lobiye adamda bıraktım. Ama ondanda saatlerdir ses seda yok."
" Bu lokal mafya bozuntuları onu ele geçirmiş olabilir mi?"
" Mümkün."
" O zaman hemen adam gönder ve işlerini gördürüp elmasları al."
" Kız ellerindeyse onu öldürebilirler."
" Farketmez. Avrupa'dan gelen teslimat için yeni birini bulmak kolay. Hem, eğer onu ele geçirdilerse şimdiye çoktan eşek cennetini boylamıştır zaten. Sen çabuk emrin altındaki herkesi topla ve bizim paramızda gözü olanlara ibret olması için o kendini bişey sanan itlerin hepsini gebert."
Hattın öbür ucundaki adam biraz duraksadıktan sonra " Bu iş biraz zor olabilir." dedi. " Bu herifler sizin organizasyonunuzla karşılaştırıldığında küçük olabilirler. Ama onlar Kolombiya'nın en azılı mafyası ve hepsiyle baş edebilecek kadar adamın yok. Bu işi yapmamızı istiyorsanız yardıma ihtiyacımız olacak."
Blackmoor " Tamam. Hemen birkaç kişi gönderirim. Bu arada, eğer kurye onları atlatmışsa diye etrafta gözünüz kulağınız olsun. Ayrıca, o çenesi düşük soysuzuda edebiyen ortadan kaybedin." deyip telefonu yerine koydu ve bir süredir sabırla bekleyen Hank'e döndü.
" Görünüşe göre sana yolculuk çıktı. Hemen bulabildiğin en azılı kiralık katilleri bir araya getir ve Bogota'ya uç."
Sarışın adam, " Emredersiniz de." dedi. " Şu infazcılar. Beni onlarla muhatap etmeseniz diyorum. Biliyorsunuz ki; ben yanlız çalışırken çok daha etkiliyimdir."
Blackmoor kısa bir süre düşündükten sonra " Doğru söylüyorsun." dedi. " Sen Kolombiya'ya tek başına git. Ben öbürlerini bir araya getirecek ve yönetecek başka birini bulurum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Senden gelen bela bâşım üstüne. ( Tamamlandı.)
General FictionYağmur ve hemen gerisindeki Cenk, zebellahın iri bedeninin arkasına pusarak esir tutuldukları odanın kapısından dışarı yürür yürümez küçük bir masaya kurulmuş ve önlerindeki tabaklardan karınlarını doyuran diğer haydut ve yaralı yüz onları farkedere...