İnterpol merkez binası, Lyon, FRANSA
Derek Bentner o günkü mesaisine başlamak üzere odasına girer girmez masasının üzerindeki eski model telefonu çaldı ve uzun boylu, iri yapılı ve kumral adam ahizeyi kaldırıp " Buyrun." dedi.
" Hemen büroma gel."
Konuşanın sesinden arayanın büyük patron olduğunu anlayan Derek " Emredersiniz efendim." diye telaşla, ofislerine yetişmek için acele eden insanlarla dolu koridora fırladı ve karşısına çıkan merdivenleri koşar adım ikişerli, üçerli tırmandıktan sonra üzerinde " BENJAMİN WOODGATE" yazan kapıyı tıklattı.
" Gel."
Otuzlu yaşların başındaki genç adam kanadı açıp içeriye girdiğinde meşe ağacından yapılmış büyükçe bir masanın gerisinde oturan orta boylu, göbekli ve kel herif " Seninki dün akşam yine aradı." dedi. " Elmasları yeniden ele geçirmiş ve Los Angelos'a doğru yola çıkmak için küçük bir uçak ayarlayacakmış."
Derek Bentner amirinin ilk sarfettiği cümleye öfkelensede belli etmemeye çalışarak, saygıyla " Bilginiz olsun diye söylüyorum efendim. O artık benimki değil çünkü Yağmur aramızdaki ilişkiyi son görevine başlamadan bitirdi." dedi ve " Birleşik devletlere gitmekteki amacı neymiş?" diye sordu.
Bunun üzerine, İnterpol lideri genç adamın sorusuna cevap vermektense " Demek kıçına tekmeyi koydu." diye gevrek gevrek güldü. " Peki sebep neydi?"
" Bu konuyu konuşmaktansa bana Yağmur'un niye Amerika'ya tek başına gitttiğini söylemenizi tercih ederim efendim."
" Tabiki o kadar zamandır peşinde olduğumuz uluslararası uyuşturucu çetesinin elebaşını taşları alırken şuçüstü etmek için."
" İyide bu çok tehlikeli değil mi?"
" Öyle. Ona, bekle yanına birkaç adam göndereyim dedim. Ama, eğer fazla oyalanırsam beni ellerine geçirebilirler. Onun için hemen harekete geçmem lazım diye cevap verdi."
Derek " Aptal kız. Her zaman olduğu gibi yeteneklerine aşırı güveniyor ve bu yüzden kendini öldürttürecek." diye söylendi.
" Peki şimdi ne olacak?"
" Neyseki onu ya Meksika'da, yada Birleşik Devletler'de yardıma ihtiyacı olacağı konusunda ikna etmeyi başarabildim ve senide onun için buraya çağırdım. Şimdi hemen beşer kişilik iki ekip kur ve birini ilk uçakla Meksika'ya gönder. Sende diğerleriyle Los Angelos'a uç."
" Niye iki ekip?"
" Çünkü nereye ineceğini daha kendisi dahi bilmiyor."
" Bence Amerika'ya kimseyi salmamıza gerek yok. İmkanı yok sınırı kaçak geçemez."
" Sende Yağmur'u benim kadar tanıyorsun ve o kız için imkansız diye birşey yoktur. Onun için dediğimi yap."
Derek " Adam doğru söylüyor. Daha önce onun kimse beceremez denilen şeyleri kolayca yaptığını gördüm." diye düşünerek " Emredersiniz efendim." dedi ve kapıya doğru hareketlendi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Senden gelen bela bâşım üstüne. ( Tamamlandı.)
General FictionYağmur ve hemen gerisindeki Cenk, zebellahın iri bedeninin arkasına pusarak esir tutuldukları odanın kapısından dışarı yürür yürümez küçük bir masaya kurulmuş ve önlerindeki tabaklardan karınlarını doyuran diğer haydut ve yaralı yüz onları farkedere...