Hank son dört saatir arabanın içinde oturdukları için artık karıncalanmaya başlayan ayak kaslarını gevşetmek için elleriyle bacaklarına masaj yaparak " Uzun zamandır buradayız ve evde hiçbir hareketlilik yok. Bu herifin içerde olduğuna eminsin değilmi?" diye sordu ve Pepe " Hemde adım gibi." dedi.
" İyi. O zaman hadi gidelim."
" Bence biraz daha bekleyelim."
" Niye."
" Adamın iyice dumanlandığına ve sarhoş olduğuna emin olabilmek için."
Hank " Herif eğer alkol ve uyuşturucunun etkisi altına girerse onu konuşturamayabiliriz. Haydi şimdi gidiyoruz." diye dışarıya çıkıp yürümeye başladı ve arkasından yetişen Pepe'ye " Hangi kapıydı?" diye sordu.
" Şurdaki. Yeşil olanı."
Sarışın adam zili çalmaktansa arka cebinden çilingirlerin kapı açmak için kullandıkları ince, uzun çelik çubuklar çıkarıp içlerinden birini seçti ve yere diz çöküp kilidi kurcalamaya başladı. Çok değil, yirmi saniye kadar sonrada tokmağı çevirip Pepe'ye " Sen beni arabada bekle." diye fısıldayarak lambası açık bırakılmış, sağında, solunda ve diğer ucunda birer oda olan kısa bir koridora girdi. Amerika'lı ayak parmakları ucunda sessizce yürüyerek sağ tarafındaki ilk kapıya yaklaştı ve içeriye kulak kabartınca inleme ve homurdanmalar duyarak belinden susturucu takılı walther ppk'yi çekip kanada bir tekme koydu ve içeriye daldı.
Sarışın adam odaya girer girmez altındaki anadan üryan kadının bacakları arasında bir ileri, bir geri gidip gelen hafif tıknaz adam ondan tarafa döndü ve " Ne geziyorsun lan burda!" diye bağırıp üzerine atılmaya hazırlandı.
Bunun üzerine Hank sakince elindeki silahı doğrulttu ve " Sağlığına önem veriyorsan olduğun yerde durursun." dedi.
Tabancayı görünce canına korkan yataktaki kadın avaz avaz çığlıklar atmaya başladı ve tıknaz adam, " Sus be!" diye suratına okkalı bir şamar oturtup onu susturdu.
" Para peşindeysen hepsi soldaki komidinin çekmecesinde. Al ve defol. Ama zannetme ki onları harcayabilecek kadar yaşayacaksın. Çünkü her nereye gidersen git seni bulacağım ve bu yaptığını burnundan fitil fitil getireceğim."
" Ben seni soymaya gelmedim."
" Peki o zaman ne için buradasın?"
" Biraz bilgi peşindeyim."
" Başka bir derdin?"
Amerikalı, adamın ses tonundaki alaycı ifadeden istediği şeyi kolayca elde edemeyeceğini anlayarak " Bu işi canını yakmadan halletmeyi umuyordum. Ama görünüşe göre sen pek güzellikten anlamıyorsun." dedi. " Yatağa sırt üstü uzan ve bacak ve kollarını aç."
Hank'in dediğini yapmaktansa, tıknaz adam evine giren yabancıyı gafil avlamayı umarak aniden " Siktir git! Pezevenk!" diye üzerine atıldı ve Amerika'lı hiç telaşa kapılmadan eğilerek suratını hedef alan yumruğu kolayca savuşturup önce herifin karnına bir diz geçirerek nefesini kesti ve hemen ardındanda tabancasının kabzasını şakağına patlatıp onu sersemleterek dizleri üzerine çökertti.
" Sana uzan dedim."
Yediği darbeden dolayı başı açılan ve yarasından akan kan yüzünden yüzünün sol tarafı ala boyanan adam sendeleyerek zar zor ayağa dikildi ve yaşadığı şaşkınlıktan dolayı çıplaklığını kapatmayı bile akıl edemeyen yataktaki kadına " Çekil!" diye terslendikten sonra döşeğe sırt üstü uzandı.
Hank " Ha şöyle!" dedi ve kadına " Çarşafla şunun kol ve bacaklarını karyolanın ayaklarına bağla!" diye emretti ve kısa bir süre sonra tıknaz adam kımıldayamaz hale gelince belindeki kılıftan bir bıçak çıkarıp yatağa yaklaştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Senden gelen bela bâşım üstüne. ( Tamamlandı.)
Ficción GeneralYağmur ve hemen gerisindeki Cenk, zebellahın iri bedeninin arkasına pusarak esir tutuldukları odanın kapısından dışarı yürür yürümez küçük bir masaya kurulmuş ve önlerindeki tabaklardan karınlarını doyuran diğer haydut ve yaralı yüz onları farkedere...