Santiago ile aralarında geçen konuşmadan; dışarıdaki dört kişinin evi aramaya niyetlendiklerini duyan Yağmur onları gafil aylayabilmek için çabucak kapıya yöneldi ve eşiğe varır varmaz tabancasını doğrultup ilk mermisini dün akşam bayılttıkları, başında kuru kafa döğmeleri olan adamın beynine gönderdi. Herif nasıl ve kim tarafından gebertildiğini bilemeden un çuvalı gibi yere serilirken genç kız namluyu silahlarına davranmaya çalışan diğerlerine çevirdi ve üç kez daha ateş etti.
Adamlardan biri boğazına saplandıktan sonra omurliğini parçalayan, diğeri ise kalbinin tam ortasına gömülen iki kurşun yüzünden anında can verirlerken; kendi hakkına düşen on gramlık yumuşak metali gögüs kafesinin hemen altına yiyen üçüncüsü inleyerek elini yarasına götürdü ve dizleri üzerine düştü.
Yağmur sakin adımlarla dışarı yürüdü ve silahı doğrultup tam herifin işini bitirmek için tetiğe yeniden asılmaya hazırlanıyordu ki; adam " Lütfen yapma!" diye yalvardı.
Genç kız, kurbanının yakarışına aldırış etmeden soğukkanlılıkla Baretta'yı bir kez daha ateşleyip herifi cansız yere serdikten sonra eve doğru " Cenk. Gelde bana yardım et." diye seslendi ve gözleri fal taşı gibi açık şaşkın şaşkın ölülere bakan Santiago'ya " İyi misin?" diye sordu.
Yaşlı adam " Onları... Onları öldürdün." diye kekeledi.
" Mecburdum. Bizi içerde bulsalardı hem size, hem bize eziyet ederlerdi."
" Şimdi ne olacak? "
" Tabiki leşleri ortadan kaldıracağız. Burada bulunmalarını istemeyiz."
Bu arada, Cenk kapıda belirdi ve Yağmur " Gelde şunları arabaya yükleyelim." deyince kızın yanına yürüdü.
" Dün iki. Bugün dört. Sen Azrail olmadığına eminsin değil mi?"
Yağmur " Zevzekliği bırakta şunları arka koltuk ve bağaja yükleyip bir an önce buradan ayrılalım." diye gülümsedi. " Yaralı yüz aralarında değil ve bunların nereye geldiklerinden haberi vardır. Damlaması çok sürmez."
Böylece, iki genç en yakınlarındaki leşi ayaklarından çekerek arabaya kadar sürüklediler ve yaşadığı şoktan kurtularak artık kendine gelen Santiago arka kapıyı açmak için önlerine geçti.
Yağmur " Sen bu işi bize bırak ve içeri girip Maria ve Dolores'i evde tut. Küçücük bir kızın böyle bir manzarayla karşılaşarak ömür boyu kabuslar görmesini istemiyorum. Biz bu tatsız işi bitirince içeri gelip sizinle konuşacağız." diye yaşlı adamı durdurdu ve çiftçi yanlarından uzaklaşırken tuttuğu bacağı yere bırakıp kapıyı açtı.
" Hadi bakalım aslan parçası. Şunu yerden kaldırda arka koltuğa salla."
" Tek başıma mı?"
" Herhalde. Yanımda senin gibi bir babayiğit varken, benim gibi narin bir kız niye ağır iş yapsın?"
Cenk " Herifleri eşşek cennetine gönderirken ejderha gibisin. Ama iş ameleliğe gelince anında ben kadınım ayakları. Vallahi bu iş güzelmiş." diye yalancıktan şikayet etti ve ayakları ucunda yatan kafasından vurulmuş herifi kaldırmaya hazırlandı.
" Dur. Dur. Öyle olmaz. Bütün üstün başın kan içinde kalacak. Adamın ceketini çıkarıp kafasına sar."
Böylece, Yağmur ve Cenk sonraki onbeş dakikayı leşlerin ikisini arabanın arkasına, diğer ikisinide bağaja tıkarak geçirdiler ve işlerini bitirdiklerinde yeniden eve döndüler.
Kapıdan içeri girer girmez; genç kız " Biz hemen yola çıkacağız ve buradan olabildiğince uzaklaşacağız. Sizde kan bulaşan yerleri kazın ve ormanın derinliklerinde bir yere gömdükten sonra bahçedeki çukurları yeniden taze toprakla doldurun." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Senden gelen bela bâşım üstüne. ( Tamamlandı.)
General FictionYağmur ve hemen gerisindeki Cenk, zebellahın iri bedeninin arkasına pusarak esir tutuldukları odanın kapısından dışarı yürür yürümez küçük bir masaya kurulmuş ve önlerindeki tabaklardan karınlarını doyuran diğer haydut ve yaralı yüz onları farkedere...