25. İKİYÜZ MİLYONLUK PİYANGO.

28 0 0
                                    



Çete elebaşının işini gördükten sonra al acale Pepe'nin arabasıyla olay yerinden uzaklaşan Hank Gilford neredeyse iki gündür doğru düzgün uyumadığı için Kolombiya'lıya onu tenha bir otele bırakmasını söyledi ve birkaç saat dinlendikten sonra dün onu beyzbol sopasıyla tehtid eden adamdan aşırdığı telefonla Blackmoor'u aradı.

" İş tamamlandı Patron."

" Hangisi?"

" Herifi şişledim."

" Peki kız ve taşlar? Daha onları bulamadın mı?"

" Adamı halletmek için bütün gün pusudaydım ve dinlenmeye ihtiyacım olduğundan henüz peşlerine düşemedim."

Blackmoor " Onları baştan elinden kaçırmasan şimdi ardlarına düşmene gerek kalmazdı." diye terslendi. " Bu aralar bayağı dikkatsizleşmeye ve beceriksizleşmeye başladın."

" Kızın beni bayıltıp kayıplara karışacağını nereden bilebilirdim?"

" İşinin ehli adamlar her zaman beklenmedik şeylere karşı hazırlıklı olurlar ve sadece acemiler bir şeyi niye başaramadıkları hakkında bahaneler uydururlar. Bu arada, o şıllık benimle bağlantıya geçti ve taşları, elden bizzat bana vermek için buraya kadar geleceğini söyledi."

" İmkan yok yapamaz. Yakalanır."

" Keşke. O zaman en azından elmasların kimde ve nerede olduklarını bilir ve o çeteyi temizleyerek ellerinden alırdık. Şimdi ise; o ve yanındakinin işini her kim görürse ikiyüz milyonluk piyangoya konacak ve o kadar paranın nereye kaybolduğundan haberimiz bile olmayacak."

" Merak etme patron. Başlarına bir bela gelmeden onları bulacağım ve bu defa geçen sefer yaptığım hatayı yapmayacağım."

" Sana inanmak istesemde; içimden bir ses bu işi yüzüne gözüne bulaştıracaksın diyor."

Duydukları yüzünden öfkesi kabarsada, Hank sinirini belli etmemeye çalışarak " Sana merak etme dedim patron. Elmasları birkaç güne yanında bil." diye tekrarladı ve Blackmoor " Umalımda sağlığın ve selametin için öyle olsun. Çünkü, eğer o taşlar ortadan kaybolursa elinden çekeceğin var." diye telefonu kapatınca morali bozuk oturduğu yataktan kalkıp " Bu, bu herifin beni ikinci sefer tehtid edişi. Eğer bir hata daha yaparsam kesin birilerini gönderip beni geberttirir." diye odayı arşınlayarak sesli bir şekilde düşünmeye başladı.

" İyide bu kadar kalabalık bir şehirde o ikisini nasıl bulacağım? Yok. Yok. Burada kalmayacaklardır. Blackmoor'a yanına geleceğiz dediklerine göre bir şekilde Kolombiya'yı terketmeyi düşünüyorlar. Ama nasıl yapacaklar. Kız akıllı ve kalabalık olan toplu taşıma araçlarını kullanmaktan sakınacaktır.."

Sarışın Amerika'lı bunları düşünürken bir anda aklına patronunun " O ve yanındakinin işini her kim görürse ikiyüz milyonluk piyangoya konacak." lafları geldi ve zınk diye olduğu yere çakıldı.

" Bu işin pis yanını yaptıktan sonra o taşları birleşik devletlere götürmek yerine neden kendime tutmuyorum. O kadar para bana dünyanın istediğim bir yerinde yeni bir kimlik aldırır ve ömrümün sonuna kadar krallar gibi yaşatır. Bütün yapmam gereken o fahişe ve yanındakini; elmasları benim aldığımı kimseye söyleyememeleri için gebertmek."

Aklına gelen bu güzel fikirle biraz önce bozuk olan morali düzelen Hank yeniden " Peki onları nasıl bulacağım?" diye düşünürken telefonunu aldığı bayii'deki satış elemanının makinaya, eğer kaybolur veya çalınırsa bulunabilmesi için bir app yüklediğini hatırlayarak " Elbetteki o şekilde!" diye sevinçle bağırdı ve Pepe'nin numarasını çevirdi.

" Efendim."

" Çabuk buraya gel sana ve arabana ihtiyacım var."

Hank tam o esnada hattın öbür ucundan gürültüler, patırtılar ve Kolombiya'lının " Ne oluyor be?! Ne istiyorsunuz!?" diye haykırdığını duydu ve birkaç saniye sonrada tanımadığı bir ses Pepe'ye " Arkadaşın nerede?" diye sordu.

" Ne arkadaşı? Siz neden bahsediyorsunuz be!?"

Hank telefonun tangırtısından birilerinin Kolombiya'lıyı yumrukladığını ve makinanın yere düştüğünü anladı ve konuşulanlara kulak kabartmaya devam etti.

" Nereden geliyoruz biliyormusun. Tüfeği satın aldığınız adamdan. Çabuk söyle. O uzun boylu Amerika'lı nerede?"

Pepe silah tüccarı kimliğini açıkladığı için inkarın ona bir fayda sağlamayacağını anlamış olacak ki; " Bir otele bıraktım." dedi.

" Hangi otel? Adını ver?"

Hank artık konuşulanları dinlemesine gerek kalmadığına ve adamlar kaldığı yere damlamadan bir an önce burayı terketmeye karar vererek hattı kapattı. Çabucak üzerini giyinip silahlarını beline ve koltuk altına yerleştirdikten sonrada resepsiyona inerek sokağa çıktı. On dakika kadar yürüyüp otelle arasına bayağı bir mesafe koyduğundada çalıntı makinasından kayıp telefon bulma app'ini ekrana getirip numarasını " Ara." bölümüne işledi ve kısa bir süre sonra ekranda bir kalp gibi atan mavi bir nokta belirince yoldan geçen ilk taksiye el edip onu durdurdu.

" Burası uzak mı?"

" Şehrin öbür ucunda beyim."

" Beni oraya götürür müsün?"

" Tabi. Atlayın."

Böylece, ticari araç yeniden akşam olduğu için kararan sokaklarda bir saat kırkbeş dakika kadar yol aldı ve bütün güzergahı gözleri ekranda gittikçe yaklaşan mavi noktada geçiren Hank Gilford artık hedeflerine iyice yaklaştıklarına karar vererek " Şurda dur." dedi.

" Daha gelmedik beyim."

Sinyalin geldiği yere yürüyerek gitmek isteyen Amerika'lı " Önemli değil. Burada ineceğim." diye adamın parasını ödedi ve araçtan inip binaların gölgelerinde kalmaya çalışarak ilerlemeye başladı. Ekrandaki nokta sadece bir sokak ilerisini işaret etmeye başlayınca başını hafifçe köşeden uzattı ve Yağmur ve Cenk yerine bir çöp konteyneriyle karşılaşınca " Şerefsizler onları sayesinde bulabileceğim tek şeyi atmışlar." diye ağzının dolusunca küfür etti.

" O ikisine başka bir şekilde ulaşmanın bir yolu olmalı. Düşün. Düşün. O kadar para ömrünün sonuna kadar sana yetecek ve belkide seni öldürtecek olan Blackmoor'un karşısına bir daha çıkmamanı sağlayacak."

O anda aklına mafyanında elmasları ele geçirmek için kuryenin peşine düşeceği geldi ve burası adamların memleketi olduğu için onların kız ve yanındakini bulma şanslarının çok daha yüksek olduğuna karar vererek aklından" En iyisi çaktırmadan herifleri takip etmek ve fırsatını buluncada herkesin işini görüp taşları aşırmak." diye geçirdi ve en yakınındaki arabanın yanına yürüdü. Şöför koltuğunun camını belinden çektiği tabancasının kabzasıyla patlattıktan sonra aracı düz kontak etti ve daha bu sabah geberttiği Don Pablo'nun evine doğru yollandı

Senden gelen bela bâşım üstüne. ( Tamamlandı.)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin