-2-

20.2K 866 82
                                    

"Ve son olarak senin odan. İşte burası."

Odaya göz attım. Gayet güzel döşenmişti. Büyük bir yatak vardı. Ama çok çok çok  büyük bir sorun vardı. "Hey nevresim takımı neden pembe?"

"Neden mi? Farkettin mi bilmiyorum ama bu evde sadece anneannem ve ben kalıyoruz. İkimizde kadınız hani." Yanaklarımı şişirdim. Bu kadınlar neden fazla gereksiz bilgi verir ki?

"Peki. Teşekkür ederim... Hiraydı sanırım."

"Evet. Önemli değil parayı veren sensin ahbap. Yemek birazdan hazır olur." Başımla onaylayıp odaya girdim. Balkonu açıp gökyüzünü izledim. Ah. İki günde neler olduğunu bilemezsiniz.

İki Gün Önce...

"Bak Baran. Annem görmeden saklayalım şunu."

Sonuçta aklımı çelen o. Olay şu. Evde futbol oynarken, ki annem duysa ruhumuza fatiha, Baran zekisi berbat bir pas attı ve bum! Annemin Paris gezisinden aldığı on beş yıllık vazo kırıldı.

"Nereye saklayalım? En iyisi yiyeyim ben bunu."

"Oğlum saçmalama. Cam lan bu! İyice kafayı yedin. Yağmur, sen bir şeyler düşün bari." Yağmur yanımıza gelip önce kırılmış vazoya sonra bize baktı. "Öncelikle bir. Saklayacak harika bir yer, yani annemin bulamayacağı bir yer, yok. İki. Hadi öyle bir yer buldunuz diyelim, annem bu vazoyu her gün temizler. Yani üçüzlerim... yandınız!"

Ah şu kız. Hep çok haklı ve mantıklı olmak zorunda mı ya? "O zaman süpürüp çöpe atalım. Her türlü yandık." dedi Baran.

Deliller temizlenince direkt koltuğa kurulduk ve hiçbir şey olmamış gibi yaptık. Bu en kolay kısımdı. O kadar hiçbir şey olmamış gibi yaptık ki gerçekten unuttuk. Annem ve babam geldi. Annemin gözlerinde garip bir parıltı vardı. Seçkin kanım bunun tehlikeli olduğunu söylüyor.

Gerçekten de tehlikeliymiş. Annem ertesi gün vazoyu farkedince bizi evden kovdu. Daha doğrusu beni kovdu. Tabi ki biricik üçüzüm Baran'ı ele verdim. Sonuçta o da suçlu arkadaş. Ama yine de evden kovulan benim. Ben. Yağız Seçkin. Bu hallere düşecek adam mıydım be? "Yemek hazır!!"

"Geliyorum."

Peki neden Hiranın evi? Çünkü aniden tüm arkadaşlarımın evi doluymuş. Şansa bak ve yolda onunla karşılaştım. Ah anne ah. Haftalık 500 lira az para mı ya?

╰☆╮╰☆╮╰☆╮╰☆╮╰☆╮╰☆╮╰☆╮╰☆╮╰☆╮╰☆╮╰☆╮╰☆╮╰☆╮╰☆╮╰☆╮

Rüzgar'dan...

"Yaprak. Yağız'ı evden-"

"İtiraz yok Rüzgar. Eylül anne en iyisini bilir ve o böyle dedi. Şansa bak vazoyu kırmalarının üstüne geldik."

"İtiraz edeceğimi kim söyledi hatunum? Ben diğerlerini de kovda karpuz keselim diyecektim. Hepsi büyüdü sonuçta başlarının çaresine bakarlar." Ellerimi beline doladım. Bu koku...

"Olmaz Rüzgar. Çocuklarım evlenmeden bana rahat yok!"

"Kızım daha genç onlar ya. Önünde sonunda evlenirler." Yavaşça boynundan öpmeye başladım. Ne inatçı kadınsın be. Aşığım sana. "Az önce hepsi büyüdü dedin!"

"Of Yaprak of!! 5.çocuğu istiyorum artık!"

"Oldu canım başka?"

"Başka...6...7..." Yaprak güldü. Bende güldüm. Ama bir yandan da zavallı oğlum için acımadan edemedim. Kimlerin eline düştü haberi yok.

Gençliği gidecek gençliği.

╰☆╮╰☆╮╰☆╮╰☆╮╰☆╮╰☆╮╰☆╮╰☆╮╰☆╮

Benden SanaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin