-17-

11.3K 639 112
                                    

Eve geldiğimde her şey normaldi. Yani farklı olmasını beklememiştim tabi ama... bilmem. Ben değiştim mi ya? Ne oluyor lan bana?!

"Oğlum. Gel gel. Senin için komposto yaptım." dedi annem. Ah be anne. Komposto sevmem ki ben. Bile bile yıllardır yapıp duruyor bir de. Biri beni kurtarabilir mi?

"Valizi koyup geliyorum annem." dedim ve odama çıktım. Oh be. Kokusunu özlemişim. Resmen erkek kokuyor odam. Hiraların evi nedense çok kadınsıydı. Sus oğlum sus. Valizimi odaya koyup yavaşça aşağı indim.

"Süpürgesiz cadım nerede benim?" dedim etrafa bakarak. Bunu dememle Yağmur koşarak, yarı zıplayıp yarı sendeleyerek, yanıma geldi. Nasıl yürüyor bu kız? Süpürgesizliğe alışmış böyle yürüyor işte.

"Yağız. Sevgilini nasıl bıraktın da geldin?" dedi Yağmur masmavi gözleri bendeydi. Bak bak. Ne kadar keskin bakışlı bu. En kurnaz seçkin kızı kesinlikle o.

"Bir Hira benim sevgilim değil. İki Bora sevgilin nasıllar üçüzüm? Üç süpürgeni yine unutmuşsun canım." dedim gıcık bir sesle ve mutfağa geçtim. Yağmur'un sinirle ismimi mırıldandığını duyar gibi oldum. Oh be. Eski formuma döndüm sonunda. Bir ara kötü hissetmiştim baya.

"Aslanım. Koş koş. Baran tüm yemeği bitirecek yoksa." dedi babam. Gösterdiği yöne bakınca Baran'ın nefessiz yemek yediğini ve bir elinin baklavada olduğunu gördüm. Yuh oğlum be! Bu kadarı da olmaz artık!

"Baba. Şu çocuğa biraz görgü öğretin. Her yerde böyle bu." dedim yavaşça. Babam derin bir iç çekti. Ah yakışıklı babam. İleride senin gibi olmayı ne çok isterim ben.

"Zar zor konuşuyorken nasıl görgü öğretelim aslanım? Onu da böyle kabullenmek gerek." dedi babam ve sırtımı sıvazlayarak masaya yürüdü. Evimi özlemişim. Ailemi de. Bu ortamı da. Ve bu ortamı hayatı boyunca hiç yaşamayan Hira'ya üzülüyorum. Hira? O nereden çıktı şimdi?

"Erik komposton oğlum. Bol bol ye." dedi annem. Komposto yenir mi içilir mi? Kafamda deli sorular. Bu arada yüzyıllık idolüm Serdar Ortaç MS hastası oldu ya, ben bu hayattan her şeyi beklerim.

"Anne. Baran yarın bir kızla buluşmaya gidecekmiş." dedi Yağmur pis pis gülerek. Bu sözleri Baran'ın yediğinin burnundan gelmesine neden oldu. Haklı çocuk. Her zaman erkek dayanışmasına evet!

"Ah. Oğlum neden bana söylemedin? Hemen annemi aramalıyım. O sana taktik verir." dedi annem ve hızla masadan kalkarak telefona koştu. Bu anneler hiç değişmeyecek sanırım. Alo Çöpçatan hattı yapacaklar yakında.

"Eh artık karpuz kesme inceliklerini öğrenirsin Baran." dedim gülerek. Aile geleneğimiz. Karpuz kesme incelikleri ve altın seçkin kuralları. Çok ama çok gizli sadece bize ait şeyler. Seçkin ailesine.

"Sende mi Yağız? Karpuz'u kesemezsiniz! O ablamın en sevdiği şey." dedi Baran mız mız çocuk gibi. Kedinin adını karpuz koyanda suç. Annemin doğum sancısı geldiğinde  pazarda karpuz seçiyormuş. Eh kedinin adını da karpuz koydular. Mantık firar.

"Babam ilk randevumda en ince detayına kadar anlatmıştı bana. Geç kaldın baya oğlum." dedim pis pis gülerek. Babam kaşığını masaya vurdu."Yemekte konuşulacak konu değil bu aslanlarım. Hadi güzel güzel yemek yiyin. Yaprak! Gel şuraya!" dedi babam. Bu otoritesinin hemen kırılmasını seviyorum. Ya da bizimle arkadaş gibi olmasını. Çoğu baba bunu yapamaz. Sevgisini işleyemez çocuğuna. Benim babam işleyenlerden.

"Tamam baba." dedik Baran ile aynı anda. Bu üçüz iç güdüsü sanırım. Herkes birini cimcikleyince diğerinin de canı acır mı diye merak eder aslında. Öyle basit bir bağ değil ki bu! Bu bambaşka bir bağ. Üçüz bağı.

Benden SanaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin