"ŞAŞKINLIK"

137 21 0
                                    

Cenk diye çığlık atmamla mutfaktan gelen bardak kırılış sesi bir olmuştu. Tam oraya yönelirken Umut beni arkasına almış, kendisi mutfağa doğru gitmişti. Elinde kendini koruyacak bir şeyi yoktu.

"Umut" demiştim sessizce.

"Korkma" demişti aynı şekilde.

Yavaşca mutfak kapısını açtı ve içeri girdi.

O an korkudan ölebilirdim.

Aradan çok geçmeden Umut bana seslendi. Kapıyı açıp, gülümsedi. Şaşkınlıkla ona bakarken bir anda Cenk bana doğru koşup, sarılmıştı. Sarıldım canım kardeşime. Sıkıca sarılmıştım hemde. Bir an onun yokluğuyla ölücem sanmıştım. Annem ve kardeşimden başka kimim vardı ki bu hayatta?

Bu arada annemin hala uyuduğuna şaşırmıştım. Demek ki çok yorulmuştu...

Annemin yaşadığı acıları ben yaşasam kaldıramazdım herhalde. Akrabalarımızın hepsi olmasa da bir çoğu bize destek olmuşlardı. Annemin yanında durmuş, ona hepsi geçecek anlamıyla sarılmışlardı. Bize, ailemize yardım eden kişilere hayatım boyunca minnettardım ve minnettar kalacaktım. Tabii ki kimilerinin gerçek yüzü sonradan ortaya çıksa da onlarla uğraşamazdım.

"Hayat çok kısa ve küçük şeyler için üzülmeye değmez" felsefesiyle yaşasam da yine de en küçük şeyleri kafama takar, üzülürdüm.

Konuşup dertleşebilecegim bir annem vardı ama babamı çok özlediğimi de asla unutmazdım.

Bazı geceler odama kapanır ağlar, sonrasında sanki hiçbir şey olmamış gibi hayatıma devam ederdim. Babamı çok özlüyordum...

~ 1 HAFTA SONRA ~

"Sonunda" demiştim koridordan dolabıma doğru yol alırken kendi kendime.

İyi bir sonuçla bitirmiştim ve 3.sınıfa geçmiştim. Bu arada Hazal daha iyi olmuştu. Artık Şeymayı kalbinde yaşartıyordu.

Annem ise hırsızlık olayıyla ilgili polise başvurmuştu. Cenk ise o dağınıklığı görmemiş, su içmek için mutfağa gitmişti.

Dolabıma yönelip kapağı açtığımda yere düşen bir kağıt farketmiştim. Üstünde ismim yazıyordu.

Tekrardan aynı his bütün vücudumu kapladı. O gün kütüphanede bulduğum mektupla bu mektup birbirleri ile alakalı mıydı?

Zarfı titreyen ellerimle açtığımda el yazısı dikkatimi çekmişti. Gayet hoş bir şekilde yazılmıştı.

"Aşık olmakla sevmek arasındaki farkı sormuşlar Şems'e. Şems cevaplamış: Senin baktığına herkes bakar ama senin onda görebildiğini herkes göremez. Herkes aşık olabilir; ama hiç kimse senin gibi sevemez. Tek fark sensin."

Yazanlar beni şok etmişti. Birinin beni sevdiği düşüncesi değişik hissettirmişti Kalbim değişik hissetmişti. Eski sevgilim yazsa yüzüme söyleyebilirdi. Hem yüzüme söylemek yerine dolabıma mektup bırakan biri en fazla ne kadar ciddi olabilirdi ki?

Kesinlikle bu mektuba kafayı çok takmamalıydım, takılacak daha önemli şeyler vardı çünkü.

"Ne oldu bayan asi? Dalmışsın bakıyorum da."

Bu sesin sahibi o ahmak'tı.

"Benim bir ismim var! Asi falan ne diyorsun sen ya! Ayrıca ne yaptığım seni ilgilendirmez."

"Unutmadıysan geçen hafta Umut seni bana emanet etti"

Sesi gayet ciddiydi.

"Farkında mısın bilmem ama okul bitti. Artık çok geç ayrıca bitmeseydi bile sana ihtiyacım kalmazdı."

Bu çocuktan gerçekten nefret ediyordum.

Tam Buğra ağzını açacakken Oğuz'un bana seslendiğini duymuştum. Bu tarafa geliyordu bende ona sıcacık bir gülümseme göndermiştim. Tam yanımıza gelip Buğra'ya değişik bir bakış atıp bana dönmüştü.

"Kutlamaya geliyor musun?" demişti Oğuz.

"Kutlama mı var Oğuz? Mezun olmadık ki biz nereden çıktı bu kutlama? "

Bir anda bana şaşkınca bakan Oğuz ve Buğra'yla kalakalmıştım.

"Tüm koridorlara asılan posterleri ve ilanları görmedim deme Rüya."

Gerçekten görmemiştim. Bugünler de biraz fazla dalgındım. Hazal'ın halinede üzülünce böyle oluyordu.

"Her ne olursa olsun, katılmayacağım. Hazal'ın durumu eskiye göre iyi olsa da yanında durmam lazım. "

"Hadi ama Rüya. Hazal'ı da al gel. Hem kafası dağılır." deyip gülümsemişti.

"Hayır dediysem hayır Oğuz. Israr etmenin anlamı yok."

Yanımızdaki tüm konuşmayı dinleyen Buğra'nın mimikleri her defasında değişiyordu.

"Peki ama yine de bir düşün." diyerek göz kırpıp ayrılmıştı yanımızdan.

"Sana boşu boşuna asi demiyoruz kızım. İki dakikada çocuğu öldürüyordun burada."

"Ne alakası var ya? Hem sen gitsene sülük gibi yapıştın."

"Çok meraklıydım zaten sana" diyerek koluyla yaslandığı dolabımdan kalkıp gözden kaybolmuştu. 

~

Eve geldiğimde uzun zamandır kitap okumadığımı fark ettim.

Kitap okumak benim için nefes almakla eş değerdi.

Kitapları elime aldığım zaman gerçek dünyayı bırakır, ikinci dünyam olan hayal dünyama geçerdim. En az gerçek dünya kadar severdim hayal dünyasını. Hatta belki de daha fazla. Çünkü orada kimse karışamazdı bana. Hep kendi istediğim olurdu, kimseyi çekmek zorunda kalmazdım, orası rahattı.

Telefondan gelen mesaj sesiyle düşüncelerim dağılmıştı. Okul bittiği için lise arkadaşlarım buluşmayı tekrar öne sürmüşlerdi. Kimileriyle aynı üniversitede olsak ta birbirimizi goremiyorduk ve özlüyorduk. Allahtan okuduğumuz okullar yakın tarihlerde kapanmıştı, yoksa işimiz yamandı. Buda bana kaderin yaptığı bir jestti iste.

Grubumuz 8 kişiydi. 5 kız ve 3 erkek olarak oluşuyordu. Lisede en yakınlarımdı bu 7 kişi.

Herkes farklı bir fikir sunsada sonuç olarak herkes adalar'a gitme konusunu beğenmişti.

Gideceğimiz günü kararlaştırdık ve telefonu kapatarak yatağıma uzandım.  Annemle Cenk markete alışverişe çıkmışlardı. Önce Hazal'ı aradım ve biraz muhabbet ettik. Sesi daha da iyi geliyordu. Adalar'a gelip gelmeyeceğini sorduğumda biraz mırın kırın etsede zorla ısrar ederek kabul ettirmiştim. Zaten onun ve benim adıma kutlamayı reddetmiştim. Normalde böyle bir şey olduğunu ve üstüne üstlük Oğuz'un davet ettiğini söylesem üstüme çıkar çığlık bile atardı o manyak ama artık eski neşesi yoktu.

Haklıydı da. Kim can parçasını kaybetse üzülmezdi ki?

Telefonu kapattığımda gerçekten sıkıldığımı farketmiştim. Dolabımdan çıkan mektubu kim yazdı diye düşünmekten kafayı yiyecektim. Zaten ondan önce ki mektup aklımdan hiç çıkmıyordu. Hatta bir ara polise gitmeyi bile düşünmüştüm. Sonra vazgeçmiştim çünkü babamın hapis olayı dolayısıyla polisleri çok görmüştüm ve gerçekten korkuyordum.

Kafam dağılsın diye laptop'u açarak kaldığım dizilere devam etmeye karar vermiştim. Diziden önce biraz sosyal ağlara gireyim derken bir video gördüm.

"Hey orada ahmak ne arıyor !" 

SİLSİLEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin