Zihnimi ve acımı al
Boş bir şişenin yağmura yaptığı gibi
Ve iyileş.
/Tom Odell- Heal.********
Saat on civarıydı. Telefonuma bakmak istemememe rağmen ısrarla yatağımın yanındaki etajerin üstünde çalıyor, uyumama engel oluyordu.
İğrenç zil sesi yeniden kulaklarımı doldurduğunda, uzun ince kolumu uzatıp telefonu aldım ve gelen yabancı aramaya cevap verdim.
"Bak bu benim uyku saatim. Uyku saatlerim içerisinde beni-""Anthea, anthea beni dinle !" Hattın diğer ucundaki sesi az da olsa tanıyordum. Agusto'a aitti. Ve onun beni bu saatte araması, iyi bir şeylerin olmadığının göstergesiydi.
"Bill sinir krizi geçiriyor. Sam'i aradım ama telefonu kapalı !" Sözünü bitirmesine izin vermeden telefonu kapattım. Aceleyle hareket eden ellerim yerde giyebileceğim türden bir şeyler arıyordu ama başarsız çıkacağım bir gerçekti. O yüzden altımda ki siyah şorta aldırmadan November Town'un arsız soğuğuna kendimi bıraktım. Gümüşi renteki ayın aydınlattığı sokakta arabama kadar kollarıma sarılarak koştum.******
Bill'in evine geldiğimi gösteren o tabelayı gördüğümde arabayı park etmek için yer aramadan indim ve koşarak, bugün gözüme daha bir soğuk gelen o eve girdim. Nefeslerim düzensiz bir şekilde ilerliyordu. Aldığım her oksijen ise temiz havadan mıdır bilmem ama sanki ciğerimde buz kristallerine dönüşüyordu.
Tahmin ettiğim gibi her yer dağınıktı. Bütün tabaklar sanki defalarca üstüne basılmışcasına un ufak olmuşlardı. Buzdolabındaki hiçbir şeye dokunulmamıştı ama kapağı sonuna kadar açıktı ve televizyon ünitesinin altında duran filmlerin çoğunun da yerde olduğunu görebiliyordum.Bu oda böyleyse, Bill nasıldı ? Onun içininde bir savaş alanı gibi olduğuna emindim.
"Anthea, yukardayız. Lütfen gelirken ilkyardım malzemelerini de al." Agusto bağırdı. Dediğini yaparak hızlı adımlara yukarı ilerledim, korkarak kapının kulpunu aşağı indirdim ve Bill'e arkasından sarılmış Agusto ile karşılaştım.
Ona dokunuyordu.
Bill ise beni görür görmez dizlerinin üzerinde çökmüştü. Az önce duyduğum hıçkırıkları artık tuhaf kahkahalara dönüşüyordu. Dudağını ısırdı. Ne kadar gülmekten katılır gibi bir hali olsada onun şu an bilinç olarak farklı bir evrende olduğunu düşündüm.
Agusto kollarından kayan Bill'in omzuna elini koydu. Sanki ona dokunabildiğini bana kanıtlamak ister gibiydi. "Kolunda yaralar var. Sence nasıl temizleyebiliriz ?"
"Onları ben hallederim. Sen istersen buraları toparla ve Bill için bir papatya çayı hazırla. Yıpranmış sinirlerine iyi gelir."
Bill meşe rengindeki yeri her ayrıntısına kadar dikkatle incelerken ona yaklaştım. Şimdilik, onu neyin bu hale getirdiğini bilmek istemiyordum. Zaten bilmek istesemde bana anlatmayacaktı çünkü ona bir hafta önce gitmesini söylemiştim ve bu yüzden bana sinirliydi.
Kolunda boylu boyunca uzanan çiziğe göz gezdirdim. Fazla ciddi bir yara gibi durmuyordu. Yine de Bill'in bembeyaz teninde iyice göz önünde durması onu rahatsız edebilirdi. O yüzden ilkyardım çantasından sargı bezini çıkardım ve dikkatle -Bill'e dokunmamaya çalışarak- uzun koluna sarmaya başladım.
"Neden buradasın ? Sana kim haber verdi ?" Kesik kesik çıkan nefeslerinin arasında sordu. Kan çanağına dönen gözlerini sürekli kırpıştırıyordu.
"İlaçlarını kullanmıyorsun, değil mi ? Tahmin etmeliydim. Eğer kullansaydın krizlerin bu kadar şiddetli olmazdı." İşim bittiğinde, artakalan sargı bezini ilkyardım çantasına tıkıştırdım. Bill kendine böyle zarar vermeye devam ederse ona fazlasıyla ihtiyaçları olacaktı.
"Deli olduğumu düşünmediğini sanıyordum."
"Zaten deli değilsin, Bill. Biraz sorumluluk sahibi olamaz mısın ? Gecenin köründe altımda şortla buraya kadar son sürat geldim ve bilmem kaç defa kaza yapmaktan son anda kurtuldum !" Sesim tahmin ettiğimden daha yüksek, sözlerim ise daha ağır çıkıyordu. Galiba bir şeylere karşı dolmuştum ve bunun patlama noktası Bill olmuştu. "Artık kendine gel, Bill Skarsgard."
"Benim hakkımda bir şey bilmiyorsun !" Oturduğu yerden zor da olsa kalktı. İşaret parmağıyla beni gösterirken onunda aslında ne kadar dolu olduğunu fark ettim.
"Hadi ya ! Ne bilmiyorum mesela ?"
"Neden, bunları, yaşadığım, hakkında-" Durup soluklandı. Ben ise merdivenden gelen ayak seslerine odaklanmıştım. "Bir fikrin yok."
"Çünkü anlatmıyorsun. Neredeyse bir aydır buradayım ve seninle her seferinde konuşmaya çalışıyorum. Ben doktor değilim, Bill !"
"Çocuklar şunu kesin !" Agusto çay dolu bardakları masaya bırakırkan aynı bizim kullandığımız o yüksek ses tonunu kullandı. Ancak beni şaşırtan sıska bedenine rağmen sesi yüksek çıkan Agusto değildi.
Kolları etrafıma dolanmış olan Bill'di.
Sürekli aldığı derin nefesleri verirken saçlarımı ısıtıyor, titreyen elleri ise bel boşluğumda tamamiyle tezat bir soğukluk oluşturuyordu. İyi değildi. Bana dokunmaması gerekiyordu ama ben bir türlü onu kendimden ayıramıyordum.
Sanki o an olmak istediğim zaman içerisinde donmuş gibiydim. Yaşanabilecek en güzel an buymuş ve ben büyüsünü bozmak istemiyormuşum gibi."Bill," Onu kendimden ayırmadan önce kokusunu biraz daha yakından içime çektim.
Ardından titreyen bedenini hiç düşünmeden yatakla buluşturdum ve dokunmamaya çalışarak üzerini örttüm.Agusto bizi şaşkınlıkla izlerken söyledi, "Sizin nasıl bir ilişkiniz var ?"
Bilmiyordum.
Sadece, birbirimize dokunduğumuzda canımız yansada bir şekilde bunun iyi geldiğini de düşünüyorduk.
Ve ben, Bill'in böyle olmasına neden olan şeyi bulmadan asla bu garip ilişki sonlanmayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
thin.|Bill Skarsgard.
Mystery / Thriller"Çünkü sen olmadığın zaman gerçekten aklımı kaybediyorum."