Is This Called Home.

2.7K 316 46
                                    

Elini tutmama izin ver.
Lucy Rose/ Is Thıs Called Home.

"Ehehhehe galiba yorum istiyorum.."

***

Ayın gümüş renkli ışığı sokağın tüm ayrıntılarını belli belirsiz ortaya seriyor, çöp tenekesinin ardına saklanmış kirli ve yaralı bedeni aydınlatıyordu.
Yaklaşan ambulans sirenlerinin bile silemediği rüzgar uğultusu adeta ensemdeki tüyleri, sanki arkamda biri varmışcasına diken diken ediyordu.
Agusto ile eve dönerken, sokağın bitimindeki ara sokaktan gelen çığlık seslerini duymuş ve buraya doğru koşmuştuk. Sonrası ise belliydi. Sam, çalıştığı departmanda bulunan tüm polisleri buraya toplamış, Callum'da onlara eşlik etmişti.

Boruya asılan cansız bedeni izlerken kimsenin bizim kadar şaşırmadığını biliyordum.

"Görgü tanıklarının ifadesi alındı mı ?" Callum cesedi indirmeye çalışan ekibe yardım ederken sordu. Onun polis olabileceği aklımın ucundan dahi geçmemişti ve geçmezdi de.

"Alındı-"

Agusto boş çöp tenekesine tekme atıp yere devirdi. "Bu işin olanlarla bir ilgisi var, Callum. Anlamıyor musunuz ? Birileri hala işaret bırakma peşinde. Bunların hepsi yine Bill'in üzerine kalacak ve asla aksini kanıtlayamayacağız."

"Belki de sadece başka birinin işlediği bir cinayettir. Ve siz çocuklar gitmeden burada ne olduğunu anlayamayacağız-"

Sam'in sözünü bölen, çıkmaz sokağın başında duran araba olmuştu. Sanki herkes onu bekliyormuş gibi arabasından indi, ceketini üzerine geçirdi ve bize doğru adımlarken yüzünde duran ciddi ifadeyi biraz olsun yumuşattı.

"Onların burada ne işi var ?" Sesi tüm sokağı dolduruyor gibiydi ya da ben cidden kafayı sıyırmıştım ve olanların etkisiyle saçmalıyordum.

"Cesedi onlar bulmuşlar."

"Tamam. Sizi eve bırakayım." Arabasını gösterdi. Agusto, hiç ısrar etmeden önden önden koşarken, ben de başımı eskimiş botlarıma çevirdim ve arkadaşımın adımlarına kıyasla daha korkak bir şekilde arabasının boşta olan ön koltuğuna oturdum.

İçerisi onun gibi kokuyordu. Çikolata gibi. Çocukluğumda annem çikolatanın çok iyi bir atıştırmalık olmadığını söyleyip dururdu. Çok uslu ve çekingen bir kız çocuğu olduğum için asla onların sözünden çıkmak, yapmamam gereken şeyleri yapmak gibi şeylerle uğraşmamıştım. O yüzden çikolata, bana çok uzak kalan bir kavramdı ve burnum şu an kokusunu alıyorken, adeta özlem duyuyordum.
Sonra arabanın tüm havasını değiştirmek istercesine şöför koltuğuna oturup bize eşlik etti. Onun arabasına ilk defa binmiyordum ama kendimi ilk defa bu kadar mahcup hissetmiştim.

"Berry'nin şu üzerinde 'muhteşem kurabiyelerimi tadın' yazan önlüklerini bırakmak için gelmiştik. Ancak bir şeyler ters gitti."
Bill, ilk önce açıklama yapan yakın arkadaşına baktı. Ardından grileşen gözleri dikiz aynasından beni buldu ve ne anlama geldiğini bilmediğim bir şekilde beni süzdü.

"Başınızı derde sokacaksınız. Biraz daha dikkatli olamaz mısınız ?"

"Dikkatli olmaktan kastın dışarı çıkmamak olmalı. Çünkü ne yapsak başımıza bir iş geliyor."

"O zaman yanında Anthea'ı da sürükleme, Agusto."

"Siz çocukları anlamıyorum. Birbirine sürekli küsen ergen flörtler gibisiniz" Agusto uflayarak arkasına yaslandı.

Ben ise tüm yol boyunca, Bill'in flörtü olma düşüncesine kapılarak yolu izledim.

****

Agusto salonda duran en büyük koltuğun üzerinde uyuyordu. Sevgilisi kısa süre önce gelip onun iyi olup olmadığını kontrol etmişti ve şimdi her şey yerinde gibi görünüyordu. Ancak sadece göründüğünü söyleyebilirdim çünkü içimde dönüp duran bir şeyler asla huzura erişmeyeyim diye çabalıyorlardı.
Bilincimi kaybedip başka bir evrene geçmenin, yani başka bir deyimle delirmenin, neresinde eşiğindeydim. Olabilecek her şey olmuş gibi hissediyordum ama bu sıcak ev, sıcak oda, onun bana yakın olmasa dahi sıcak olan bedeni, her şeyi daha farklı kılıyordu.

Güvende hissediyordum.

Bazen de bileklerimi kavrayıp canımı yakan bu insan kapanından kurtulmak, kaçmak icin can atıyordum. Sanki eski hayatıma dönsem, hayatım yeniden sıkıcı olsa tüm bu olanlar düzelecekti ve hikayemdeki tüm kahramanlar mutlu olacaktı.

Bill ve ben hariç. Biz mutlululuk kelimesinin yanından dahi geçemiyorduk.

" O gece olanlar için üzgünüm." Bill'in kısık sesi adeta, tenime bir tüyün değmesi gibi çarpmıştı.

"Bazen ben de kendimi kaybediyorum."

Gülümsedi. "Kendini kaybettiğin zamanlar ne yapıyorsun, peki ?"

Bunu gerçekten merak ediyor muydu ?

Gözlerimi yumdum. Bundan çok emin değildim ama lisedeyken, ne zaman sinirlensem bunu yapardım ve garip bir şekilde iyi gelirdi.

"Ev dedikleri şey bu mu?
Işıklar toza dönüşüyor
Bu ev olmalı
Zaman bizim için daralıyor,"

Beni dinlemek için daha yakın bir mesafeye geçtiğinde, hiç şikayet etmedim. Sessizliğe karşı duran sesimi daha fazla yükselttim ve devam ettim.

"Şuan başım ağrıyor
Seni hissetmem için yardım edecek kimse yok"

"Ben bir canavar mıyım?
Tüm bu cümleleri hak ettim mi?
Çünkü hala inanıyorum,"

Çünkü hala inanıyorum.

"Elini tutmama izin ver
Elini tutmama izin ver
Elini tutmama izin ver
Elini tutmama izin ver..."

Tam arkamda duruyordu. Bana dokunmuyordu. Ben de ona dokunmuyordum ama sıcak nefesinin saçlarımın arasında süzüldüğünü hissediyordum. Bana o kadar yakındı ki, her an dönsem yüzü yüzümle buluşacaktı ve şu ana kadar beklediğim her şey gerçekleşecekti. Sıcak tenine dokunacaktım, sıcak nefesi bana dokunacaktı. Bir olacaktık.
Olabilecek tüm güzel şeylere rağmen Bill Skarsgard, sessizce arkamda oturmayı tercih etti ve ben şikayet etmeden gözlerimi kapalı tutarak anı yaşama kararı aldım.

"Güzel işti, Anthea." Agusto uykulu sesi arasında söylendi. Ve bende aynı onun yaptığı gibi, bedenimi uykuya teslim ettim.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
thin.|Bill Skarsgard.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin