Dark Times.

3.4K 356 158
                                    


Gitmek istiyorum ışıkların loş olduğu ve senin sadece benim olduğun yere.
/James Bay-Wild Love

****

Ondan korkuyordum ama yapabileceğim başka bir şey olmadığı için onunla gitmeyi kabul ettim.

Eve geldiğimizde o kadar ifadesizdi ki, hiçbir şey söylemeden beni küçük salonda Agusto ile yalnız bırakarak yukarı çıktı. Yorgun olduğunu, dinlenmezse kafasını duvarlara vuracağını söylemişti fakat gözlerinde daha çok öfke barındırıyordu.

Benim orda olmama kızmış mıydı ?

"Sen onun yanında mıydın ?"

"Evet."
Agusto bahçeye bakan camlardan birini açtığında, ısınan tenim serin rüzgarla buluştu.
Bende bu görüş alanını fırsat bilerek karanlıkta dahi görülebilen bahçeye göz attım. Sokak lambası sanki özenle buraya yerleştirilmişti ve gözlerimi kapatıp derin bir nefes çekecek olsam yeni budanmış çimlerin kokusunu duyacaktım.
Sonbahar bitmek üzereydi. Ölü yapraklar ağaçların altında toplanmış olmasına rağmen akşam gelen rüzgar onları darmadağın etmişti.

"Onu yanına çık istersen. Bu gece burada kalırsın ve bende sana bir şeyler hazırlarım."

Başımla onayladım. Fakat yukarı çıkmak, buraya geldiğimden beri planlarımın içerisinde dahi olmamıştı. Çünkü hala Bill'den korkuyordum ve bunun sebebi ise orada ne olduğunu çözemediğimdendi.
İstemeden de olsa, ayaklarım az önce onun sert adımlarla bastığı tahtayla buluştu ve parmak uclarımda gezinen soğukluğa aldırmadan odasına çıktım.

Kapısına vardığım zaman, her şey bir anda durdu. Çünkü Bill'in dünyasına giriyordum.

"Hey, içeride özel bir şey yapıyorsan bırak çünkü gireceğim," kapının kulpunu çevirdim. Ben içeri girer girmez, Bill uzun bedenini banyoya soktu ve duyabileceğim şekilde kapıyı kilitledi. "Hadi ama Bill, ciddi misin ?"

"Ne diye geldin buraya ? Ne duymak istiyorsun ?"

"Neden böyle davrandığını olabilir mesela." Odanın loş ışığı gözlerimi daha şimdiden yormuştu.

"Çok fazla soru soruyorsun, Cadence." İçeriden kırılma sesi geldi. Karanlıkta önünü görememiş ve bir şeye çarpmış olmalıydı.

Kapıya biraz daha yaklaşıp açmayı denedim. "Sen de çok fazla susuyorsun. Söylesene Bill, ne zaman doğru düzgün sohbet edebildik ? Mesela en sevdiğin renk ne ? Ne yapmaktan hoşlanırsın ?"

"En sevdiğim renk yok, hiçbir şey yapmaktan da hoşlanmam." Sesi sinirlerimin bozulmasını engelleyecek kadar güzeldi. Ve ben, bunu itiraf ettiğime inanamıyordum.

"Salağın tekisin."

Derin bir nefes aldı. Elbette buna cevap vermeyecekti. Onu kırdığımı söyleyecekti belki ama artık dayanamıyordum. Kendi çıkmazlarım yetmezmiş gibi bir de Bill'e ait olanlarla uğraşıyordum. Yılların sinirini taşıyan bedenim bir gün bunu kaldıramayacaktı ve ben delirecektim.

Sırtımı duvarda sürüyerek yere çöktüm. Beyaz solgun ellerime baktım. Ne kadar az iz vardı. Daha çok gençtim, değil mi ?

" Büyük bir sır söyleyeceğim sana,"*

"Söyle." Bill ne yaptığımı anlayamamıştı.

"Korkuyorum
senden
Korkuyorum ikindilerde seni pencerelere götüren
şeyden,"

Kapıya yaklaştı. Elini tahtaya sürttüğünde, onunla aynı yere geldiğini düşündüğüm elimi biraz daha bastırdım.

"Korkuyorum davranışlarından, söylenmedik
sözcüklerden
Hızlı ve usul geçen zamandan
korkuyorum
senden."

thin.|Bill Skarsgard.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin