Onlar odaya düştü
Ve hepsinin sana yazıldığını görebiliyorum
Çoktan bildiğin için
Dedim ki; üzgünüm ama gitmek zorundayım.
Gavin James-Bitter Pill*Bu bölüme çok yorum istiyorum.
"Ben senin korumak için buradayım. Elbette hep yanında olacağım." Agusto hemen arkamdan ilerlerken, az önceki isyanıma karşılık böyle bir tepkide bulunmuştu ancak haklı olduğunu gösterecek hiçbir kanıta sahip değildi. Beni korumak için burada olabilirdi. Peşimde dolaşıp, her yere benimle gelmediği sürece bende buna katlanabilirdim.
"Senin, şu yeni keşfin Callum ile ilgilenmen gerekmiyor muydu ?" Ayaklarımı sıkan botlarımı çıkarıp arka koltuğa koyduktan sonra, Agusto'un arabaya binmesini bekledim.
"Babam çok katı kurallara sahip. Onu her saat başı göremiyorum."
"Baban ? Onların şehir dışına çıktıklarını sanıyordum."
"Bill'den bahsediyorum aptal !" Sinirli olduğunu göstermek istercesine torpidoya vurdu. Ben ise çoktan eve çıkan orman yoluna girmiştim. " Onu biraz olsun bizden uzak tutamaz mısın ? Buraya seni korumak için gönderildim biliyorum fakat Bill bu görevi de üstlendi... Bari... Doya doya aşık olabileyim."
Ne yapabilirdim ki ?
Agusto'u hepimiz seviyorduk. Ancak Bill onu neredeyse kendi çocuğu(?) olarak benimsemişti ve Callum şimdilik, ona başlı başına bir tehlike gibi gözüküyordu."Akşamları dışarı çıkmak, ormanın içinde kaçamak eğlenceler düzenlemek ve gece odalara ufak ziyaretler olmayacaksa, bunun hakkında Bill ile konuşabilirim." Dedim. Gözümü bir süreliğine yoldan ayırıp, tepkisini ölçmek için Agusto'a bakmam gerekmişti.
"Tamam, anne."
"Ve, bugün peşime takılmanın sebebi bu... Anlamalıydım."
"Gerizekalısın-"
"Herkesin isteyeceği türden bir sevgiliye sahip gerizekalı." Güneş gözlüklerimi takmadan önce ona göz kırptım.
****
Eve girdiğimizde, Agusto hiç beklemeden Callum'un odasına doğru koştu ve yalpamalarına dahi aldırmadan, bir hışımla odaya girdi. Onun bu hareketine karşı sadece gözlerimi devirmekle yetinmiştim. Çünkü bazı gençlerin kanının November Town'da akan nehirden daha hızlı olduğunu biliyordum ve bu bence yerinde durmalarına engel oluyordu.
Ancak Bill ve ben, yaşlanmak için uzun yıllara ihtiyacımız olmasına karşın ruhlarımızı çoktan yaşlılığın emin ellerine emanet etmiştik.
Hiç düşünmeden odasına girdim. "Hey, ben geldim."
Odanın içerisindeki tek banyodan gelen su sesleri kesildiğinde seslendi. "Ah, biraz bekle. Hemen geliyorum."
Elimde tuttuğum birkaç poşeti kapının yanına bıraktıktan sonra ne yapacağımı bilmeyerek, ilk önce sandelyenin üzerinde asılı duran tişörtüne ilerledim. Dün işleri çıktığı için beraber kalamamıştık ve kokusunu ne denli özlediğimi, tişörtünü elime alır almaz hissettiğim kalp çarpıntısından anlamıştım. Nasıl bu denli güzel kokabildiğini bilmiyordum fakat bu kokuyu aldığımda ellerimin nasıl titrediğini, kalbimin nasıl hızlandığını çok iyi biliyordum ve bu genç olduğumu hissettiren tek şeydi.
Bill'in içeriden çıkmaya hazırlandığını gösteren birkaç ses duyduğumda, gözlerim masanın üzerinde açık duran deftere ilişti. İki sayfa açıktı, yer yer akan mürekkepler dışında mükemmel bir el yazısıyla yazılmıştı ve bu el yazısını nerede görsem tanırdım.
"Bill ile dün gece ormandaki çiftlik evinde kaldık. Onunla geçirebileceğim her zamanın kıymetini bilmeye çalışıyorum çünkü aslında kimi sevdiğini ve bir gün ona nasıl gideceğini biliyorum.
Ancak, bu gece aramızda yaşananlar bana karşı da boş olmadığını gösteriyor. Biliyorum.
Yoksa kim hoşlanmadığı biriyle beraber olabilir ki ?"
Ellerim az öncekinden daha fazla titriyordu. Soluklanmak için sandalyeye oturduğum an ellerime eşlik etmek için bacaklarımda harekete geçmişti. Ben titrerken eski sandalyenin ayakları resmen tahta zemini dövüyor, kulak acıtan bir ses çıkartıyordu.
"Hey," Bill belinde asılı duran havluyla banyodan çıktığında gözlerimi ondan kaçırdım. Ağladığımı görmesini istemiyordum.
"Sen, Bill Skarsgard, sakın bir daha beni arama."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
thin.|Bill Skarsgard.
Mystery / Thriller"Çünkü sen olmadığın zaman gerçekten aklımı kaybediyorum."