"Nasıl da aşık oluyoruz
Bir merminin çarpmasından daha ani bir şekilde?
Nasıl da ayrı düşüyoruz
Tetiğin çekilişinden bile hızlı?"
-Bishop Briggs/ River.2 AY SONRA/
Sindy, ince topukları olan ayakkabılarıyla büyük bir gürültü oluşturarak bana ulaştığında, omzumu dürttü ve ona bakmamı sağladı. Yüzüne yaptığı onca saçma şeyi (?) sadece gülerek karşılamıştım."Yeni gelen fransızca öğretmeni Ryan ile seni görmek istiyor." Sonunda o parlatıcı kaplı dudaklarıyla konuştu. Ardından hiçbir şey söylemeden yeniden arkasını döndü ve bahçeye açılan uzun koridorda kayboldu. O kız çevremdeyken vücudumda kaşınma hissi oluşuyordu.
Ryan, umursamaz bir şekilde tatlısını -hatta benim tatlımı da- yemeye devam etti.
"Sence neden çağırmış olabilir ?""Fransızca öğretmeninin değiştiğini duymuştum. Neredeyse bir haftadır derslere girmediğimiz düşünülürse, muhtemelen nerede olduğumuzu soracaktır." Sarı saçlarını bir hamlede geriye attı. Benim saçlarımdan daha bakımlı olduğunu görebiliyordum ve bu aslında ne kadar uzun süredir kendime bakmadığımı bana hatırlatıyordu.
"O zaman gidelim."
******
Kapının önüne vardığımızda, durup üzerimi düzelttim. November Town'dan döndüğümden beri asla o iğrenç gömleklerimi giymemiş, yerine yakın arkadaşım Nancy'nin giysi dolabından çaldığım birkaç parçayı yerleştirmiştim ve kesinlikle bu eteklerin içinde garip duruyordum.
Ryan yanımda bir kez daha umursamazca esnedi. Onun neden bu denli dünyadan bağımsız olduğuna anlam veremiyordum. "Son sınıflardan Justin seni beğeniyormuş."
"Şş, kapı çok ince-" Kolumla Ryan'ın koluna vurmuştum ancak çok geçti. Fransızca öğretmeninin kapısı yavaş yavaş açılırken, anlam veremediğim bir his içimi kaplamış ve saniyeler sonra burnuma ulaşan o kokunun tanıdıklığını kavramaya çalışmıştı.
Bu kokuyu tanıyordum.Aynı, az ileride gömlek kollarını katlayan Bill Skarsgard gibi.
Kalbim o an için atmayı tamamiyle kesmişti. Nefesim boğazımda birikip keskin birer çiviye dönüşürken, başımı kaldırıp ona bakmaya cesaret edemiyordum. Çünkü bakarsam bedenimin kontrolünü kaybedeceğime emindim.
Hiçbir şey olmamış gibi, kollarını katlama işini bitirdikten sonra bize baktı. "Ryan'dı değil mi ? Sen gidebilirsin, projelerin tam gözüküyor."
Gitmemesi için kolundan tutmak istesemde, Ryan omuzlarını kaldırdıktan sonra arkasına dahi bakmadan uzaklaşmış ve beni iki ay sonra, onu tam unuttum derken gelen adamla başbaşa bırakmıştı. Sanırım hayatımda yaşamak isteyeceğim en son senaryo buydu ancak bir gün başıma geleceğini içtenlikle biliyordum.
"İçeri geç Anthea," kapıdan geçmem için bir boşluk bırakarak, masasına ilerledi. Her yer fazla düzenli duruyordu. Perdenin arasından sızan ışık hüzmesi havada gezinen toz bulutunu ortaya çıkarmıştı ama Bill'in umrunda olmadığına emindim.
Dilim çözüldüğünde, "senin burada ne işin var ?" Diyebildim. Zaten ötesine geçemeyeceğimi daha o kapıdan içeri girer girmez anlamıştım.
"Görevimi yapıyorum."
"Sen bir fransızca öğretmeni değilsin."
Oda sessizdi. Bill'in yorgun bakan gözleri eteğimin pilelerinde dolaşıp, bana içinde bulunduğum durumun rüyadan ibaret olmadığını hatırlatıyordu.
Sonra, az önce oturduğu deri koltuğu bir hamlede geriye itti ve uzun bedeniyle birkaç adımda bana ulaştı. Parmaklarım anında bana dolanan kollarını bulmuştu. Sıcacıktı. İnce ama kıvrımlı kollarının parmak uclarımda uyandırdığı his bir an için içimi titretsede, geri çekilmeye çalıştım. Ancak bu Bill'in güçlü duran kollarına karşı imkansız bir hamle olmaktan öteye geçememişti.
"Seni özledim," bedenimi, bedenime biraz daha yasladığında, kolları titrek bir hal alıp gevşedi. Hala ona dokunulmasından nefret ediyordu.Kesik kesik çıkan nefesimi düzeltmek için öksürdüm. "Bu yaptığımız çok yanlış, Bill,"
Sözümü yarıda keserek beni havaya kaldırdı, koluyla masanın üzerinde duran birkaç şeyi yere doğru itti ve kalçalarımın soğuk masayla temas etmesini sağladı. Bunun olmasını istemediğimi biliyordum. Hatta burada kaldığım iki ay içerisinde kendime yeniden flört edebileceğim kişiler aramış ve kafamda Bill'i hayatımdan çıkardığımda her şeyin güzel olabileceğine dair senaryolar yazmıştım. Ancak onun içimi titreten, yüzüme nüfus ettikçe bayılacakmışım hissi uyandıran nefesi tüm düşüncelerimi alabora etmişti.
Hiç beklemeden beni kollarıyla yeniden sardı. Başımı boynuna yasladım, gözlerimi yumdum ve onun bana yakın olmasının tenimi alev alev yakmasına izin verdim.
Dudakları, soğuk nedeniyle kuruyan dudaklarımı bulduğunda "Anthea", diye sayıkladı. Adımın onun dudaklarından dökülürken adeta bir şiire dönüştüğünü hatırlıyordum."Anthea, birileri geliyor-"
"Ne ?" Az önce yumduğum gözlerimi hızla açtım. Eteğim, bacaklarımı sıkan elleri nedeniyle katlanmıştı, sabah evden çıkarken sürdüğüm rujunda tüm yüzüme boca edildiğini düşünüyordum.
"Hemen masanın altına saklan." Aceleyle gömleğinin düğmelerini iliklerken söyledi ve ben de dediğini yaparak, odasındaki tek eşya olan masasının arkasına saklandım.
Birkaç dakika sonra ise kapı gıcırdayarak aralanmış ve içeri giren birkaç adım sesi duymuştum."Aman tanrım ! Burada neler oldu ?" Bu sesi yakından tanıyordum. Sam, yakın dostunu ziyaret etmek için gelmiş olmalıydı. "Yüzünün hali ne ?"
Odaya biri daha girince, olay başka bir boyut kazandı.
"Burada ne bok döndü ?"Yanaklarımın alev alev yandığını hissediyordum. O yüzden masanın altında biraz kıpırdanarak eteğimi düzeltmeye çalıştım. Ancak bana doğru yaklaşan adım sesleri, kendimi toparlamama izin vermemişti.
Agusto, şaşkınlıkla dolu suratını gizlemeye çalışarak bana bakıyordu. İki aydan sonra onun şapşal suratını ilk kez görmüştüm ve bir aralar en yakın arkadaşım olan bu insanın karşısında böyle oturmak beni utançtan boğuyordu.
"Burada ne olduğunu anladım ama siz çocuklar... Biraz daha bekleyemez miydiniz ? Yani, eve gitmek daha mantıklı olabilirdi." Konuşmayı bitirdiğinde, elini bana uzattı ve ben ince parmaklarını kavradığımda, tek hamlede beni ayağa kaldırdı.Şimdi üzerimde dolaşan şaşkın bakış sayısı, altıya çıkmıştı.
"Hepiniz burada ne yapıyorsunuz ?" Diyebildim, Sam, Agusto ve Callum'a bakarken.
"Hoş bir karşılama olmadı ama çeteye hoş geldin, Anthea."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
thin.|Bill Skarsgard.
Mystery / Thriller"Çünkü sen olmadığın zaman gerçekten aklımı kaybediyorum."