Slow It Down.

1.8K 189 39
                                    


Onun kirlerini kemiklerimde hissediyorum.
Kirler çıkana kadar ellerimi yıkıyorum
Duvarlar üstüme üstüme geliyor
Kadife perdelerle birlikte

Bazı aşklar aydınlık için yapıldı
Yanaktan öpücükler ve iyi geceler
The Lumineers - Slow It Down

*****

İzbe bir pansiyon odasında, kıyafetlerimiz nemli zeminin üzerinde dururken bana kitap okuyordu. Kafası, onun bedenine kıyasla daha sıska kolan bedenimin üzerindeydi ve bacaklarını bacaklarıma dolamıştı. Geçmişimden çıkagelen karanlık silüet, acılarım kadar tutkularımında en doruk noktası şimdi kollarımda öylece duruyor, sanki bir heykeltıraşın elinden çıkmışcasına kusursuz olan ellerinde tuttuğu kitabı okuyordu.
O an, odanın içinde dönen küf kokusunu, bedenlerimizin soğuktan titremesini boşverdim. Okuduğu kitaptaki bir pasaj aklımda dönüp dolaşmakta kararlıydı.

"Bazen aklım almıyor; onu yalnızca ben, hem de öylesine içten, öylesine dolu dolu severken, ondan başka hiçbir şey görmezken, bilmezken, ondan başka hiçbir varlığım yokken, nasıl olur da onu bir başkası da sever, sevebilir ?"*

Bedenime her dokunduğunda çekildiğim kötülüğün içinde arzularıma yenik düştüğüm için süzülüyordum. Artık onlardan bir farkım yoktu. Gözlerimden yaşlar süzülürken düşündüğüm tek şey bu olmuştu ve o ağladığımı fark edince, bana daha sıkı sarılmıştı. "Bir sorun mu var, bebeğim ?" Sesi yorulmuşcasına kesik kesik çıktı.

"Onu," durup kendime soluklanmak için zaman verdiğimde, kafasını göğsümden kaldırdı ve endişeli bakışları arasında yüzümü okşadı. "Onu da bu kadar sevdin mi ?"

Hiçbir şey söylemedi. Bacaklarımın arasında duran dizini tamamiyle çekti, ayağa kalktıktan sonra yerdeki pantolonunun cebini alelacele karıştırdı ve bulduğu sigara paketinden bir dal aldı. Ardından ise sadece tişört geçirdiği bedenini odada bulunan tek camın önüne taşımıştı. Sırtındaki gerginliği görmeme rağmen asla geri adım atmayacaktım.
Çünkü daha fazla kandırılamazdım.

"Sana bunu kim söyledi ?"

"Kimin söylediğinin ne önemi var ? Onunla birlikte olduğunu biliyorum, Bill !"

Arkasını döndü. Gözlerinden kan fışkırıyordu. "Öyle bir şey olmadı ! Anlıyor musun ? Olmadı !"

Geri adım atmadığımı belli ederek ayağa kalktım, hemen karşısında durdum. "Emily tanrının ona verdiği son günlerde dahi seni sayıklıyordu ! Nasıl, nasıl yapabildin bunu ?"

"Ben," az önce üzerimde tüy misali gezinen elleri şimdi kollarımı sıkıyordu. Yüzüm acıyla dolduğunda dahi ellerini çekmeden üzerime yürüdü. "Bir şey yapmadım ! Anla bunu, Anthea. Ben hep- hep seni sevdim," elleri gevşedi. Şimdi tek gördüğüm, gözlerinin baygın bir şekilde duruşu ve onun kollarım arasında yalpalamasıydı.

"Hadi gel, ilaçlarını bulalı-" Sözler boğazıma dizildi. Bill az önce bana yaptığı gibi duvara çarparken, derin derin nefesler alıyordu. Onu çoğu kez atak geçirirken görmüştüm ama böylesinin ilk defa olduğuna yemin edebilirdim. Hemde bu olanlar, sahip çıkamadığım sözlerim yüzünden gerçekleşiyordu ki durumun en berbat tarafı bu oluyordu. Ona fark etmeden zarar vermiştim.

"Hemen ilaçlarını getireceğim, lütfen sabret !" Sesimin ağlamaklı çıkmasına aldırmadan harekete geçtim. Ancak onun yorgunluktan bitap düşmüş elleri son kez bana dokunduğunda, durmamı söyledi.

"Bill çocuklara haber vereceğim. Yakın bir eczane bulurlarsa ilaçlarını alırlar, yoksa hastaneye gideriz-"

"Sadece buraya gel-"

Sözleri üzerine hiç düşünmeden ona doğru adımlamış, zemindeki bacaklarımızı birleştirdikten sonra kafamı sıcak göğsüne bastırmıştım.

"Sinirlenmek için fazla yaşlanmışım." Kesik bir kahkaha atınca, bende gülümsemeden edemedim.

"Büyüyü bozma. Bırak da anı yaşayalım..."

thin.|Bill Skarsgard.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin