You Are The Reason

2.2K 310 57
                                    

*oylar ve yorumlar artmazsa gerçekten hikayeyi sileceğim çünkü okuyup oy vermediğinizi biliyorum....

••••
İşte ellerim titriyor
Çünkü sebebi sensin
Kalbim kanamaya devam ediyor
Ve şimdi sana ihtiyacım var
Calum Scott - You Are The Reason
••••

*****

Callum, saçma sapan filmlerden birinin daha özetini tamamiyle anlatmayı bitirdiğinde, sırtımı soğuk duvara yasladım ve dakikalardır tuttuğum nefesi büyük bir rahatlama hissiyle verdim.
Onun hiç ara vermeden dakikalarca nasıl konuşabildiğini bilmiyordum ancak benim beynim hiç bu kadar uzun ve sıkıcı bir konuşmaya şahitlik etmediği için bazen durup kalmıştı ve Callum o zamanlarda bile asla susmamıştı.

"Çok heyecanlı, değil mi ? Bir ara kesinlikle beraber izlemeliyiz." Benim gibi sırtını soğuk duvara verirken söyledi. Yine onun ev kaçamaklarından birini yapmıştık ve bu sefer evinde ya da arabasında hırkamı unutmamak için ekstra dikkat etmem gerekiyordu.

Sıcak bakışları kafası duvarının üzerinde dururken beni yakaladı, bir süre hiç ayırmadan öylece izledi. Hayır, Callum'dan utanmıyordum, onun bana neden böyle baktığını çok iyi biliyordum ancak beni tedirgin eden hislerimizin karşılıklı olmaması ve benim bunu ona söyleyememiş olmamdan ibaretti.

Bu yalanlarla dolu insanların içinde onun gibi dürüst birini kaybetmek istemiyordum.

"Hadi ama, sende biraz bana bak."

İğrenç sesler çıkararak güldüm. Bunu Callum'un yanında sıkça yapıyor olmalıydım. "Hayır, asla o şapşal suratına bakmayacağım."

"Ne ? Benim suratımın tam olarak neresi şapşal ?"

"Sanırım, her yeri." Gülmemek için dudağımı ısırdım. Ancak Callum'un bir anda donuklaşan ve dudaklarımın üzerine kilitlenen bakışları bu davranışı tamamiyle yanlış anlamış gibiydi. Yırtıcılardan kaçan ceylanlar gibi geri çekilip kaçmak istiyordum, bunu yapabileceğimi de bilmeme rağmen bir türlü yapamıyordum çünkü çoktan kendimi kaptırmıştım.

"Bunun beni nasıl deli ettiğini biliyor musun ?"

"Evet, biliyorum." Arkamızdan gelen ses üzerine ikimizde şaşkınca döndük. Sesin sahibini aslında çok iyi tanıyorduk ama hiç hesaba katılmayan bir şekilde basılmak ikimizinde aklına gelmezdi. "Burada neler döndüğünü sormayacağım. Anthea seni arabamın içinde bekliyorum."

Bill Skarsgard, oldukça yavaş adımlarla dışarı çıkıp tamamen gözden kaybolduğunda, hemen yanımda duran Callum'a tedirgin bakışlarla baktım ve ortamı biraz olsun yumuşatmak için gülümsedim.
Callum ise herhangi bir güç gösterisi sergileyecekmişcesine harekete geçmişti.

"Sanırım gitsem iyi olacak. Sonra görüşürüz, Callum." Hiçbir şey demesine fırsat vermeden oturduğum koltuktan hızla kalktım. Bill'e doğru giden yolda attığım her adımda sanki midem ve diğer organlarım eziliyormuş gibi hissediyor, bu da yetmezmiş gibi kalbim havalanmak için adeta fırsat kolluyordu. Ve eminim, Bill o fırsatı birazdan verecekti.

Derin bir nefesi içime çekerek arabasının kapısını açtım ve hemen yanındaki koltuğa yavaş hareketlerle oturdum.
"Bu kadar erken geleceğini tahmin etmemiştim-"

"Ne düşünmüştün ? Ben gelene kadar onunla çoktan işinizi bitirmiş olacaktınız ve ben de seni hiçbir şey yaşanmamış gibi gülerek eve bırakacaktım. Öyle mi ?" Bill'in sesi olması gerekenden daha fazla çıktığında, korkarak geriye doğru kendimi çektim ve onunla aramızda mesafe bırakmaya çalıştım. Çünkü gözlerinden çıkan nefretle öfkeyi çok net bir şekilde görebiliyor olmak beni korkutuyordu.

Direksiyon simidini sıkmaktan beyazlaşan parmak boğumlarına baktım. O sırada anlamış gibi ellerini geriye götürdü ve giydiği siyah tişörtün yakasını çekiştirdi. Aldığı derin nefesler yüzünden inip kalkn göğsü, titreyen alt dudağı beynime kötü bir şey olacağının sinyallerini gönderiyordu ve ben bu olmadan önce onu sakinleştirmeliydim.

"Bill, beni dinle. Sadece filmler hakkında konuşuyorduk ve Callum her zamanki patavatsızlıklarından birini yaptı. Onun bana dokunmasına izin vermem-"

Titreyen işaret parmağını gözümün önüne getirdi. "Sakın-sakın bir daha bana böyle şeylerden bahsetme."

"Bill-"

"Beni sakinleştir, Anthea. Bir şeyler yap ve beni sakinleştir yoksa bu- bu beni delirtecek-" Kafasını hızla direksiyon simidine indirdi. Aynı anda parmaklarıda saçlarının arasına dalmıştı ve ben korkudan ne yapacağımı bilemez bir şekilde onu izliyordum.

Ta ki, bir şeyler beynimde dank edene kadar.

Hiç düşünmeden kollarımı açıp, onun benimkine kıyasla daha geniş olan beline sardım ve bedenimi ona daha sıkı bastırdım.
Bunun işe yarayıp yaramayacağını bilmiyordum. Okuduğum, gördüğüm birçok şey de sarılmak, onarmak anlamına geliyordu. Eğer çok güvendiğin birinin kolları seni en savunmasız, en güçsüz olduğun anda sararsa, seni onarır, sana güç verirdi.

Bence öyle olmuştu da. Bill'in kollarımın altında duran göğüs kafesi artık daha yavaş inip kalkıyor, üzerinde durmadan gezinen elimin üstüne sabitlediği eli ise soğukluğunu kaybedip, arabanın içi kadar tatlı bir sıcaklığa bürünüyordu.

"Geçti." Dedim, kulağına fısıldayarak.

"Geçti." Dedi, bana sarılırken.

thin.|Bill Skarsgard.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin