*Sona doğru.
Beni eve getirdiklerinde, her şeyden bir haber şekilde kırmızı koltuğa oturmuş, elime tutuşturdukları kahve bardağını kokluyordum. Neden hayatıma böyle aniden dahil olduklarını öğrenmek için buraya geldiğimi kendime defalarca söylemiştim ve Bill'de bunu biliyormuşcasına gözlerini bana dikmişti.
Onun, içimi okuma gibi bir özelliği olduğundan emindim.
"Bana ne olduğunu anlatacak mısını ?" Sonunda kahve koklama işini bitirdiğimde, bardağı diğer bardakların iz bıraktığı beyaz masanın üzerine yerleştirip, kendimi koltuğa yasladım. Kendimi elbette kötü hissediyordum. Tam bu insanları hayatımdan çıkardım derken geri dönmüşlerdi ve üstüne üstelik, benden sakladıkları bir şey olduğunu söylüyorlardı.
Bill öksürdü. Sonra ellerini öne uzattı. "Kız kardeşin,"
O an, dizlerimin titremeye başladı. Ellerim bacaklarım üzerinde gezinsede, boşlukta sallanıyormuş gibiydi. Ayrıca boğazımdan çıkmak için can atan nefesimin içimi nasıl yakıp kavurmaya başladığını net bir şekilde hissedebiliyordum. Hem de iliklerime kadar.
Kız kardeşim, geçmişimdi.
Ben, geçmişi sevmezdim. O yüzden kız kardeşim geçmişte kalmalıydı.
"Sus,""Gerçekleri öğrenmek istediğini söyledin," Callum destek olmak istercesine öne atıldı ama beni bu durumdan o bile çıkaramazdı. "Bunlar gerçekler, Anthea."
"Gerçek olan ne ?" Dedim, sert çıkan sesimle. "Kız kardeşimin ölmüş olması mı ? Bu sizi neden ilgilendiriyor ki ?"
"Çünkü biz bu dosyayı araştırıyoruz. Hem de yıllardır ! Ve sen de artık yetişkin bir insan olduğuna göre, bize yardım etmen gerekiyor." Bu sefer araya giren Sam olmuştu. İnce işaret parmağı bir namlu misali bana çevrilmişti ve gözlerinden fışkıran öfkeyi görebiliyordum.
"Ne ?"
"Ona düşünmesi için zaman vermeliyiz." Sonunda herkes sustuğunda, Agusto ile Callum beni oturduğum kırmızı koltuktan büyük bir titizlikle kaldırıp, hemen ileride duran tahta merdivenlere yönlendirdiler. Onlar olmasa şuracıkta ayaklarım birbirine dolanır ve muhtemelen tüm bedenim bu eski kaplamanın olduğu zemini boylardı. Çünkü nefes alamıyordum. Geçmişin boğazıma takılan kırık parçaları yutkunmaya çalıştıkca canımı yakıyor, içime çektiğim her nefeste sanki dahada paramparça oluyordu. Evet, Tina ölmüştü. Henüz on beş yaşındayken ölmüştü ve ben bunu unutmak için November Town'a dönmüştüm. Yeniden onun anılarını yaşamak için değil.
"Daha sakin misin ?" Callum düzenli hareketlerle omzumu sıvazlarken sordu.
"İyiyim,"
"Her şey çok ağır, biliyorum. Ancak öğrenmen gerekiyordu, Anthea."
"Yani, siz-"
Agusto'a baktım. O da anlamışcasına gülümsedi. "Evet, ben dedektif Agusto Davies. November Polis Depertmanı için çalışıyorum."
•••••
Gece odamın kapısı çalındığında, kafamı beyaz yastıktan kaldırdım ve daha gir dememi beklemeden içeri dalan bedene baktım. İlk önce karanlıkta silüet gibi duran bedenin aslında kime ait olduğunu biliyordum. Tüm gece onun gelmesi için uyanık beklemiştim ve o da beni hiç şaşırtmayarak, yine odamın davetsiz misafiri olmuştu.
"Çok uzun zamandır beraber uyuyamıyoruz." Kalın sesi odanın sıcaklığıyla birleşti.
"Dedektif Bill Skarsgard, ha ?"
"Hayır, özel ajan Bill Skarsgard," yatağımın üzerine yayılan uzun bedenine aldırmadan kafamı kaldırdım.
"Ne ? Ajan mısın ?"
Şaşkınlığım karşısında kahkaha attı. Ayrıca uzun parmakları bir anda göbeğimin üzerindeki yerini almıştı ve gıdıklanmama rağmen bu mükemmel hissettiriyordu. "Çok havalı, biliyorum."
Onun olduğu tarafa döndüm, yüzünü parmaklarımın arasına aldım ve dolgun dudaklarına, belkide uzun süredir beklediğim o öpücüğü yavaşça bıraktım. Ah, Bill Skarsgard ellerini o kadar iyi kullanıyorduki... Saniyeler içerisinde bedenlerimizi birleştirmiş, ona göre daha sıska kalan bacaklarımı kendi bacaklarının içerisinde hapsetmişti ve o sıcacıktı.
"Sana söz veriyorum, ne olursa olsun seni koruyacağım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
thin.|Bill Skarsgard.
Mystery / Thriller"Çünkü sen olmadığın zaman gerçekten aklımı kaybediyorum."