Lewis, ince parmaklarını omzumda gezdirmeye başladığında, o tanıdık hisle birlikte vücudum yay misali gerildi ve midem bulanmaya başladı.
Dün olanlardan hemen sonra ona gelmiştim ancak onun bana olan özlemi her şeyi bastırmış ve bizi bu duruma sürüklemişti.Elleri hala omuzlarımdayken yüzüme baktı. "Sana ne dediler, miniğim ? Ah, seni gözümün önünden ayırmamalıydım."
"So-sorun yok, Lewis. Onlara sorun olmadığını söyledim." Elimi, onu durdurmak için elinin üstüne bıraktıysamda, çekilmedi. Sadece kendine bir sandalye çekmek için benden uzaklaştı, hemen sonrasında ise gözlerindeki şehvetle geri döndü.
Beni deli gibi merak ettiğini biliyordum."İlaçlarını kullanmıyorsun. Belki de olan her şeyi unuttun ve-"
"Hayır, bu imkansız,"
Ona doğru baktım. Sarı saçları darmadağındı, aynı Bill'in saçları gibi. Son bıraktığımda pürüzsüz olan yanakları artık kirli sakalla kaplıydı, seğiren gözlerine baktığımda hissettiğim tedirginlik ise aslında bunların hepsinin benim yüzümden olduğunu açıkca ortaya seriyordu. Ben ona geliyordum çünkü sadece onun bildiğini düşündüğüm, aramızda sır olarak sakladığımız bir rahatsızlığım vardı. O bana geliyordu çünkü bana ihtiyacı vardı.
Onun rahatsızlığı bendim.
"Bill sana iyi davranmadı mı ?" Alaycı bir şekilde gülümserken sordu. Biraz sakinleşmesi adına elimi ellerinin üzerine koydum.
"Delirdiğimi düşünüyorlar. Hem, senin peşinde olduklarını düşünüyorum."
"Neden böyle düşünüyorsun ?"
Odanın içinde gittikçe azalan havanın bir kısmını daha içime çektim, içim havayla dolduğunda tüm kötülükleri dışarı doğru üfledim ve Lewis'in endişeye bürünmüş gözlerine odaklandım. "Bill'in ailesinin zamanında sana geldiğini biliyorlar."
Ellerimi bırakıp ayaklandı. Yaralarla bezeli ellerini saçlarının arasında daldırdı ve onları bir çırpıda darmadağın etti. "Bunda ne var ?" deli gibi davranmaya başladığında korktuğumu fark edip, biraz geri çekildim ve hızla atan kalbimi dizginleme çalıştım. "Şehirde deli olan herkes bana geliyor. Ayrıca Bill ve ailesinde bulunan ağır hastalıklar beni aşacağı için onlarla ilgilenmeyi bırakmıştım."
"Lewis-"
"O bok torbalarına mı inanıyorsun, Anthea ? Senin her zaman yanında olan bendim !" Bağırdı. Artık sesimizi koridorda duran bütün hastaların duyduğuna emindim.
"Biliyorum," elimi zor da olsa omuzlarına değdirdiğimde irkildi ve kızaran gözlerini birkaç defa kırpıştırdı. "Seni seviyorum, Lewis."
*****
SAM/
Bill, kafayı yemiş gibi davranıyordu.
Son zamanlarda aslında içinde olduğu ilişkinin ne kadar sağlıksız olduğunu fark edip buna bir son vermişti. Bu konuda onu destekleyenler olduğu kadar, karşı çıkan arkadaşları da vardı ve Bill duyduğu her fikire kulak açıp, hiçbirine cevap vermemişti.Ne Anthea'a dönmek istediğini söylüyor, ne de ondan vazgeçiyordu.
"Artık bu duruma el atmam gerektiğini düşünüyorum." Yerde duran son kirli tişörtünü de aldığımda bıkkınla söyledim ve suratımı daha net görebilmesi için onun olduğu tarafa döndüm. Ancak o, yatakta resmen bir ölü gibi yatarken sadece dışarıyı izliyordu.
"Şu haline bak ! Kokuşacaksın-""Ne olduğu umrumda değil-"
"Umrunda," tişörtleri kirli sepetine attıktan sonra yanına ilerledim, ona temas etmemeye çalışarak yatağa oturdum ve yüzüme bakmasını sağladım. Gözleri günlerdir uyumadığı için kıpkırmızıydı. İçimden geçen acıma duygusuna aldırmadan devam ettim, "biliyorsun, bu işe başlamadan önce birbirimizi pek tanımıyorduk. Sen ile Agusto ortaktınız ve ben olaya birden dahil oldum. Ancak öğrenmek istiyorum, Bill. Dosyada yazanlardan daha fazlası olduğunu biliyorum ve öğrenmek istiyorum."
"Öğrenmek isteyeceğin türden bir şey olduğunu düşünmüyorum, Sam."
"Anthea-"
Gözlerinin kısıldığını gördüğüm an duraksadım. En hassas noktasına dokunduğumu biliyordum ama geri kaçmak bana göre değildi ve Bill Skarsgard, bir şeyleri anlatmanın sırası geldiğini bilmeliydi."Onu nereden tanıyorsun ?" Sonunda kelimeler dudaklarımdan döküldüğünde, iğneleyici bakışlarına aldırmadan arkama yaslandım.
Gözlerini yeniden camdan tarafa çevirdi. "Lewis odasında onunla ilgilenirken kapı arasından görmüştüm. Çok güzel görünüyordu. Çok canlı, çok... Anlatamadığım bir şeyler işte."
"Sonra onunla tanıştın-"
"Hayır, hayır... Kardeşiyle bir partide karşılaştığımızda, henüz alacağı kararlar üzerine düşünen biri değildim ve her şeyi akışına bırakıyordum. Anlarsın ya, insan annesini ve babasını kaybetmeden önce hayatı biraz boşvermiş olabiliyor," burukca gülümsedi, kalbimin ortasında çatırdayan şeylere aldırmadan onu dinlemeye devam ettim. "Emily ile onların evine gittiğimiz bir gün, Anthea'nın odasında uyurken kapısını ilk kez açık bıraktığını fark ettim. Oraya defalarca kez gitmiştim ama onu öyle..." Soluklandı, "öyle görmemiştim işte, Sam. Çok masumdu. Her şeyden habersiz, çok güzel uyuyordu."
"Belki de bunu ona söylemeliydin,"
"Hayır. Ben çok kirli biriyim, Sam. Görmüyor musun ? Kime sarıldıysam öldü. Annem, babam, kardeşim, Emily... Bunu yapamazdım. Resmen lanetlenmiş gibiydim !" Ayağa kalkmıştı. Siyah tişörtünün içindeki göğüs kafesi hızla inip kalkarken nefes almaya çalışıyor, diğer yandan da kendini sakinleştirmek adına başını ovuyordu. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum çünkü yaşadığı şeyleri anlamaya çalışmak beni derinden etkilemişti ve tek yapabildiğim eğer bir gün Berry'e bir şey olursa ondan uzak kalıp kalamayacağımı düşünmek olmuştu.
Delireceğimi biliyordum.
Aynı Bill'in yaptığı gibi.
"Dosyasında hasta olduğu yazıyor, Bill. Anthea sağlıklı düşünen bir insan değil."
"Sadece bu değil, Sam..."
Onun yaptığı gibi ayağa kalktım. "Ne ?"
"O... Bizim seneler önce tanıştığımızı hatırlamıyor...Belki de gerçekten Emily'nin katilidir."
Lewis: Dane Dehaan
ŞİMDİ OKUDUĞUN
thin.|Bill Skarsgard.
Mystery / Thriller"Çünkü sen olmadığın zaman gerçekten aklımı kaybediyorum."