Görüntüler fır dönüyor, beynimde. Birinin sıcak ve yumuşak parmaklarını avuçlarımda hissedebiliyordum. Ama sanki gerçek değil.
Bir rüyadan başka bir şey değil.Ya da bir hatıradan başka.
Gözlerimi açamıyor, bunun gerçek mi yoksa hayal mi olduğunu öğrenemiyorum. Göz kapaklarımı ne zaman kaldırmaya çalışsam başıma yüzlerce iğne batırılıyormuş gibi hissediyorum.
Canım yanıyor ama bağıramıyorum bile.
Hatıralardan oluşan kesitler gözlerime perde oluyor. Şimdiyi görmek yerine sadece geçmişi görebiliyorum. Geçmişte yaşadıklarımı görüyorum. Ama isimler yok. Ya da detaylar... Onları bir türlü hatırlayamıyorum. Gördüğüm şeyler beni derinden etkileyen şeylere benziyor. Fakat bir türlü emin olamıyorum.
Belki de şu an'ı görüyorum. Ya da geçmişle şimdiki zamanın bir karışımını... Bu insanı çıldırtabilecek bir şey.
Mavi, aç gözlerle başlıyor her şey. Billy dediğini duyar gibiyim. Adımın Billy olmadığından eminim. Yoksa öyle mi?
Bana yaptırımlar uyguluyor,mavi gözlü olan. Bana sahip oluyor. Bir erkekle yatmışım! Bunu inanamıyordum. Bunu isteyerek mi yapmıştım? Kukla kelimesi kulaklarımda yankılanıyor hemen ardından. Buna bir anlam veremiyorum.
Sonra mavi gözler gidiyor ve yemyeşil mücevherlere benzeyen gözler geliyor yerine. Bana Bill diye sesleniyor. Saçlarımı okşuyor, bana sarılıyor ve beni defalarca öpüyor, dudaklarının tadını alabiliyorum. Kim bilir belki de şu an beni öpüyor. Ama ben bundan emin değilim. Ve yine bir erkek... İsmi dilimin ucuna kadar geliyor ama bulamıyorum. Sadece bu her kimse beni çok ama çok sevdiğini düşünüyorum. Peki ben onu seviyor muydum? İşte bundan emin değildim.
Kahverengi gözler geliyor sonra. Saçımı okşayan eller şefkatli. Bana bir kadını hatırlatıyor. Ama o değil biliyorum. Bu kadının saçları kestane renginde. Kokusu ise leylağa benziyor. Benzediği kadınsa gül gibi kokardı. Hatırlıyorum... Ama ben bu kadını da seviyorum. Ona tanıyamasam da sarılmak istiyorum ama olmuyor.
Bal rengi gözler geliyor sonra. Gözyaşlarıyla dolu olduklarını fark ediyorum. Onu bir yerden tanıyorum. Ama ismini bir türlü çıkaramıyorum. Tıpkı diğerleri gibi. Benim saçımı okşuyor. Bu hareketi beni garip hissettiriyor ama neden böyle olduğu konusun da hiçbir fikrim yok. Bana Blake diye sesleniyor. Acaba adım Blake mi? Bill ve Billy den daha iyi.
Adımın Blake olmasını umuyorum. Bir süre bal gözlü adamın hıçkırıklarıyla baş başa kalıyorum. Ve sonunda o da yok olup gidiyor. Bir tek avucum da ki sıcak eller ayrılmıyor. Sonra bana fısıldayan sesi duyuyorum.
-Blake... Ah, ne olursun uyan. Senin gibi bir arkadaşı bir daha nasıl bulurum?
Bu sesi tanıyorum. Bir kıza ait. Ama ismi? Bu sinirimi bozmaya başlıyor. Ayrıca artık ismimin Blake olduğundan eminim.Ne mutlu bana!
Yüzüme düşen ıslaklığı fark ediyor onu elimle silmek istiyorum ama olmuyor. Kız ağlıyor. Ve en sonun da o da benim yanağıma yumuşak bir öpücük kondurup beni terk ediyor.
Yapayalnızım!
Yalnızlık duygusunu tanıdığımı hatırlar gibiyim. Ama kahretsin ki hiç bir şey de olamadığım gibi bundan da emin değilim.
Bir süre sonra bilincimi boşuna uyanık tuttuğumu fark ediyorum.
Yalnızım. Herkes gitti. Her şey bitti.
Bilincim daha ne kadar bulanıklaşabilirse bulanıyor ve sanırım uyuyorum.
+++
Gözlerimi araladığımda-sonunda başarmıştım- güneş ışığı gözlerimi kör ediyor. Öyle ki üstümdeki örtüyü ışığı görmemek için yüzüme çekiyorum, hızla ama bir işe yaramıyor. Bir müddet sonra ışığa alışıyorum. Ve aşırı neşeli bir ses duyuyorum. Bu ses o kıza ait. Benim için ağlayan kız.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEN EŞCİNSELİM!(Tamamlandı)
Teen FictionHer şey bir aşk mektubuyla başladı. Blake'in aşkı karşılıksızdı, platonikti... Zira okulun altın çocuğu "hetero" Mason'ın onunla ilgilenmesi düşünülemezdi bile! Eh, bir de... Okulun "yaramaz" çocuğu vardı. Açık mavi gözleriyle avını bekleyen bir yab...