RobertHızlı adımlarıma rağmen ona yetişemiyor ve bir köpek gibi dilim dışarda zar zor nefes alıyordum. Tanrım! Fazla sportifti. Ve neredeyse 2 metre bacakları vardı.
Finnick Sevane! Seksi, şımarık, ukala ve pis!Onu tanımlamak için sanırım bu dört kelime oldukça yeterliydi.
-Biraz yavaş olur musun?
Ellerimi sallayarak bağırdım. Kulaklıklarını taktığı için beni duymuyordu ya da büyük bir ihtimalle duymamış gibi davranıyordu.
-Kime diyorum! Hey kokarca!
Kendimi zorlayıp ona yetiştiğimde bu sefer beni kaele almak zorundaydı. Gri mi yoksa mavi mi olduğunu anlayamadığım- ki sadece kahverengi olan gözlerimden dolayı buna gıcık olurum- gözlerini bana çevirmişti.
Kıvırcık gür saçları alnından dökülüyor ve beni feci şekilde tahrik ediyordu. Dur bir dakika! Buna izin vermemeliydim.
Finnick Sevane'in çekim gücüne kapılmak bu güce karşı koymaktan fazlasıyla kolaydı.Ama iki de bir de bu zaafımdan yararlanıp benle alay etmesinden bıkmıştım.
-Ne var Rob?
Umursamaz bir şekilde suratıma bakarken kaşlarımı çattım.
-Bana bir sözün vardı, hatırlarsan. Maçtan sonra yemekler sendendi.
Yüzünü buruşturdu. Bununla birlikte kaşlarının ortasında küçük bir 'v' belirmişti. Tatlı! Aptalsın Robert!
-Böyle bir söz verdiğimi hatırlamıyorum, Rob. Beni kandırmaya çalışıyorsan, üzgünüm, başaramadın.
Yüzüne geniş bir gülümseme yayılmıştı. Sonra tişörtünü kaldırıp hafifçe kokladı.
-Hem oldukça terliyim, bir duş alsam iyi olacak.
Neyi ima ettiğini biliyordum ama avcunu yalardı.
-Asla olmaz.
Finn'in evi daha doğrusu annesiyle kaldığı bir karavan, su yönünden oldukça sıkıntılıydı.Bu yüzden fırsatını buldukça yakışıklı Sevane'i banyomda ağırlıyordum. Buna bir itirazım yoktu aslında. Ama kabarık su faturası ve babamın ölümcül bakışlarına maruz kalmak pekte iyi bir seçim değildi.
-Lütfeeeen?
Dedi Finn ve yumuşak olduklarından emin olduğum kıvırcıkların arasından mavi mavi bana baktı.Finn'e olan zaafıma lanet olsun!
-Pekala. Ama çabuk olacaksın! Dedim huysuz görünmeye çabalayarak.Yarım saat önce dudaklarımı vakumlayarak beni şaşkına çevirdiği için ekledim.
-Ve uslu duracaksın. Şaka falan yapmayacaksın, anlaştık mı?
Saçlarını savurup kolunu omzuma attı.
-Çok uslu olacağım canım, sen hiç merak etme.
Ve yine laubalilik. Bunu bırakmalıydı. Aptal aptal hayallere kapılıyordum sonra. Elini sertçe omzumdan itekledim.
-Sulanma.
+++
Eve geldiğimizde sırt çantamı bir kenara bıraktım. Finn ise oldukça kendi eviymişcesine beni itekleyerek içeri geçmiş ve çoktan o 'pis' -ki bu pis terimi çamurlu ve büyük ihtimalle yüzyıllardır yıkanmamış bir basket ayakkabısını niteliyordu-
ayakkabılarını annemin gözü gibi baktığı Fransız dantelleriyle kaplı salon sehpasına çıkarmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEN EŞCİNSELİM!(Tamamlandı)
Teen FictionHer şey bir aşk mektubuyla başladı. Blake'in aşkı karşılıksızdı, platonikti... Zira okulun altın çocuğu "hetero" Mason'ın onunla ilgilenmesi düşünülemezdi bile! Eh, bir de... Okulun "yaramaz" çocuğu vardı. Açık mavi gözleriyle avını bekleyen bir yab...