Merhaba canlarım. Hayırlı ramazanlar dilerim sizlere. Sınav haftam geldiği için bu bölüm gecikti ve ne yazıkki diğer bölümü de sınavlarım bitmeden yükleyemeyeceğim. Neyse hepinizi çok seviyorum.
İyi okumalar...
Karşımızda şirin mi şirin iki tane köpek duruyordu. Bir kız biri erkekti ve boyunlarında tasma vardı. Beagle cinsi çok tatlı köpeklerdi. Çok üşümüş olacaklar ki kapıyı açtığımız gibi içeri koştular. Şöminenin karşısındaki puflara kurulup uzandılar. Biz onlara gülerken onlar sıcaktan mayışmış ve uykuya dalmışlardı. Kapıyı kapatıp yanlarına gittik ve başlarını okşadık. Ben kız olanı kucağıma aldım. Selçuk da erkek olanı kucağına aldı. Boyunlarındaki tasmayı girdiklerinde fark etmiştim. Tasmayı tutup köpeğin ismini okudum: "Artemis." Çıkardığım sesle bana dönen Selçuk'a elimdeki tasmayı işaret ettim. "Sanırım sahipleri var." O da başıyla onayladı ve bakışlarını tasmaya çevirdi. Bir süre baktıktan sonra o da köpeğin ismini okudu: "Apollon." Ve ekledi:
"Galiba kardeşler. Baksana tasmanın arkasında telefon numarası var. Sahiplerine ait olabilir. Hadi arayalım." Bende başımla onayladım ve ona numarayı söyledim. Selçuk arama düğmesine bastı. İki uzun dıt sesi duyulduktan sonra telefon açıldı.
"Alo, buyrun?" Karşı taraftan gelen güçlü ve erkeksi sesi ben bile duymuştum. Selçuk konuya girdi.
"Merhaba, biri dişi biri erkek olmak üzere iki Beagle cinsi Köpek evimize geldi. Boyunlarındaki tasmalarda isimleri yazıyor birde bu numara. Köpekleriniz şuan uyuyorlar. Gelip almak isterseniz adresi verebilirim." Adamın güldüğünü duymuştum.
"Üzgünüm. Doğaları gereği yerlerinde duramıyorlar, bu ilk kaçışları değil. Sizi rahatsız ettilerse özür dilerim. Adresi verin gelip alayım." Selçuk adresi söylediğinde adam da "Yirmi dakikaya oradayım." dedi ve telefon kapandı. Selçuk telefonu tutan elini tekrar köpeğin başına koyduğumda köpek ona sokuldu. Bende kucağımdaki köpeğin başını usulca okşadım. Gülümseyerek"Çok sevimliler." diye mırıldandığımda Selçuk da "Öyleler." diye yanıtladı. Bir süre süren sessizlikten sonra Selçuk'un sesi kulaklarımı doldurdu. Şuan çok huzurluydum. Sıcaktan mayışmıştım ve bu köpeği de çok sevmiştim.
"Çok sevdin galiba. Bir tane alalım mı, ister misin?" Ciddi olup olmadığını anlamak için yüzüne baktım. Ciddiydi. Gülümsemem genişlerken "Alır mıyız sahi?" diye saçma bir soru sordum. Çocuk gibiydim. Ama köpekleri çok severdim ne yapabilirdim ki? Gülümseyerek bana baktı ve başıyla onayladı.
Çok sevinmiştim. Bende gülümsedim ve kucağımdaki köpeğin başını öptüm. Bir süre daha sessiz kaldık. Sonra kapı çalındı ve kucağımızdaki şirin şeyler bu sese uyandı. Onları pufun üzerinde bırakıp kapıya gittik. Selçuk kapıyı açtığında gözlerime inanamadım. Bu adam gerçek miydi yahu? En az Selçuk kadar yakışıklı ve en az onun kadar kaslıydı. Selçuk'tan kısaydı ama taş çatlasa on santim. Adam önce Selçuk'a sonra bana baktı. Anlayamadığım bir zaman diliminde elimi Selçuk'un elinde buldum. Boştaki elini adama uzattı ve elini sıktı.
"Merhaba ben Selçuk. Hanımefendi de eşim Melek. İçeri buyrun lütfen." Adam da gülümsedi ve "Memnun oldum bende Mert." diye yanıtladı. Kapıdan el ele çekildiğimizde adam içeri geçti gözleriyle etrafı tararken. Köpekleri gördüğünde yanlarına gitti ve başlarını okşadı. O an daha elimi bırakmamış Selçuk'tan bir ses yükseldi:
"Aceleniz yoksa onlar uyanana kadar oturalım. Melek de çay yapmıştı zaten." Gözleri bana çevrildiğinde ona bakıp gülümsedim ve "Evet, oturmaz mısınız?" diyerek koltuğu işaret ettim. Adam ikili koltuğa kurulurken Selçuk da elimi bıraktı ve karşısındaki üçlüye oturdu. Mutfağa geçip çayın altını kapattım. Demi çökene kadar dolapları karıştırmış, çayın yanında yemek için atıştırmalık bir şeyler bulmuştum. Ben bunları yaparken onlar da sohbet ediyorlardı. Atıştırmalıkları tabağa yerleştirip çayları koydum. Hepsini büyükçe bir tepsiye yerleştirdim ve içeri geçtim. Tepsiyi masaya koyup çay bardağını altlığıyla beraber Mert beye uzattım. Gözlerime bakarak elimdeki bardağı aldı ve teşekkür etti. Şekeri uzattığımda şekerini de kattı. Bakışlarını değişikti, anlayamamıştım. Üzerinde de durmadım. Selçuk'un çayını da gülümseyerek verdim, kendiminkini de alıp Selçuk'un yanına oturdum. Selçuk boştaki kolunu omzuma attı ve Mert beyle olan sohbetine devam etti. Anladığım kadarıyla adam 24 yaşındaydı ve iç mimarlık yapıyordu. Onlar konuşurken Mert bey bakışlarını bana çevirdi ve konuştu:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANLAŞMA
Romanzi rosa / ChickLit(Ilk bölümlerde saçmaladığımı biliyorum. Finalden sonra düzenleyeceğim.) Annesini ve babasını kaybettiği kazadan sadece kardeşi kalan bir kız; Melek YILMAZ Yaptığı kaza yüzünden ablasının anlaşmalı bir evlilik yapmasına neden olan bir çocuk; Ufuk Y...