25 Haziran 2005
"Harry! Bir saat daha oynayıp gelin artık, geç oldu." diye bağırdı Harry'nin annesi uzaktan. Harry annesine bir şey söylemeden mavi ayakkabılarını giydi. Üzerindeki mavi, yeşil arabalı tişörtünün ucunu çekiştirdikten sonra Louis'ye doğru koştu.
Bahçede koşuşturan bir sürü çocuğun arasından geçerek Louis'nin yanına ulaştı. "Annem geç olmadan eve gelin dedi, bir saat daha oynayabilirmişiz." dedi üzgün bir yüz ifadesiyle. Louis onun üzüldüğünü görünce güldü. "Olsun, eve gidip çizgi film izleriz. Şimdi söyle bakalım, seni rahatsız eden biri var mı?"
Harry biraz düşündü. "Var. Adı Joseph. Sürekli gelip saçımı çekiyor, sonra da oyuncaklarımı kırıyor." diye ispiyonladı. Bir abisi olmasa da, Louis vardı? Harry'e göre Louis kocamandı -aslında sadece 8 yaşındaydı- ve kimse onu dövemezdi.
Louis kaşlarını çattı. "Göster bakayım kim o?" Harry sevinçle ileride top oynayan çocuğu gösterdi. Louis hem kendini kanıtlamak için hem de kuzeninin mutlu olması için çocuğun yanına gitti.
Harry ufak adımlarla onu takip etti. Louis önce çocuğa hesap sordu, sonra ise laf atmaya başladı. İki erkek çocuğu bir süre sonra birbirlerine vurmaya başladı. Harry bir kenara sinmiş onları izliyordu. Uzun süren çocuk kavgası Joseph'ın ağlayarak kaçmasıyla son buldu.
Louis üstünün başının batmasını umursamadan gülerek kuzenine döndü. Harry hemen kahramanına sarıldı. Hep böyle olurdu, Louis ne zaman gelse Harry'i sinirlendiren yada üzen çocukları döverdi.
Onlar sevinirken, Joseph arkasında abileriyle geri döndü. "Bittin sen!" diye bağırdı Louis'ye. Louis Harry'e döndü. Harry "Oops" deyip şirince gülümsedi. Louis onun bu haline güldükten sonra "3 deyince..." dedi ve üçe kadar saydı. Tam üç dediğinde ikisi de koşmaya başladı.
Uzun süren kovalamacadan sonra çalılıkların arkasına saklandılar. İki çocukta nefes nefese kalmıştı. Yere oturdular ve soluklandılar. "Louis." dedi Harry. "Büyüyünce birbirimize küsmeyiz değil mi?"
Louis kuzeninin bu sorusuna büyük bir güvenle "Hayır." dedi. Ama Harry pek ikna olmuş gibi görünmüyordu. Louis yerdeki siyah renkli taşları aldı ve birini Harry'e verdi. "Sen bana bu taşı asla yanından ayırmayacağına dair söz ver, ben de sana asla küsmeyeceğimize dair söz vereyim." dedi. Harry bunu hemen kabul etti ve bu taşı hep saklayacağına söz verdi.
"Söz veriyorum küsmeyeceğiz Harry Çünkü sen beni seversen, ben de seni severim. Sen beni korursan ben de seni korurum. Sen beni güldürürsen, ben de seni güldürürüm." Harry buna çok mutlu olmuştu. "Peki ben sana aşık olursam?" diye sordu safça. Louis güldü ve kolunu onun omzuna attı. "O zaman ben de sana aşık olurum."
❄❄❄❄❄
"Yaz bak buna da mail yaz, senin puanın tutuyor." dedi Luke üniversitelerden birinin resmini göstererek. Calum Luke'un eline vurdu. "Kendi hayalindeki üniversiteleri göstermekten vazgeç. Daha kendi tercih listene karar vermeden Harry'nin listesini oluşturdun." diye kızdı. Harry gülerek onları izlemek dışında herhangi bir faaliyette bulunmadı. Birbirlerini kedi köpek gibi yemelerini seviyordu.
"N'apayım ya? Adam hayvan gibi puan almış, sadece hukuk fakültelerine başvuruyor. Tıp varken hukuk ne ya?" diye isyan etti Luke. "Luke, ben daha geçen dönem hoca 'Dalak nerede?' diye sorunca 'Ağızda' dedim sen bana gelmiş 'Tıp yaz.' diyorsun." dedi Harry en sonunda.
Michael ona katıldığını belirtmek için başını salladı. "Harry'nin tıp bilgisi etin içinde kemik vardırdan ibaret, onu da yemek yaparken öğrenmiş zaten." diye abartınca Harry onun koluna vurdu. "O kadar da değil."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TRY NOT TO GET MARRIED
FanfictionSaat 20.11'de, iki genç ailelerinden duydukları bir cümleyle hayatlarının en güzel anını yaşadı. "Seni Kanada'da okutacağız!" 20.12 ise hayatlarının en sinir bozucu anıydı. "Kuzeninle beraber okuyacaksınız." Harry ve Louis, annelerinin "Bi...