Chapter 5

5.3K 575 923
                                    

04.26

Duvarda asılı olan dijital saat tam olarak bu sayıyı gösterirken Harry neredeyse uyumak üzereydi. İçtiği onca bardak kahveye rağmen, gözlerini kapatmamak için çok büyük bir çaba harcaması gerekiyordu.

Ama uyumamalıydı. Sabah uyandığında Louis'nin telefonda birisiyle kavga ettiğini duymuştu. Fena bir şekilde. Sonra Louis telefonunu bile bırakarak kapıyı çarpıp evden çıkmıştı. Saatlerdir de ortada yoktu. Harry ondan haber alamıyordu.

Birlikte yaşamaya başlayalı 1 hafta olmuştu. Eşyaların büyük bir çoğunluğunu tamamışlardı. Louis kendisine düşen görevi yerine getirip evin tüm ihtiyaçlarını karşılıyordu. Harry de yemekler ve ev temizliği hakkında her şeyi eksiksiz yapıyordu.

İyi bir düzen tutturmuşlardı ama bir haftadır birbirleriyle tek bir kelime bile konuşmamışlardı. Günaydın yok, iyi geceler yok, evden çıkarken 'bir şeye ihtiyacın var mı?' diye sormak yok, yemek hazır diye haber vermek yok. Sadece ve sadece sessizlik vardı.

Sonunda evin kapısından sesler gelince Harry oturduğu koltukta doğruldu, televizyonu izliyor gibi yapmaya başladı. Bir yandan da içindeki korku yok oluyordu çünkü Louis eve gelmişti.

"Sen neden uyumadın?" diye sordu Louis. Harry onun hem sesinin kısıldığını hem de aşırı sarhoş geldiğini hissetti. Yine de gözlerini çevirip ona bakmadı. "Uykum gelmedi." diye yalan söyledi. Seni bekliyordum diyemezdi herhalde.

Louis cevap vermek yerine yüksek sesle öksürdü. Harry buna dayanamayıp televizyonu kapattı, ayağa kalktı. "İyi misin sen? Su getirmemi ister misin?" dedi aceleyle. Louis güldü. Ellerini havaya kaldırarak "Cesaretini toplaman için bok gibi sarhoş olmam mı gerekiyor?" diye bağırdı ve tekrar öksürmeye başladı. Ayrıca başı da dönüyordu, ayakta durmakta güçlük çekiyordu.

Harry onu kolundan tuttu ve koltuğa oturttu. Üzerindeki tişörtün ne kadar ince olduğunu fark etti. Sonbaharda, Kanada'dalardı ama Louis'nin tişörtü inceydi. Öksürmesinin sebebi belli oluyordu.

"Hastaneye gidelim mi?" diye sordu. Louis başını iki yana salladı. "Buraya yeni taşındık ve sen safsın. Beni kaybedersin." dedi bilinçsizce. "Hem de hareket edersem midemdeki ejderhalar uyanır. Daha yeni uyudular."

Cümleleri gittikçe daha da saçmalaşıyordu. Harry koltuktaki yastıkları çekti ve onu yatırdı. "Bekle burada, geliyorum." dedi. Mutfağa giderken Louis'nin arkasından "Tamam anne!" diye bağırdığını duydu.

İlk işi biraz su kaynatmak oldu. Dolaptaki toz kahveyi çıkartıp kenara bıraktı. Önce kahve içirip ayılmasını sağlayacaktı. Bunun ne kadar işe yarayacağını da bilmiyordu. Okuduğu kitaplarda böyle yapılıyordu, gerçekte de kahvenin ayıltma gücünün olduğuna inanmak istedi.

Bardağa suyu doldurduktan sonra iki kaşık kahve ekledi ve karıştırarak salona geri döndü. Louis yatmıyordu, ayağa kalkmış, televizyonu izliyordu.

"Louis oturur musun lütfen?" dedi. Louis ona televizyonu gösterdi. "Şu adama bak. Onu ilk defa görüyorum. Çok yakışıklı, değil mi?" dedi parlayan gözlerle. Harry gözlerini devirdi. "Televizyon kapalı. Gördüğün adam senin kendi yansıman. Şimdi otur yerine."

Louis yalpalayarak geri geri gitti. Kendini koltuğa atmak isteyip yere atıyordu ki, Harry son anda tek koluyla onu tuttu. Uyumadığı için kendisiyle gurur duyuyordu. Umursamayıp uyusaydı, Louis'yi bu halde yalnız bıraksaydı kim bilir neler olurdu.

Louis onun elindeki kahveyi alıp tiksinerek içmeye başladı. İlk yudumdan itibaren midesinin daha da fazla bulandığını hissediyordu. "Al şu şeyi elimden." deyip bardağı geri verdi.

TRY NOT TO GET MARRIEDHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin