"Ya yemin ederim yatağıma işedim gülmekten." dedi Calum, bir yandan da kahkaha atıyordu. Harry sanki Calum onu görebilecekmiş gibi telefona ters ters baktı. "Komik değilsin kara kütük."
Luke ve Michael da kendilerini daha fazla tutamayıp kahkahayı bastılar. "Kıvırcığım benim ya, kıyamam ben sana. Önce Kanada'ya gideceğini öğren sevin, sonra kuzeninle gideceğini öğren." dedi Michael. Harry arkadaşlarını aradığı için pişman olmaya başlıyordu. Şuan şarkı dinliyor ve uzanıyor olabilirdi ama o saçlarına maşa yapmayı ve arkadaşlarını aramayı seçmişti. Yanlış seçim.
Luke "Hey, hey, hey. O sadece bir kuzen değil, tamam mı? O Louis Tomlinson. O Harry'nin hayatının aşkı." dedi hemen. Harry gözlerini devirdi. "Hayatımın aşkı değil, çocukluk aşkım. Küçükken yanlış seçimler yapmış olabilirim. Buradan gerçek aşkıma, David Beckham'a öpücükler yolluyor ve Louis konusunu kapatıyorum."
Calum gülmeyi kesebilmek için derin nefesler alırken Luke "Harry, annen tepkini ölçmek için yalan söylüyor olamaz mı? Belki de Louis Kanada'ya gelmeyecektir, annen sadece onun hakkındaki düşüncelerini, duygularını sınamak için öyle demiştir?" diye fikir belirtti. "Olabilir." dedi Michael. "Sonuçta Anne teyzenin böyle vakaları mevcut."
Harry güldü, annesi bu konuda gerçekten sabıkalıydı. Louis ile ilgili tepki ölçmek için ya da onları bir araya getirmek için çok şey denemişti. Denize gittiklerinde ikisi kurtarmaya gelsin diye boğulma taklidi yapmak ya da Louis'nin telefonundan Harry'e doğum günü mesajı atmak gibi.
"Maalesef bu sefer konu ciddi." dedi Harry. "Teyzem ve eniştem akşam bu konuyu konuşmak için bize geliyorlar."
Calum bir kere daha kendinden geçerek güldü. "Kardeşim resmen seni istemeye geliyorlar ama sen bilirsin. Bence Kanada, düğünün yapılacağı yer. Kesin Anne Teyze her şeyi önceden planladı."
Harry hem onların işi bu kadar dalgaya almasına sinirlendi, hem de güldü. Ne olursa olsun, arkadaşlarına kızamıyordu.
"Şebekliği bırakın da bana taktik verin." dedi sonunda, gülmemeye çalışıyordu. Michael "Kalk, topla bohçanı. Ben de akşam seni kaçırmaya geleyim." diye karşılık verdi. Harry en sonunda kahkahasını serbest bıraktı.
"Sen annene karşı çıkamıyorsun, bu yüzden Louis'nin kendi annesine isyan etmesini bekleyeceğiz." dedi Luke. Harry iç geçirdi. Zaten tek şansı bu gibiydi. Calum "Bence de." dedi. "Zaten Louis her konuda annesine babasına isyan eden biri, bu konuda mı sessiz kalacak?"
Ve Louis bu konuda sessiz kaldı.
Saatler hızla geçti ve Harry kendisini birden Gemma ile birlikte misafirlere içecek bir şeyler ikram ederken buldu. Zaten ne zaman zamanın yavaş geçmesini ya da hiç geçmemesini dilese, akrep ile yelkovan; saati milli sporcu hızıyla turluyorlardı.
Harry derin bir nefes aldı, elindeki tepsiyi Louis'ye doğru uzattı. İki gencin gözleri birbiriyle buluşmamak için çok çaba harcadı. Ancak eninde sonunda Louis'nin gözleri Harry'nin gözleriyle çarpıştı.
İkisi de gerildi. İkisinin de içinde bir rahatsızlık uyandı. Bırakın aynı evde yaşamayı, göz göze gelmeye bile tahammül edemiyorlardı.
Louis tepsiden kendisine ait bardağı aldı ve olabilecek en duygusuz şekilde teşekkür etti. Harry ona cevap vermedi, tepsiyi Louis'nin arkasındaki masaya bıraktı. İçinden annesine ve teyzesine kızarak odayı terk etti.
Mutfaktaki masaya oturdu. Annesiyle konuşmak zorundaydı. Çünkü eğer 4 yılı Louis ile geçirmek zorunda kalacaksa, okumamayı tercih ediyordu. Nefret ettiği biriyle, ilk hayal kırıklığıyla 4 yıl filan geçirmeyecekti, hayır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TRY NOT TO GET MARRIED
أدب الهواةSaat 20.11'de, iki genç ailelerinden duydukları bir cümleyle hayatlarının en güzel anını yaşadı. "Seni Kanada'da okutacağız!" 20.12 ise hayatlarının en sinir bozucu anıydı. "Kuzeninle beraber okuyacaksınız." Harry ve Louis, annelerinin "Bi...