Chapter 3

5.9K 594 1.7K
                                    

Harry derin bir nefes aldı ve arkasına yaslandı. Etrafına bakındı. İşte, buradaydı. Uçakta. Bir gece aniden Kanada'da okuyacağını öğrenmişti, sonra kuzeniyle gideceğini öğrenmişti, ev tutulmuştu, vizeler halledilmişti, sınava girmişlerdi... Her şey o kadar hızlı sonuçlanmıştı ki, 2 ay süren maraton sanki daha dün başlamış gibiydi, işler bu hale nasıl gelmişti?

2 ay, Louis ve Harry'nin hayatlarını ayrı ayrı çok değiştirmişti. Ama birbirlerine olan tavırlarında bir değişiklik yoktu. İki aile bu süreçte sık sık bir araya gelse de, Louis Harry'e tek bir cümle bile söylememişti. Tabi tek suç Louis'nin değildi. Harry de bir araya geldiklerinde telefondan başını kaldırmıyor, böylece kuzeniyle muhatap olmuyordu. 

Arkadaşlarından ayrıldığı için çok üzülüyordu Harry. Zira normalde ailesiyle dahi konuşamadığı her şeyi onlarla konuşuyordu. Şimdi, tamamen uzak bir ülkedeyken onlara çok ihtiyacı olacaktı ama tek başına, elinde bir bavul bir de davulla Kanada'ya gidiyordu.

Davul Louis'ydi. Ashton Harry'e "Bir bavul bir de davulla gidiyor olsan da biz hep yanındayız." dediği andan itibaren Louis'nin lakabı davuldu.

Harry daha fazla düşünerek bir yere varamayacağını kabullendi ve kulaklığını taktı. Ne yaparsa yapsın, ne derse desin, Louis ile Kanada'ya gidiyordu işte, artık geçmişe takılarak hiçbir şeyi çözemezdi. Zaten bunca saatlik uçak yolculuğundan geriye 1 saat kalmıştı. O yüzden müzik dinlemek ve uyumak yapabileceği en güzel şeylerdi.

Çok geçmeden, birisinin dürtmesiyle kısa uykusundan uyandı. Yanında oturan kız ona gülümsedi. "Üzgünüm, uykunu böldüm ama yemek servisi yapıldı. Sevgilin de uyumuş, yemeğinizi ben aldım."

Harry cam kenarında oturan Louis'ye döndü. Louis kafasını arkaya atmış, elindeki çantaya sarılmış uyuyordu. Harry başını tekrar kıza çevirmeyi başardığında gülümsedi. "Teşekkür ederim. Ama-" işaret parmağıyla Louis'yi gösterdi. "Bu şey benim sevgilim değil. Kuzenim."

Kızın gözleri açıldı. "Üzgünüm." dedi mahcup bir şekilde. "Sen uyurken üstünü örttü, bir de kendi yastığını sana verdi. Aklıma direk sevgili olduğunuz ihtimali geldi." Harry güldü. "Önemli değil. Bunu ona değil de bana söylediğin için şanslısın." diye yanıtladı. Sonra içinden "kuzeni olmam bile midesini bu kadar bulandırıyorken, sevgilisi olma ihtimalim onun intiharı olur." diye geçirip biraz daha güldü. 

Kendi yemeğini yemeye başlamadan önce ona yaklaşıp "Louis!" diye seslendi. Louis de sanki her an uyandırılmayı bekliyormuş gibi irkilerek uyandı. "Ne var?" diye sordu ayılmaya çalışırken. Harry sadece "Yemek." dedi ve önüne döndü.

Louis ona bakmadı bile. Teşekkür de etmedi. Boynunu sağa sola çevirdi. Kollarını iki yana açarak esnedi. Burada olmak onun için de oldukça tuhaftı. Annesi ve teyzesi gerçekten çılgın tiplerdi ve onları evlendirmek için kafayı yiyorlardı. Ama Louis işlerin hiç bu safaya geleceğini düşünmemişti.

Yemekleri bittiğinde uçağın pilotu tarafından anons yapıldı. Kanada'ya vardıklarını, Ottawa Macdonald–Cartier Uluslararası Havaalanı'na iniş yapmak üzere olduklarını, yolcuların emniyet kemerlerini takmasının zorunlu olduğunu söyledi.

Harry ve Louis de herkesle birlikte kemerlerini bağladı. Harry pencereden dışarı bakmak istedi ama Louis orada olduğu için o tarafa dönmedi. Uçak yolculukları genelde onu biraz geriyordu. Sonuçta yerden çok yukarıdaydı, ölüm ile burun burunaydı ve acil bir şey olsa kaçacak bir yeri yoktu.

Gerçi yere indiği zaman da Louis ile yaşamaya başlayacaktı. Aynı şekilde ölüm ile burun buruna olacaktı ve kaçacak yeri yoktu. Sürekli bunları düşünmekten yorulmuştu ama elinde değildi. Korkuyordu. Louis'nin onun için sadece bir çocukluk aşkı olmamasından ölesiye korkuyordu.

TRY NOT TO GET MARRIEDHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin