Chapter 6

5.3K 594 1.8K
                                    

Harry uyandıktan sonra dakikalarca duvarı izledi. Dakikalarca.

Yerde oturmuş, başını ve kollarını koltuğa koymuş bir şekilde uyumuştu. Sabaha kadar hem beli ve boynu ağrımış, hem de üşümüştü. Louis'nin olması gereken yerde boşluk vardı. Ve bu, Harry'nin dakikalarca duvarı izlemesinin sebebiydi.

Önceki gece, uykusuzluktan ölmesine rağmen Louis ile ilgilenmişti, uyutmuştu, onun elini tutarak iki büklüm bir şekilde uyuyakalmıştı. Louis de sabah uyanmış, hiçbir şey olmamış gibi yattığı yerden kalkmış ve evden gitmişti.

Harry ona kıyamayıp sabaha kadar başında durmuştu, Louis ise onu kaldırıp yatağa yatırmaya veya üzerini örtmeye tenezzül bile etmeden evden çıkmıştı.

Gözlerine gelen yaşları geri ittirerek ayağa kalktı. Hayatında hiç bu kadar aşağıladığını hatırlamıyordu. Resmen istenmeyen bir hamamböceği muamelesi görmüştü.

Ağır adımlarla merdivene yöneldi. O gün okula başlayacaktı. Okulun yerini bilmiyordu, yeni bir ortama girmekten çekiniyordu ve düşüncesiz kuzeni de evden kaçmıştı. Harika.

Merdivenlerin yarısına ulaştığında telefonu çalmaya başladı. Mecburen geldiği basamaklardan tekrar indi ve koltuğun kenarına atılmış olan telefonunu aldı. Arayan annesi değildi elbette. Annesi onu bir gereksiz ile birlikte başka ülkeye postalamıştı, üstüne üstlük arayıp sormuyordu da.

Ekranda Michael'ın ismi yanıp sönüyordu ve Harry son anda çağrıyı cevapladı. "Günaydın!" diye bağırdı Michael heyecanla. "Dördümüz birlikte parkta oturuyorduk ve dedik ki; Bugün kurbağa bokumuz okula başlayacak. Arayalım, olumsuz olumsuz konuşup moralini bozalım."

Harry tekrar merdivenlerden çıkmaya başlarken bir yandan da istemsizce gülümsedi. "Cümlelerden anladığım kadarıyla bu Ashton'ın fikriydi?" diye sorguladı. Sonra Luke'un sesini duydu. "Benim abimi benden daha iyi tanıyor, vay be."

Hoparlörü açıp telefonu yatağa bıraktı. "Hepimiz Ashton'ı senden daha iyi tanıyoruz." diye cevap verdi. Calum kahkaha attı. "Evet! Luke'un Ashton hakkında bildiği tek şey adının Ashton olması."

"Hiçte bile! 19 yaşında olduğunu da biliyorum." dedi Luke. Sonra sessizlik oluştu. Kimseden cevap gelmeyince Luke bu sefer "20?" diye sordu. Gerçekten abisinin yaşını bilmiyor olabilir miydi?

"Seni pis deve dikeni, 21 yaşındayım ben!" diye bağırdı Ashton. Michael ve Calum güldü. Luke ise "Vay canına ne kadar çabuk büyüyorsun!" dedi hayretle.

İkisi birbirine bağırmaya başlayınca Harry dolabına yöneldi. Siyah pantolonuyla birlikte kırmızı-siyah çizgili kazağını çıkarttı. Geç kalmak istemiyordu, o yüzden aceleyle kıyafetlerini çıkarttı.

"Harry." diye seslendi Calum. "Sen iyi misin? Neden konuşmuyorsun?" O bunu söyleyince herkes sustu. Harry kazağını başından geçirdi. Anlatmak için tereddüt bile etmedi. Onlara anlatmayıp da kime anlatacaktı ki?

"Dün Louis gece geç saatlere kadar eve gelmedi. Oturdum bekledim. Geldiğinde sarhoş ve hastaydı. Sabaha dek onunla ilgilendim. Başucunda uyuyakalmışım. Ve o uyanmış, öylece yanımdan geçip gitmiş. Üstümü örtmeyi bile çok görmüş bana. Benden bu kadar nefret etmesini gerektirecek ne yaptım gerçekten çok merak ediyorum."

Anlatırken tekrar sinirlenmeye başlıyordu ki, kendini durdurdu. Bir olaya uzun süre üzülür veya sinirlenirseniz, o olay zamanla değerini yiriyordu. Bu yüzden Harry de Louis'ye sinirlenmeyi bırakalı uzun zaman oluyordu.

Belli ki bu Ashton için geçerli değildi.

Çünkü tam o anda Ashton Louis'ye çok farklı şekillerde küfrediyordu. Harry bunu çok geç fark etti. Öyle ki; duyduğu tek şey "...koduğumun leylek götü!" diye bağırması oldu. Diğer çocuklar da onu sakinleştirmek yerine daha ufak çaplı hakaretler ediyordu.

TRY NOT TO GET MARRIEDHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin