"Hey, bakın burada kimler varmış!" dedi Liam, Harry ve Louis'nin yanına ilerlerken. Zayn elini havaya kaldırdı. "Ben cevaplayayım; kaçaklar varmış!"
Dördü de sırayla birbirine sarıldı. Uzun süredir görüşmüyorlardı. Dönem arası tatilde Niall'ın planı grupça bir yerlere gitmekti ama Harry ve Louis'nin Londra'ya dönmesi sebebiyle bu plan iptal olmuştu. İlk günkü dersleri hep birbirinden farklı olduğu için okul bitiminde anca görüşebilmişlerdi.
"Evet ve biz yine kaçıyoruz." dedi Louis. Harry anlamadığını belirten bakışlar atarken, sevgilisi konuşmaya devam etti. "Bizim evin oradaki alışveriş merkezinde buz pateni pisti açılmış. Oraya gidiyoruz."
Harry'nin hep buz patenine ilgisi olmuştu. Kanada'ya geldiğinden beridir de fırsat kolluyordu çünkü bu onun çocukluk hayali gibi bir şeydi. Bunu yapacak olmanın verdiği sevinçle Louis'ye sarıldı. "Sen mükemmelsin, biliyor musun? Harikasın ve ben seni çok seviyorum!"
Louis gülerek onun sarılışına karşılık verdi ve Liam'a döndü. "Niall'ı aradım ama açmadı. Siz de gelin diyecektim."
Zayn arkasında duran fakülteyi işaret etti. "Dersi var onun. Yarım saate anca biter." dedi. Liam da "Siz gidin, biz onu da alıp arkanızdan geliriz." diye önerdi.
Louis omuz silkti, kolunu Harry'nin omzuna attı. "Bize uyar. Orada görüşürüz o zaman." diyerek ikisine birden elini salladı ve Harry'i de alarak çıkış kapısına yöneldi. "Seni oraya götürüyorum ama dikkatli olacağına söz ver, tamam mı? Çok hızlanmak yok, dikkatli kayacaksın."
"Louis!" dedi Harry bağırarak. "Çocuk değilim ben. Bana çocuk muamelesi yapma."
Louis onun çocukmuş gibi davranılmayı hiç sevmediğini biliyordu ama yine de bu Harry'nin onun gözünde hala küçücük olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Birlikte büyüdükleri süre içinde Louis onun annesi, babası, abisi, koruyucusu ve arkadaşı olmaya çok alışmıştı. Şimdi bunu değiştirmezdi. Harry hala onun için minik bir çocuktu, ilgilenilmeyi hak eden, korunması gereken bir çocuk.
"Çocuk muamelesi yapmıyorum aşkım ama içindeki çocuğun başına her an dertler açabileceğini biliyorum. Sakar miniğim benim!"
Harry sinirlenerek onun karnına vurduğunda Louis güldü. "Aman bak sinirleniyor bir de."
"Çünkü minik değilim. Sensin minik!"
Louis onu daha da kendine çekerken kıkırdadı. "Kucağıma kıvrılıp uzanırken minik olmayı dert etmiyorsun ama." dedi ve alnını öptü. Boştaki elini havaya kaldırıp yoldan geçen taksiye işaret yaptı. "Tamam hadi kızma, çocuk gibi hemen küsüyorsun sen de."
"Bak hala çocuk diyor! Pisliksin sen."
Taksinin arka kapısını açarken Louis bir kez daha güldü. Bu gerçekten aşırı sevimliydi. Dünyadaki tüm güzellikler Harry'de toplanmıştı ve Louis ona sahip olduğu için çok şanslıydı.
Harry arabaya bindikten hemen sonra Louis de onun yanına oturdu. Taksiciye gidecekleri yeri söyleyip yeniden kollarını Harry'e sardı. "Gel buraya. Bana kızamadığını biliyorum."
"Evet!" dedi Harry şikayet eder gibi. Başını kaldırıp ona baktı. "Bu çok sinir bozucu, anlıyor musun? Sana sinirlenemiyorum! Off, aşk çok saçma. Beğenmedim ben bunu."
İşte Harry böyleydi. Çocuk olmayı şiddetle reddeder, saniyeler sonra da çocukluk yapmaya devam ederdi.
Louis "Ben çok sevdim ama." dedi onun boynunu öperken. Harry hemen kendini onun kollarının arasına yerleştirdi. Biraz daha öpmesini istediğini belirtebilmek için başını geriye attı, onun omzuna yasladı. Louis de kendisine verilen izni zevkle kullandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TRY NOT TO GET MARRIED
FanfictionSaat 20.11'de, iki genç ailelerinden duydukları bir cümleyle hayatlarının en güzel anını yaşadı. "Seni Kanada'da okutacağız!" 20.12 ise hayatlarının en sinir bozucu anıydı. "Kuzeninle beraber okuyacaksınız." Harry ve Louis, annelerinin "Bi...