Kapının arka arkaya birkaç kez çalmasıyla, Harry'nin uykusu yavaş yavaş açılmaya başladı. Ama o henüz uyanmak istemiyordu. Belli belirsiz kelimeler mırıldandı, sesten rahatsız olarak gözlerini araladı.
Yatağında değildi.
Başını biraz geri çekerek nerede olduğunu anlamaya çalıştı. Saniyeler içinde gerçekler beyninde patlamaya başladı. Louis'nin kucağında yatıyordu.
Louis başını geriye atmış, oturur pozisyonda uyuyordu. Bir kolunu sıkıca Harry'nin beline sarmış, boştaki eliyle de onun elini tutmuştu.
Harry'nin gözleri şaşkınlıkla açıldı. Festival zamanı Zayn'in omzunda uyuduğunu hatırlıyordu ama bu hale nasıl geldikleri hakkında hiçbir fikri yoktu.
Yine de halinden oldukça memnun bir şekilde başını tekrar onun omzuna koydu. Heyecandan titrediğini ve kalbinin hızlandığını hissediyordu. Louis aniden tavrını değiştirmişti. Harry için bu muazzam bir şeydi.
Louis'yi uyurken izlediğinde bile fazla heyecanlanırdı, ona sarılarak uyuyabileceğini hiç düşünmemişti. En azından konuşmayı kestiklerinden beri.
Kapı tekrar ısrarla çalınınca, Louis bundan rahatsız olarak yerinde kıpırdandı. Ama hala uyuyordu. Hala yavaş nefes alıp veriyordu. Harry onu uyandırmamak için büyük bir çaba harcayarak ellerini ayırdı, belindeki kolu çekti ve ayağa kalktı.
Louis'yi kollarından tutarak yatar pozisyona getirdi. Başının altına koltuğun yastıklarından birini koydu, battaniyeyle üstünü örttü. Son olarak da uyuyor olmasından cesaret alarak yanağını öptü.
Mutluluktan dizleri titriyordu.
Louis uyumaya devam ederken o da gözlerini ovuşturarak kapıyı açmaya gitti. Saatin kaç olduğunu bilmiyordu ama fazla uyuduklarını tahmin ediyordu. O kadar rahat uyumuştu ki, umrunda bile değildi.
Kapının kolunu tuttu, aşağı doğru ittirdi. Kapı çok hafif bir gıcırtıyla açılırken, Harry'nin de ağzı onunla aynı oranda açıldı.
"A-anne?" dedi inanmayarak. "Teyze? Aman Tanrım, sizin burada ne işiniz var?"
Kapının önünde duran iki kadın yüzlerinde aynı sırıtmayla ona baktı. "Sizi merak ettik, Harold! Çocuklarımızı özledik!" diye bağırdı Anne kollarını iki yana açarak. Harry şaşkınlığından ödün vermeyerek önce annesine sonra da teyzesine sarıldı. "Biraz sessiz olabilir misiniz? Louis hala uyuyor."
Annesiyle teyzesi onu resmen ittirerek içeri girdi. "Biz seni uyandırdık mı? Kusura bakma biraz erken geldik ama saat farkını hesaplayamamışız." dedi Jay. Harry ona gülümsedi. "Bura sizin de eviniz, gelmenize çok sevindim."
Anne elindeki çantayı kenara bırakıp içeri girdi. "Louis burada mı uyudu? Niye kaldırıp yatağına göndermedin oğlum? Çocuğun boynu tutulmuştur sabaha kadar!"
Harry, huzurla uyumaya devam eden Louis'ye bakarken istemsizce yutkundu. "Anne ben de yeni uyandım." diye mırıldandı. "Biraz daha kısık sesle konuşamaz mısın?"
Jay'in yüzünde yine Harry'nin hiç hoşlanmadığı gülümseme oluştu. "Siz ikiniz birlikte burada mı uyudunuz?" diye sordu. Ülkeden ülkeye seyahat etmiş olmalarına rağmen jetlag yaşamadıkları gibi, hala aynı şeylerin peşindeydiler.
"Akşam film izlerken uyuyakalmışız." dedi. "Neyse, banyoyu filan kullanmak istiyor musunuz? Bavullarınız nerede?"
Anne elini oğlunun sırtına koydu. "Harry, sadece bugün için geldik. Ev düzeninizi merak ettik. Yarın akşama doğru geri döneceğiz." diye karşılık verdi. Harry'nin buna üzülmesi gerekiyordu. Fakat üzülmüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TRY NOT TO GET MARRIED
FanfictionSaat 20.11'de, iki genç ailelerinden duydukları bir cümleyle hayatlarının en güzel anını yaşadı. "Seni Kanada'da okutacağız!" 20.12 ise hayatlarının en sinir bozucu anıydı. "Kuzeninle beraber okuyacaksınız." Harry ve Louis, annelerinin "Bi...