Chapter 14

6.2K 586 1.5K
                                    

Issız evde yankılanan telefon sesi, Louis'nin umutla ayağa fırlamasına sebep oldu. Ekrana iki saniyeliğine baktıktan sonra çağrıyı cevapladı. "Niall, yalvarırım onu bulduğunu söyle."

Louis nasıl bu kadar aptal olabildiğini gerçekten bilmiyordu. O sabah Harry'i üzecek bir şeyler söylediğinin farkındaydı. Ama onun ortadan kaybolacağını hiç düşünmemişti.

Harry'i okuldan alıp eve getirmek için üniversiteye gittiğinde Ed ona Harry'nin çoktan gittiğini söylemişti. Louis hemen Harry'i aramıştı ama telefonu kapalıydı. Bildiği arkadaşlarını arayıp sormuştu. Etrafta aramış, evde beklemişti. Sonuç sıfırdı. Hala bir haber bekliyordu.

"Bulamadım Louis. Üzgünüm. Okuldan çıktığında iktisat sınıfından bir arkadaşı onu kütüphaneye giderken görmüş. Ama oradan sonra nereye gittiğini bilmiyoruz."

Louis avcunda kalan son umudu da kaybettiğini hissederek, telefonu kapattı ve yere attı.

Onunla konuşması gerektiğini biliyordu. Birlikte Kanada'ya taşınacaklarını duyduğu ilk günden beri bu konuşmayı yapmayı erteliyordu. Sonucunun bu olacağını bilse, asla ertelemezdi.

Ellerinin titrediğini hissedebiliyordu. Kalbinin de öyle. Aklında binlerce felaket senaryosu vardı. Harry'sinin başına bir şey gelmediğini ummaktan başka hiçbir çaresi yoktu.

Telefonun çalmasını bekleyerek yarım saat daha geçirdi. Sonunda ağlamaktan kızaran gözleri yorgunluktan kapanmak üzereyken, kapıdan gelen anahtar seslerini duydu. Hayal mi, gerçek mi bilemedi ama yine de umudunu geri kazanarak ayağa fırladı ve adımlarını sesin geldiği yöne çevirdi.

Kapı açılıp arkasından Harry çıktığında Louis'nin yaptığı ilk şey onu kollarının arasına almak oldu. Karşısındaki bedene sıkıca sarıldı. Hemen sonra Harry'nin de kollarını kendi sırtında hissetti.

"Neredeydin sen? Nasıl korktum, haberin var mı?" diye bağırdı. Kulağına yakın olduğu için, Harry bu sesi iki kat fazla duymuştu. "Kafa dinliyordum. Yalnız kalmaya ihtiyacım vardı."

Louis burnunu onun boynuna sürttüğünde Harry istemsizce daha sıkı sarıldı. Sarılmamalıydı. Geri çekilmeliydi. Ama yapamıyordu. Her zaman olduğu gibi, bedenini kalbi yönettiği için sadece sarılmaya devam ediyordu.

"Benden kaçtığını, benden uzaklaşmaya çalıştığını biliyorum Harry ama en azından bana iyi olduğuna dair mesaj atamaz mıydın?"

Louis bunu sorduğunda Harry öksürdü. "Se-senden kaçmıyordum, bunu da nerden çıkardın?" dedi zar zor. Louis kollarını geri çekerek onu serbest bıraktı. "Biliyorum Harry, saklamana gerek yok."

"Hayır. Ben sadece derslerden bunaldığım için kafa dinliyordum. İş arayacaktım zaten. Yani-"

Harry anlamsız bahanelerini otomatik bir şekilde sıralarken, Louis elini onun omzuna koydu. "Biliyorum derken, her şeyi bildiğimden bahsediyordum Harold. Beni sevdiğini biliyorum. 14 yaşından beri. Bana bakışlarının değişmeye başladığı ilk günden beri biliyorum."

Duyduğu cümleler kulağında yankılanırken Harry dizlerine hükmedemediğini fark etti. Elini duvara koyarak ayakta kalmaya çalıştı. İnkar et, dedi kendi kendine. İnkar et, onu sevmediğini söyle.

Fakat bunun yerine dudaklarından "Nasıl?" kelimesi çıktı.

Louis onun ayakta duramadığını fark etmiş olsa gerek, elini tuttu ve salondaki koltuklara yönlendirdi. Harry'nin kalp atışları sürekli daha fazla hızlanıyordu ve içindeki ses birazdan canını çok yakacak olan biz kardeş gibiyiz konuşmasının gerçekleşeceğini söylüyordu.

TRY NOT TO GET MARRIEDHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin