Chapter 20

6K 513 938
                                    

Louis arabayı kapalı otoparkta, kapıya yakın mesafede bir yere park etmesinin hemen ardından Harry ile birlikte arabadan indi ve sevgilisinin sıcak elini tutup öptü.

Harry bunu bir davet olarak algılayarak iyice ona yaklaştı. Kolunu onun beline sardı, otomatik kapıdan geçti. Üzerindeki kıyafetten yayılan güzel kokusunu içine çekti. Tüm duyu organlarıyla Louis'ye tapıyordu. Kokusuna, güzelliğine, sesine, tenine, tadına...

Louis sanki onun içinden geçenleri anlıyormuş gibi saçlarını öptüğünde, Harry gülümsedi. Onunla birlikte yürüyen merdivenlere yöneldi. Üç kat boyunca çıkarken yaptığı tek şey biraz daha koklamak, biraz daha dokunmak oldu.

Neredeyse bir hafta süren ve bitmek tükenmek bilmeyen aile aktivitelerinin sonunda, arkadaşlarıyla buluşabilmek için izin almayı başarmıştı. Onlarla her zaman gittikleri alışveriş merkezinde buluşmak üzere anlaşmıştı.

Sonunda yemek katına ulaştıklarında gözleri hemen onu bekleyen dört arkadaşını buldu. Bir eliyle Louis'nin elini tutarak onların olduğu yere nerdeyse koştu.

"Kerevizimiz gelmiş!" diye bağırdı Michael onu görür görmez. Harry mecburen Louis'nin elini bırakarak arkadaşına sarıldı. Michael ile Harry sırayla birbirlerini birkaç santim havaya kaldırırken Louis onları gülümseyerek izledi.

Harry ondan hemen sonra kendisini Calum ve Luke'un kollarında buldu. Onların ardından Ashton'a sarıldı. Uzun süre sonra arkadaşlarını görmek onu duygulandırdı ve gözlerinin dolmasına sebep oldu.

"Aa, ağlayacak bu." dedi Ashton, Harry'i Louis'ye iterken. "Durdur şunu, hiç sevmem yanımda ağlanılmasını."

Calum, Michael ve Luke buna sessizce güldü. Harry ise bunu fırsat bilmiş gibi Louis'ye yaklaştı. Louis iki eliyle onun gözyaşlarını sildi, yanaklarını okşadı. "Söz vermiştin! Ağlayınca ne kadar çirkin olduğunu biliyorsun."

Harry istemsizce kıkırdadı. "Sensin çirkin, tembel panda." diye söylendi. Uzanıp yanağını öptü ve arkadaşlarına döndü. "Louis'yi tanıyorsunuz." dedi. "Louis, sen de onları tanıyorsun aslında ama yine de sol baştan sayacağım; Ashton, Luke, Calum ve Michael." İki taraf da birbirine memnun olduğunu söyleyip selamlaştı.

"Otursanıza." dedi ve herkesin sandalyelere yerleşmesine yol açtı Calum. Harry hiç şaşırtıcı olmayacak şekilde Louis'nin yanına oturdu, başını onun omzuna koydu. Louis de kolunu sevgilisinin beline sardı, ellerini tuttu.

"Louis!" dedi Luke çok ünlü birini yakalayan bir gazeteci hevesiyle. "Ben sizin doğuştan evli olduğunuza inanıyorum, sence öyle misiniz?"

Ashton kardeşini susturmak için delici bakışlarını kullandı. Louis ters bir tepki vermeyip gülünce Harry de kendini gülümserken buldu. "Şey, haklı olabilirsin. Bence de öyleyiz. Yani düşünsene, Tanrı alerjilerimizi bile aynı yaratmış."

Luke aldığı cevapla son derece gururlu bir şekilde arkasına yaslandı, kollarını göğsünün altında birleştirdi. "Biliyordum işte." dedi ve işaret parmağıyla diğerlerini işaret etti. "Bu dingiller beni hiç ciddiye almadı ama ben biliyordum!"

"Benden bahsederken terbiyeli ol yoksa sikerim o parmağını." dedi Ashton. Luke ona dil çıkarttı. "Eminim yaparsın, katil balina."

İkisi çocuk gibi gelişigüzel birbirlerine vurmaya başladığında Michael ilgisini Harry'e yönlendirdi. "Uzun süredir seni bekliyorduk, Hazza. Sensiz hiçbir şeyin tadı yok! Yani pizza hariç. Çünkü kusura bakma ama pepperoni alerjin yüzünden baharatsız pizza sipariş etmekten hiç hoşlanmıyordum."

Harry gözlerini yukarı çevirip Louis ile göz göze geldi. "Ne kadar vefalı arkadaşlarım var, gördün mü?" dedi alayla. Louis güldü, eğilip onun dudaklarına kısa bir öpücük bıraktı. "Bundan sonra sadece benimle pizza yiyecekmişsin gibi görünüyor, bebeğim."

TRY NOT TO GET MARRIEDHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin