Chapter 15

6.9K 541 1K
                                    

Louis gözlerini açtığında, evde huzurlu bir sessizlik vardı. Yan taraftaki yatak boştu. Harry her zamanki gibi erken uyanmış olmalıydı. Onun gelip kendisini uyandırmasını isterdi fakat Harry'i bunca yılda birazcık tanıdıysa, onun aşırı utandığı için doğru düzgün yüzüne bile bakamayacağını biliyordu.

Kendisi de çok farklı sayılmazdı. Üzerinde biraz çekingenlik vardı tabi ki. Yıllarca kardeş gibi yaşadıktan sonra aniden iletişimleri kesilmişti. Şimdi birdenbire Harry'e onu sevdiğini söyledi diye 40 yıllık evliler gibi konuşacak değillerdi ya.

O merdivenlerden indiğinde, Harry de kısık sesle şarkı mırıldanarak ıslak saçları ve pembeleşmiş yanaklarıyla banyodan çıktı. Louis'yi görünce olduğu yerde durdu, şarkı söylemeyi kesti ve Louis'nin çok sevdiği ürkek bakışlarını ona yöneltti.

"Günaydın." dedi Louis gülümseyerek. Harry gözlerini kırpıştırdı. "Sana da." diye cevap verdi. Şimdi ona sarılsa, tuhaf mı olurdu?

Aralarındaki şeyin ne olduğundan emin olamadığı için, temkinliydi. Sevgili olma merasimi gerçekleştirecek değillerdi tabi ki ama karşılıklı seni seviyorumlardan sonra ikisi de birbirine kıçını dönüp uyumuştu.

Louis öne doğru yaklaştı, ellerini onun ıslak saçlarına daldırdı. "Neden havlu sarmadın? Üşüteceksin, hiç dikkat etmiyorsun."

Harry gözlerini kaçırdı. Kendisine kesinlikle hükmedemiyordu. Dizlerinin bile titrediğini hissediyordu, neredeyse 5 yıl bu günleri beklemişti. Gerçekleşeceğine hiç inanmayarak.

Louis onu kendine çekip sarıldı. Harry'nin başı omzuna yerleşip kolları da vücuduna sarıldığında, Louis bir elini onun sırtında gezdirdi. "Çekinmene gerek yok, Harold. İstediğin zaman bana sarılabilirsin, istediğin zaman dokunabilirsin, istediğin zaman öpebilirsin."

Harry kollarını daha da sıkılaştırarak derin bir nefes aldı. Kalp atışlarının tüm evde yankılandığından emindi. Louis'yi ne kadar sevdiğini ve ne kadar süredir beklediğini algılayabilmesi için, onun hislerini duyması gerektiğini fark etmişti.

Neredeyse iki dakika boyunca sessizce sarıldıktan sonra, ikisi aynı anda geri çekildi. Harry'nin yüzünde pembelik, Louis'de ise kocaman bir gülümseme vardı. "Bugün yemek hazırlamana yardım edebilir miyim?"

Harry hevesle başını salladı. "Ne yapalım istersin?" diye sordu parlayan gözlerle. Louis onun bu kadar mutlu olacağını bilse, bu teklifi daha önce yapardı. "Bilmem, sen ne istersen."

"O zaman..." dedi Harry son heceyi uzatarak. "Fransız tostu yapalım, ne dersin?"

Eskiden pazar günleri Anne Fransız tostu yapardı. Louis ve Harry erkenden uyanırdı, yemeklerini yedikten sonra çizgi film izler, parka çıkar, akşama kadar da dışarıda kalırlardı.

Louis "Tamam, sen mutfağa git, ben elimi yüzümü yıkayıp geleceğim." dedi sonunda. Harry itiraz etmeden mutfağa yürüdü.

Önce tezgahın kenarında duran tarif kitabını açtı. Sonra oraya baka baka dolapları açıp kapatmaya, malzemeleri çıkartmaya başladı.

Sonunda her şeyi hazırladığından emin olduğunda, Louis de mutfağa girdi. "Ne yaparak başlayacağız?" diye sordu ve bir elini onun beline yerleştirip kendine doğru çekti.

Harry heyecandan hafifçe sendelese de onun koluna tutunarak ayakta kalmayı başardı. "Ekmek dilimleyebilirsin, bir de tavaya yağı koyup altını açar mısın? Ben de yumurtalı karışımını hazırlarım."

O ekmek dilimlemeye başlarken Harry küçük bir kasede, tarçın, hindistan cevizi ve şekeri karıştırdı. Sonra bu karışımı, yumurta, süt ve vanilyayla birlikte çırptı ve sığ bir kaba döktü.

TRY NOT TO GET MARRIEDHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin