Harry evin kapısının önündeyken botlarını çıkartıp ayakkabılığa yerleştirdi. Başındaki bereyle birlikte montundan da kurtuldu, ikisini birden askılığa astı. Evin içinde giydiği tüylü ev botlarını ayağına geçirdi.
Louis hiçbir zaman onun kadar düzenli bir insan olmamıştı. Kendini yere attı, sürüne sürüne salona ulaştı ve halının üstüne yüzüstü uzandı.
Okuldan sonra annelerini havaalanına bırakıp ancak eve dönebilmişlerdi. Louis kendisini hepten bitik hissediyordu, ders aralarında kampüsteki bir kafede part-time çalışmaya başlamıştı ve tüm gün boyunca ders-kafe arasında koşturduktan sonra bir de havaalanına gitmek onu çok yormuştu.
Harry de onun kadar olmasa da yorulmuştu ama daha yemek yapması gerekiyordu. Ne yapacağını düşünmemişti. Bu yüzden kapıyı kapatıp içeri girerken Louis'ye "Hangi yemeği yapsam?" diye sordu.
Louis yere yapıştırdığı başını kaldırmadan "Yemek yapma." dedi. "Dışardan söyleyelim, bugün sen de çok yoruldun. Uğraşma boşuna. Bu arada ayakkabılarımı çıkartsana."
Harry oflaya oflaya yanına gitti, yere eğildi. Louis onun geldiğini hissedince dizlerini bükerek ayaklarını havaya kaldırdı. Harry de kahverengi botları çekiştirerek çıkarttı.
"Kalk yatağına yat! Üşüteceksin." diye seslendi onun botlarını da ayakkabılığa yerleştirirken. Bunu yapınca, aklına Luke'un "Siz zaten evlisiniz ama farkında değilsiniz." deyişi geldi. "Hiçte evli değiliz, biz sadece kuzeniz." dedi kendi kendine.
Louis "Ayağa kalkamıyorum!" diye bağırdı. Harry gözlerini devirdi. Geldiği hızla tekrar salona döndü. Louis hala yerde yatıyordu ama sırtüstü uzanmıştı. "Anneni görünce yeniden 10 yaşına döndün." diyerek elini uzattı.
Louis onun elini tutup ayağa kalkarken "Kabalığın yüzünden sana teşekkür etmeyeceğim." dedi. Harry buna gülünce kendisi de güldü. "Hadi sen pizza sipariş et, ben de yukarıdan bilgisayarımı getireyim. Film izleriz."
Harry basit bir omuz silkme hareketi yapıp mutfağa ilerlerken Louis de merdivenlere yöneldi.
Önceki gece yataklarında anneleri yatmıştı, ikisi salondaki koltuklara yatak sermek zorunda kalmıştı. Bu sebeple hala Harry'nin beli ağrıyordu. Louis'nin kucağında iki büklüm bir halde uyuduğunda beli ağrımamıştı ama koltukta normal insanlar gibi uyuduğunda ağrımıştı. Bedenini bile kalbi yönetiyordu!
Buzdolabının üzerine mıknatısla tutturulmuş broşürlerden 24 saat açık olan pizzacıya ait olanı buldu. Üzerinde yazılı olan numarayı cep telefonuna yazdı, açılmasını bekledi.
Telefonu açan pizzacı kız ona seçenekleri sunmadan önce Harry hangisini sipariş edeceğine karar vermişti bile.
Extravaganzza, ince hamurlu çünkü kalın hamur midesine dokunuyordu. Pepperoni olmayacak, ona alerjisi vardı. Ayrıca ton balığı eklenmesini istemişti.
Kız evin adresini aldı, ona siparişin yarım saat içerisinde ulaşacağıyla ilgili bilgiyi verip iyi günler diledikten sonra telefon kapattı.
"Harry!" dedi Louis merdivenlerden ikişer üçer atlayarak inerken. "Lütfen söylemeyi unutma, pepperoni olmasın. Alerjimiz var."
Harry "Biliyorum. Söyledim. " derken mutfaktan çıktı. Louis ona bakarak son iki basamaktan da atladı. "Hamurun ince olması gerektiğini söyledin mi?" diye sordu.
"Söyledim, midemizi rahatsız ediyor." dedi Harry. Sonra Louis'nin laptop ile birlikte getirdiği diğer şeyi işaret etti. "O nedir?"
Louis önce kolunun altına sıkıştırdığı siyah kapaklı şeye baktı, ardından koltuğa oturdu. "Fotoğraf albümü, odamızda buldum. Sanırım annemler bırakmış. Yukarıdayken azıcık baktım, küçüklük fotoğraflarımız var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TRY NOT TO GET MARRIED
FanfictionSaat 20.11'de, iki genç ailelerinden duydukları bir cümleyle hayatlarının en güzel anını yaşadı. "Seni Kanada'da okutacağız!" 20.12 ise hayatlarının en sinir bozucu anıydı. "Kuzeninle beraber okuyacaksınız." Harry ve Louis, annelerinin "Bi...