Chapter 23

5.7K 485 1.3K
                                    

"Harry, ben geldim!"

Louis elleri dolu bir halde kapıdan girmeye çalışırken Harry mutfaktaydı. Tezgahı sildiği tek kullanımlık mendili çöpe attı ve ellerini yıkamak için musluğu açtı. "Hoş geldin, mutfaktayım!" diye geri seslendi.

İki kez ellerini sabunladıktan sonra duruladı. Asılı olan pembe havluyla da kuruladı. İşini bitirince salona gidecekti ama o gitmeden önce Louis oraya geldi. "Sana mutfağa dokunmamanı söylemiştim." dedi kollarını ona sararken. Harry omuz silkti. "Azıcık bir şey vardı. Hiç kendimi yormadım, yemin ederim!"

Louis birkaç kez onun omzunu ve boynunu öpüp kıpırdamasına sebep oldu. "Tamam affedildin. Bugün seninle ne yapacağız, biliyor musun? Oldukça eğlenceli bir şey."

Harry ona bakarak aniden kızarmaya başlayınca, Louis kahkaha attı. "Hayır, hayır. Beni iyice azgın ilan ettin, teessüf ederim. Öyle bir şey değil. Zaten haftanın başında ışığı yaktın ama bir türlü aydınlanamadık."

Harry onun koluna vururken kıkırdadı. "Aptal! Utandırmasana!" diye bağırdı. Çekiniyor olması gayet normaldi bir kere! Halinden o da memnun değildi. Sürekli daha fazlasını kendisi de istemesine rağmen Louis'yi durdurmak onu ruhsal açıdan yoruyordu.

Louis "Şaka yapıyorum güzelim, uygun zamanı beklediğimizi biliyorum." dedi şevkatle. Onun alnını ve saçlarını öptü. "Şimdi gel benimle, ne yapacağımızı gör."

Harry'nin arkasına geçti, kollarını onun karnına doladı ve başını da onun omzunun yanından geçirip başlarını birbirine yasladı. İkisi o şekilde ufak ufak adımlarla mutfaktan çıktı.

Salonun ortasında, Harry'nin gördüğü ilk şey iki boya kovası oldu. Üzerinde yazılana göre biri toz pembe, diğeri de koyu kırmızıydı. Yanında bir poşet vardı ve o poşetten de farklı boylarda fırçalar ve rulolar görülüyordu.

"Evi mi boyayacağız?" dedi Harry büyük bir heyecanla. Ona doğru döndü ve boynuna sarıldı. "Çok teşekkürler!"

Duvarlardaki krem rengi boyayı eve ilk taşındığından beri sevmiyordu. Zaten boya da yer yer dökülmüştü, eve eski ve kötü bir görüntü veriyordu. Loft daire olduğu için, salonun duvarları çok yüksekti. Duvarın üst kısımdaki yarısı beyaz renkliydi, alt kısım krem rengi. İki rengin arasında siyah ahşap bir çerçeve vardı, oldukça şıktı.

"Rengi sana haber vermeden seçtiğim için özür dilerim. Ama küçükken hep odanı kırmızıya boyatmak istiyordun diye hatırlıyorum. Salonun da pembe olmasını istediğini biliyordum çünkü eve mobilya seçerken hep internetten pembe duvar boyalarına bakıyordun."

Harry mutlulukla onun dudaklarını öptü. "Seni seviyorum. Seni çok seviyorum!"

Louis öpücüğü memnuniyetle kabul ettikten sonra gülümsedi. "Başlayalım mı, çileğim? Zamanımızı alacak çünkü."

"Olur. Peki eşyalar ne olacak?"

"Naylon branda aldım. Eşyaların üstünü kapatacağız. Boya bantı da aldım. Seni temizlikle yormayacağım."

İkisi kollarını birbirinden ayırdı ve Harry hemen poşettekileri boşaltmaya başladı. "Lou burada sprey boya da var, ne yapacaksın bunu?"

"Görürsün."

Louis'nin ilk işi boya bandını almak oldu. Duvardaki siyah ahşap çerçevenin üstünü bantladı. Ardından da parkeyle duvarın kesişim yerlerine bant çekti. Boyanın düz olması ve bulaşmaması için en iyi yöntem buydu.

Harry de onunla eş zamanlı olarak eşyaların üstünü naylonla kapladı. Yerleri de örttü ve temiz bir boyama için bütün gerekli koşulları sağladı.

TRY NOT TO GET MARRIEDHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin