Harry için; gözlerini açar açmaz Louis'nin boynunu ve çenesini görmek, alnında onun nefesini hissetmek, ellerinin birbirine kenetlendiğini, ikisinin birbirlerine sıkıca sarılarak saatlerce uyumuş olduğunu fark etmek güne güzel başlamak için oldukça yeterli sebeplerdi.
Saatin kaç olduğunu ya da nerede olduğunu bile düşünmedi. Onu uyandıracak olmayı önemsemeden boynuna küçük ve etkisiz öpücükler bırakmaya başladı. Belki bu bencilceydi ama onun uyanmasını istiyordu. Gözlerini görmeyi, sesini duymayı istiyordu.
Louis uyanmamaya devam edince, Harry kendini biraz yukarı doğru ittirdi. Yüzünü onun yüzünün hizasına getirdi. Yıllardır, uyuyan Louis'ye karşı bir zaafı vardı. Çocukluğundan beri. Ama şimdi eskiden olduğu gibi sadece izlemek zorunda değildi.
Yavaşça elini kaldırıp onun yanağına yerleştirdi. Parmaklarını hafifçe oralarda gezdirirken, biraz daha yaklaştı ve ince dudaklarının üstüne bir öpücük kondurdu. Artık Louis uykusunda gülümsüyordu. Üzerinde böyle bir etki bırakmanın verdiği sevinçle tekrar öptü.
"Günaydın." dedi Louis uykulu bir sesle. Gözleri hala kapalıydı. Harry'nin ise onları görmeye ihtiyacı vardı. Gönülsüzce "Günaydın." diye cevap verdi. Sonra başparmağını onun kirpiklerine değdirdi. Çocuksu bir heyecana kapılıp bu sefer de göz kapaklarını öptü.
Louis onun belindeki elini sıkılaştırarak biribirlerine biraz daha yaklaşmalarını sağladı. "Beni hep böyle uyandırsana sen." dedi gülümseyerek. Ve sonunda gözlerini açtı. Harry hevesle onun mavi gözlerine baktı. Cevap vermek için yeterli akıl sağlığına sahip değildi, sadece hayatında gördüğü en güzel gözlere bakıyor, içinden sürekli ne kadar şanslı olduğunu tekrarlıyordu.
Louis'nin yüz ifadesi aniden değişti. Gözleri parladı ve birkaç saniyeliğine alt dudağını ısırarak tebessüm etti. "Kucağıma aldığım ilk bebek sendin." dedi mutluluğunu sesine yansıtarak. "Hatırladığım ilk anı bu, inanabiliyor musun?"
Yattığı yerde biraz doğruldu. Harry'i de kendisiyle birlikte yukarı çekti, sıkıca sarıldı. "İki veya üç yaşındaydım sanırım. Yerde oturuyordum. Anne geldi, seni taşıyordu kucağında. Tutmak ister miyim diye sordu, ben de sessizce başımı salladım. Annen bana doğru eğildi, nasıl tutmam gerektiğini gösterdikten sonra seni kollarıma bıraktı."
Harry ilk defa böyle bir şey duyuyordu. Bununla ilgili bir resimleri yoktu, Louis ya da başkası bunu daha önce anlatmamıştı. Büyük bir dikkatle baktı, anlattığını hayalinde canlandırmaya çalıştı.
"Sana beyaz, ayıcıklı bir bebek tulumu giydirmişler. Ağzında kırmızı emziğin var. Saçların tüy gibi; sarı renkte ve incecikler. Gözlerini kocaman açmış yüzüme bakıyorsun. Alnın kırışmış. Burnun zaten minicik. Eldivenli ellerinle bana ulaşmaya çalışıyorsun."
O, anı tekrar yaşar gibi anlatırken Harry gözlerinin neden dolduğunu bilmiyordu. Louis bunun farkında bile olmadan onun alnını öptü. "O gün de bunu yaptım. Küçük, yumuşak başını öptüm. Sonra ne oldu, ne kadar seni öyle tuttum hatırlamıyorum. Buraya kadar var hafızamda. Ama çok güzeldin, gerçek değil gibiydin. Hala öylesin."
"Seni çok seviyorum." diye mırıldandı Harry titreyen sesiyle. Louis onun gözlerine baktı. "Hayır, bunu ağlaman için anlatmadım. Gülmeni istiyorum!" dedi. Yüzünün her yerini öpücüklere boğarken bir yandan da elini tuttu. "Bebekleri pek sevmem, biliyorsun. Ama senin bebekliğini tekrar görebilmeyi ve bu sefer her saniyesini hatırlamayı çok isterdim."
Harry onun elini dudaklarına yaklaştırdı, bileğini öptü. Sadece iki saniye sonra Louis onu kendisine çekip dudaklarını birleştirdi. İkisi ellerini birbirinden ayırdı. Louis elini onun belini tutmak için kullanırken, Harry gözleri kapalı bir şekilde sevgilisinin yanağını okşuyor, öpücüğüne karşılık veriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TRY NOT TO GET MARRIED
FanficSaat 20.11'de, iki genç ailelerinden duydukları bir cümleyle hayatlarının en güzel anını yaşadı. "Seni Kanada'da okutacağız!" 20.12 ise hayatlarının en sinir bozucu anıydı. "Kuzeninle beraber okuyacaksınız." Harry ve Louis, annelerinin "Bi...