23| Kirli Bir Sokak Lambasının Altında Bile Çok Güzelsin

16.4K 997 3.3K
                                    



Merhabalar! ☺️ Finalden önceki son bölüm ve bu yüzden bir sürü yorum istiyorum sizden.. 💕 Elimden geldiğince erken atmaya çalıştım bölümü.🤗 6000 küsür kelime olmuş... Yavaş yavaş, sindire sindire okuyun canlarım.. Bölüm sonu biraz üzebilir ama endişelenmeyin.. 😍💋💜

İyi okumalar..💘

Daha önce hayatımı kimsenin iki dudağının arasından çıkanlara göre yaşamamıştım. Kimsenin dediklerine bu kadar kafa takmamış, kimsenin dedikleriyle kalbim bu denli kırılmamıştı.

Sanırım aşk mükemmel hissettirdiği nadir anların dışında, hayattayken de ölmeyi tattıran tek duyguydu. Ve bana ölmekten de beterini tattırıyordu.

Bir bıçak gibi keskindi aşkın silahı, soyut bir kavram olmasına rağmen bıraktığı etki gözle görülür derecede felaketti. Yani göz altlarımdaki morlukların görülmemesinin imkanı yoktu.

Şu an bulunduğum sokak büyüdüğüm, daha aşkı tatmadan önce mutlulukla koşturduğum sokaktı ve kanayan kalbim, bir nebze de olsa kanamayı durdurmuştu. Birazcık iyi gelmiş olmalıydı.

Bir sağa bir sola yalpalayan ayaklarım bana yürürken pek yardımcı olmasalarda, uyuşmuş sağ elimde parmaklarımla sardığım bira şişem bir şeyleri azıcık düşünmememe yardımcı oluyordu.

Önünde durduğum bu ev pişmanlık kokuyordu. Bununla beraber de biraz delilik, biraz utanç, biraz da hayal kırıklığı vardı. Saat gecenin ikisiydi ve bahçedeki ışıklandırmalar, çiçeklerin taç yapraklarını parlatarak ortaya eşsiz bir görüntü sunuyordu.

Yıllarca koşturduğum bahçede ilerlerken mutfağa açılan kapının önünde durdum. Elimdeki şişeyi kenara koyarken, bira kokan nefesim karşımdaki cama çarpıp buğu oluşturmuştu. Elimle o buğuya "T" harfi çizip gülümsemiştim ve yere oturmuştum. Birkaç dakika sonra eminim ki beklediğim kişi gelecekti. O hep gelirdi.

Her gece aynı saatte gelir mutfağa ve bana yemek hazırlayıp geri giderdi. Ben yesem de yemesem de.

Ben artık bu evde yaşamasam da biliyordum. O yine böyle yapıyordu.

Tam da tahmin ettiğim gibi mutfaktaki minik aydınlatma yanmış ve gerçekten özlediğim bir diğer beden gözlerime çarpmıştı. Çökmüştü ve zaten depresyonda olan hücrelerim, bağırarak zırlamaya başlamıştı.

Başım yavaşça dönerken ayağa kalmış ve cama birkaç kez tıklamıştım hafifçe. Bir anda gözleri benimle buluştuğu an önce yüzündeki saf korku bütün hücrelerimi titretmişti. Ama beni birkaç saniyede tanıyan gözleri şaşkınlıkla açılırken hızlıca kapıya doğru koşmuş ve hemen kapıyı açmıştı.

Kolumla kapıya yaslandığım için kapı açıldığında bir anlık dengem bozulmuş ve yalpalamıştım ama yaşına rağmen güçlü olan o kolları beni hemen yakalamış ve şaşkınlık kokan sesi mutfakta yankılanmıştı.

"Ju-Jungkook?"

"Omma..." derken burnum sızlamaya başlamış ve yeni yeni kuruyan gözyaşlarım bir sel misali geri dönmüştü.

"Jungkook, bu ne hal oğlum?" derken sesi öyle korkulu geliyordu ki... Bu ağlamamı daha şiddetli bir hale getiriyordu.

"Saeyoung omma, açım.."

"Oğlum benim, gel bakayım..." diye konuştuğunda, bir kas yığınından ibaret olan zavallı vücudumu yavaşça sandalyeye oturtturmuş ve açık kalan kapıyı hızla kapamıştı.

"Hemen hazırlıyorum, oğlum." diye de devam ederken, neden bu halde olduğumu üstelememesinden dolayı ona minnettardım. O hep böyleydi. Ben ağladığımda o yaşadıklarımı zaten anlardı.

Deception ❃ TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin