Amerika

10 2 1
                                    

Umut Amerika ya geldiğinde herşey çok farklıydı onun için.
Daha önce hiç uzaklara gitmemişti.
Bir kez anne ve babasıyla Çanakkale'ye gitmişti. Bide Damla ile Ağva ya. Onun dışında tek İstanbulu bilirdi.

"Şimdilik benim yatağımda yatarsın. Bu hafta gider sana oda hatırlarız. Okay dayıcığım?"
Sadece kafasını sallamıştı.
Oturmuş salonu inceliyordu. Hiç evdeki gibi değildi.
Duvarlar bembeyaz. Odanın bir köşesinde koyu ahşaptan TV ünitesi duruyordu. Cam kapakları vardı. Icersi kitap dolu. Açık mavi geniş bı kanepe vardı. Üzerinde rengarenk kırletleri vardı. Cam sehpanın üzerinde bı kaç bilim dergileri ve biblolar. Pencerenin yanında sallanan sandalye vardı.
Umut en çok onu sevmişti.
Hemen üzerine oturmuş sallanıyordu.

"Sevdin mi? Benimde en sevdiğim yer orası."
"Cici annemi ariyabilir miyim? Gidince ara demişti."
"Ararız. İlk önce yerleşelim. Sana oda alalım anlatırsın. Hem sen annanen ile tanışmak istermissin?"
"Annane mi? Benim Annane mi var?"
"Evet, sen yerleş ben onu arıyim."

Umut odaları gezerken Burak annesini aramış tartışıyordu.
"Sen nasıl bı annesin. Elalem başkasının çocuğuna bakarken sen kendi canını nasıl istemesin?!
Hayır hayır...
Ben ama sana söylemiştim.
Merak etme babama söylemeyeceğim için rahat olsun!"

"Dayı? Annanem gelecek mi?"
"Yok gelemiyecek. Çok işi varmış. Işi bitince belki gelir. Gel biz seninle bı yere gidelim. Orayı çok seveceksin."

Umut için geçen günler çok zor du. Dil bilmediği için okuldada zorlanıyordu.
Eve geldiğinde sallanan sandalyede oturuyordu.
Burak elinden geldiği kadar ilgilensede onu hiç tanımadığı için ve neler yaşadıklarını bilmediği icin Umutu mutlu etmekte zorlanıyordu.

Okuldaki hocalar Umutu özel çocuklar için okula yönlendirmeye çalışıyordu.
Burak hiç böyle hayal etmemişti.
Herşey berbat gidiyordu.

"Ömer oğlum ablani al gel bu akşam. Size ihtiyacım var."
Ömer Burak'ın en yakın arkadaşıydı.
Akşam yemeğinden sonra Ömer ve ablası ile ailesi gelmişti. Gizem Ömer'in ablası evli ve iki tane çocuğu vardı. Biri 12 yaşında diyeri Umut ile aynı yaşta. Aynı anda psikolog. O yüzden bı onun yardım edebileceğini düşünmüştü.

"Valla sağol geldiginiz için. Bı çuval inciri berbat etmek üzereyim."
Umut ve çocuklar çocuk odasında oynarken Burak derdini anlatmıştı.
"Ablası, sen yanlış yaptın. Çocuğun geçmişini bilmeden. Yaşadıklarını öğrenmeden. Annesi ve babasının hakkında hiç bir bilgi sahip olmadan onu alıp geldin. Çocuk zaten bı travma yaşamış ve sen tutunduğu daldan onu koparmissin.
Damla ile konuştun mu hiç?"
"Yok hiç aramadım. Umut yeni hayatına adapta olsun diye geriye sürekli bakmasın."
"Çok yanlış. Burak sen bu çocuğu buraya getirmekle yanlış yaptın. İlk önce bu çocuk psikoloji olarak düzelmesi lazım ondan sonra bunu düşünmen lazımdı. Umutu düşünüyorsan geri dön. Onu damladan, tanıdığı ortamdan koparma. Orda bı dil kursuna yazdır öğrensin ve iyileşince getirirsin yine."
"Umut hasta değil ki? Orda çok güzel vakit geçirdik. O da gelmek istedi. Sordum ona."
"Burak, Umut 6 yaşında. Annesi ve babasinin ölmesi nedemek olduğunu bile daha anlamiyordur. O bu kararı veremez. Sen yine bı düşün."
"Teşekkürler Gizem. Ben bı düşüneceğim."
"Biz kalkalım artık."

Arkadaşlarını yolcu ettikten sonra Umuta bakmaya odaya gitmişti.
Fakat Umut yoktu. Heryer sessizdi.
"Umut?!" Ama hiç bir cevap alamamıştı.
Her yeri ararken Umuta sesleniyordu. Daha sesli daha sesli ama hiç bir cevap gelmiyordu.
"Umut! Dayıcığım korkuyorum çık lütfen nerdesin?"
O an bı tıkırtı duymuştu.
Mutfakdan geliyordu.
Mutfağı girdiğinde, dolabın kapısı aralikti.
"Dayıcığım. Beni çok korkuttun. Gel buraya."
"Gelmiyecem. Git buradan!" Diye bağırdı.
Ne yaptıysa çıkmamıştı.

O an tek birşey aklına gelmişti.
Damlayı aramak...

UmutHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin