paramparça

7 0 0
                                    

Burak'ı aradım açmadı.
Kapısına gittim onuda açmadı.
Yarın gidiyordu. Onu durdurmam gerek. Mesaj göndermeye karar verdim.

Seninle çok acil görüşmem lazım. Bir saat sonra gönderdiğim konuma gel. Çok önemli!

Bekledim, bekledim gelmedi. Tekrar aradım ve geri dönmedi.
Onun yarın gitmesine izin veremem.
Ortada cinayet var ise, yapan kişi Umuta da zarar vermek isteye bilir.
Bana başka bir seçenek bırakmadı.
Atakanı aradım ve ondan yardım istedim.

Akşama Su'ya gittim Burak'in uçuş bilgilerini öğrenmek istedim.
Su'ya herşeyi anlattım.
"Inanmıyorum. Burak'ın yaptığını düşünmüyorum yoksa sana neden evlenme teklifi etmek istesin ki."
Ağzından kaçırdı.
"Evlenme teklifi mi?"
"Evet, yıl başında."
Gözlerim dolmuş olsa da, gerçeği öğrenmek zorundaydım.

Sabah erken kalktım. Atakan aradı.
"Istediklerin hazır. Hazırlan geliyorum seni almaya."
Hazırlanırken midem çok bulandı. Istifa ettim. Bu aralar sabahları çok sık istifa ediyordum.
Tekrar duşa girdim.
Duştan çıktığımda Atakan kapıyı çaldı.
"Gel, hemen giyiniyorum. Sonra çıkarız."

Hava limanına geldiğimizde Burak pasaport kontrolünden sıra bekliyordu.
"Burak!?" Diye bağırdım. Herkes bana bakıyordu.
Elimde bı yazı.
"Dayı, bak cici annem."
"Dayıcığım, sen sırada bekle ben hemen geliyorum."
Yanıma geldi.
"Ne işin var senin burda? Bide bunu da getirmişsin." Atakanı gösterdi.
Mektupu Burak'a uzattım.
Melek ile Yakup cinayet araştırması yapıldığını okudu.
"Bu da yeni yalanın mı?" Arkasına döndü ve gitti.
Umutun uzaktan bana bakışı hiç aklımdan çıkmıyor. Gözlerinde yaşlar içinde ağlıyordu. "Beni bırakma" der gibiydi. Benim elim kolum bağlı gidişine engel olamadım.

"Ne yapmayı düşünüyorsun?" Sordu Atakan bana.
"Bilmiyorum. Eve götür beni Atakan."
Artık yoruldum. Sürekli savaş içinde olmak beni okadar yordu ki başımın ağrısı hiç geçmiyordu.

Eve geldiğimde duvarlar üstüme üstüme geliyordu kendimi dışarıya attım. Yanlız olmak istiyordum. Zaten yanlız kalmıştım. Yine burda. Istanbulla karşı. İstanbul'un boğazı iki kıtayı birleştirmeye gücü yetiyor. Ama hayatın beni sevdiklerim ile değil.

Su ayrı, Atakan ayrı aradı. Annem aradı. Hepsi beni merak ediyordu. Düşüncelerim ile baş başa dalmışım, saatin nekadar geç olduğunu bile fark etmemiştim.
Kalktım eve yürüyordum.
Dolandım dolandım bir türlü bulamadım. Basım çok ağrıyordu. Evin yolunu unutdum.
Atakanı aradım.
"Atakan, çok kötüyüm lütfen beni al."
"Hemen geliyorum. Konum gönder."

Hiç birsey yemeden yattım.
Yarın herşey daha güzel olur diye umut ederek. Melek'in dediği gibi "her zaman bir UMUT vardır".
Yarın ilk işim karakola gidip işin gerçeğini araştırmak. Umut için çok endişeleniyorum. Melek ile Yakup'un katili Umut'a zarar verirse? Kim yapmış olabilir. Aklımda hiç bir cevap yoktu.

Atakan arıyordu. "Nasılsın Damla?"
"Bıraktığın gibi."
"Umarım vereceğim haber seni mutlu eder. Burak'ın çalıştığı hastaneyi aradım. Iki hafta izine çıkmış sonra dönecek miş."
Bu beni daha da korkuttu.
Neden Su ile Erdem'le vedalaşıp, sonra izin alıyor?
Eğer dönecek ise neden böyle birşey yapmış olabilir?
Burak'ın cinayet ile ilgisi olabilir mi?
Kafamda okadar soru vardı ama hiç bir cevap yoktu.
"Damla. Orda mısın?" Atakanı telefonda tamamen unuttum.
"Sağol Atakan." Kapattım.

Karakola gittiğimde gördüklerime iananamadim. Burak orda.
Hiç konuşmadım. Ona çok kırgınım.
O gece Melek ile Yakupun gittiği iş yemeğindeki kamera kayıtlarında gözüküyordu. Biri arabanin ayarlarına oynuyor.
Burak ile ben birbirimize baktık.
Araştırmalar devam edildiğini söylediler.
Karakoldan çıktığımda Burak yanıma geldi. "Özür dilerim."
Benim için diyecek birşey kalmadı. Kafamı çevirdim devam yürüdüm.
"Dur Damla, gitme! Sana ihtiyacım var."
Canımı acıtsa da, artık çok yorulmuştum. Geri bakmaya gücüm yoktu.

Burak eve geldiğinde annesini aradı. Onun yaptığından şüphelendi.
"Anne, nasıl böyle birşey yapabilirsin. Benim gerçekleri araştırdığımı öğrendiğinde kendi çocuğunu ortadan mi kaldırdın! Nasıl bukadar acımasız biri olabilirsin!" Sesler yükseliyordu.
Annesi yapmadığını iddia etse de onun artık güvencesi kalmamıştı.

"Dayı ne oldu?" Umut öyle mahsun baktıkça, Burak'ın içi daha çok parçalanıyordu.
Annesinin ölümünden kendisini sorumlu tutuyordu.

UmutHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin