İKİNCİ BÖLÜM

19.3K 1K 1K
                                    

Şuraya üşenmeden okuma saatinizi bırakın bakayım

Alarm olarak kullandığım abim okulun ilk günüde devredeydi. Ensemden yakaladığı gibi banyoya doğru sürükleyip  içeri koydu ben. "Sana da günaydın abi." Dedim yarı kapalı gözlerle.

Sabahın sekizinde okula gitme fikrini kim kabul ettirmişti tüm insanlığa acayip merak ediyordum.

Rutin işleri hallettikten sonra yeni okul formamı giyip saçlarımı hafiften düzeltince hazırdırdım. Mor kulaklıklarımı telefona takınca vestiyerden ayakkabılarımı alıp çıktım.

Okul yürüme mesafesinde olduğundan kulaklığımı takarak okula doğru ilerledim.

Okula yaklaştığımı fark etmeden dinlediğim şarkıya dalmıştım. Dudaklarımda şarkıyı mırıldanırken duvara tosladım.

Alnımı acıyla ovalarken kafamı kaldırdığımda duvarın etten olduğunu gördüm

Bir iki saniyenin ardından kendime geldiğimde kulaklığımın tekini çıkarıp çarpıştığım çocuğa döndüm. "Pardon." Dedim düz bir sesle, sonrasında önüme dönüp yürüyecekken çıkardığım kulaklığı kulağına doğru götürüp şarkıyı dinlemeye başladı.

"Güzel şarkı, cambaz mı dinliyorsun."

"Dinlemeyeyim mi ?" Dedim boş gözlerle ona bakarken. Kulaklığı bıraktığında cevap vermesini beklemeden önüme dönüp okula ilerledim.

Sabah sabah tersimden kalkmış olmamın bütün sebebi abimdi. Ne var yani her sabah süreklenerek uyandırılmasam ? Olmaz ama sabah enerjisini alamaz öyle.

Bahçe kapısına vardığımda Ezgi'nin kapıda beklediğini gördüm. Kulaklığımı kıvırıp cebime koyunca olduğum yerde durup okulun dışını incelemeye başladım.

Üzerinde ki kocaman 'İdari Çamlıca Anadolu Lisesi' yazısıyla dışı kırmızı olan okul, pekte fena görünmüyordu. Çardaklar, banklar ve etrafına doluşan öğrenciler.

Ben öylece durmuşken az önce çarpıştığım çocuk yanımdan geçip gitti. Biraz ilerledikten sonra durup Ezgi'yle konuşmaya başladı. Saçmalamayın tabi ki de merak ettiğim için Ezgi'ye doğru yürümedim. Yürümem gerektiği için yürüdüm.

Aklımda ki saçma düşünceleri yallahlarken Ezgi'ye hitaben konuştum. "Günaydın."

İkisininde bakışları aynı anda beni bulmuştu. "Günaydın, hadi içeri geçelim." Diyen Ezgiyi takip ederken çarptığım çocuğunda bizimle geldiğini gördüm. Sanırım sınıfım olan sınıfın kapısına vardığımda dayanamayıp söylendim. "Bizi takip etmeyi bırakıp sınıfına gitsene sen."

Bana uzaylıymışım gibi bakmasından ardından konuştu. "Sizi takip ettiğimi kim söyledi ? Sınıfıma gelirken de izin almam gerekmez ya." Lafı bittikten sonra cool bir edayla sınıfa girdi.

Ezgi kıkırdarken içimden sancağın beni duvarlara vurma replikleri geçiyordu. Rezillik mod on. Günlük dozumu da aldığıma göre artık sınıfıma geçebilirdim.

Sınıfa girince orta sırada en arkanın bir önüne geçip oturduk. Çarpıştığım çocukta hemen yanımda ki duvar kenarının en son sırasında oturuyordu.

Ben çaktırmadan ona bakarken Ezgi küçük harflerle fısıldadı kulağıma. "Alp" Anlamaz gözlerle bakarken gözüyle çarpıştığım çocuğu işaret edip konuşmaya devam etti. "Sabahtandır bakıyorsun da dibin düşmeden söyleyeyim dedim, adı Alp."

"Kızım sen ne boş bir insan oldun ya."

"Hı tabi, ben boş bir insanım." arkadan kıkırdama sesi gelince dönüp bakma isteğimi durduramayıp baktım. Arkamda ki erkeğin gülümsemesi yüzünde solarken donuk bakışlarla önüne bakınca bende önüme döndüm.

İçimden tırsıttın beni tırsıttın nidaları geçerken dışımdan etrafa boş gözlerle bakmaya devam ediyordum.

"Bu ders Celal hocanın."

"Celal hoca ?"

"Tarih hocası, ağır abi. Takıntılı biraz. Aman diyim Cansu, dikkat et" dedi gülerek Ezgi.

"Olum sen bela mısın lan ? Mafya babası mısın lan ?"

"Peki hocam, söz veriyorum bir oğlum olursa adını mafya koyacağım, böylece bende mafya babası olmuş olurum. Hem ikimizde rahatlarız." dedi sırıtarak. Ne tarafa ölüyoruz ?

Adının Tuğra olduğunu öğrendiğim çocuk sabahtandır hocaya ders işletmemişti. Hoş ya, benim de işime geliyordu.

"Hocam peki bir şey sorabilir miyim ?"

Ah (!) Gene başlıyorduk işte.

"Hayır evladım soramazsın."

"İşte anahtar kelime; soramazsın." Çünkü bu çocuğa bir şey yapma dediğin zaman algılarda bir sıkıntı var herhalde, yapıyordu.

Tuğra art arda sıralamaya başladı sorularını.

"Hocam Taş devrinde bütün kızlar taş mıydı ?"

"Hocam soğuk savaşlar mikrodalgada ısıtılır mı ?"

"Hocam tarihi eserler çok eserse üşütür müyüz ?"

"Hocam büyük İskender bir buçuk muydu ?"

Tarih hocası bezdiğini belli edercesine oturup, kafasını sıraya koyunca Tuğra son bir vuruş ekledi; "Yılandan korkmayacaksın, yılmayandan korkacaksın."

Genelde öğrencilerin kurtarıcısı olan teneffüs zili, bu sefer Celal hocanın kurtarıcısı olmuştu. Adam topuklarını vura vura kaçtı ya lan sınıftan.

İlk günden çok mükemmel bir ders olmuştu (!)

Nasıl buldunuz ? Bence iyi buldunuz hı ?

Seninle mi uğraşcaz aq dediğinizi duyar gibiyim, bu yüzden ben kaçar müqlerim.

Sevgilerle ; PUPİLLA 🦋

Yeni Okul AlarmıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin