YİRMİ İKİNCİ BÖLÜM

6.2K 323 147
                                    

Evet şuraya da bi' okuma saati alalım.

Keyifli okumalar ♡

Son dersin bitmesini kafamı sıraya koymuş bir şekilde bekliyordum. Önümden geçen Meriç'in bacaklarını kestiğimde çok biçimli, ince uzun bacakları olduğunu gördüm.

İçimdeki 'Kırk yıllık işçiyim, böyle kolon görmedim.' nidalarını zar zor bastırıp göz hapsine aldım Meriç'i.

Öğretmenler masasında baygınlık geçirecekmiş gibi duran Alev hocayla bir şeyler konuştuktan sonra çıktı sınıftan.

Kafamı sıraya yeniden gömmüştüm ki  telefonumun titremesiyle doğruldum.

Meriç; lavaboda bekliyorum. Önemli.

Mayhoş bakışlarla ekrandaki yazıyı okurken gidip gitmemekte kararsız kalsamda sonunda ölüm olmadığını düşününce merakıma yenik düşüp doğruldum oturduğum yerden.

Alp'in arkada Baran ve diğer arkadaşlarıyla sohpete daldığını görünce ona görünmeden Alev hocayla konuşup çıktım sınıftan.

Kolidorun sonuna vardığımda lavaboya girmeden bir kol çekti beni kameraların görmediği kör noktaya doğru.

Konferansa iniş merdivenleri olduğundan birinin beni görme ihtimali oldukça düşüktü.

Çığlık atacağım esnada ağzımı kapattı bir el.

Panik bütün hücrelerime yayılırken ağzımı kapatanın Mete olduğunu gördüm.

"Şş sakin ol, sakin ol. Sadece konuşacağım."

Elini ağzımdan çekince nefes alış verişlerimi düzene koymaya çalıştım.

"Bak, bak senden çok şey istemiyorum Cansu. Sadece, sadece bir şans. Seni çok mutlu ederim gerçekten, gerçekten."

Çok kısıtlı süresi olduğunun farkında, hızlı hızlı anlatmaya çalışıyordu söylemek istediklerini.

"Ne diyorsun sen Mete? Benim bir ilişkim var."

"Sus, deme öyle. O seni mutlu etmeyecek. Ben, ben seni çok mutlu ederim. Ben seni gerçekten seviyorum."

"Beni seven, benim sevdiğim bir adam var ve sen... ve sen karşıma geçmiş nelerden bahsediyorsun böyle. Ben çok mutluyum, bir daha karşıma çıkma ! Bana mutluluğumu çok görme, mutluluğuma zarar verme. Lütfen."

Arkamı dönüp gidecektim ki sesi  yükselince olduğum yere mıhlandım.

"Görmüyor musun, paramparçayım! Paramparça ettin beni! Toparlayamıyorum. Deniyorum, olmuyor! Herkese doğan güneş sen olmayınca bana doğmuyor! Anla artık. Ben sensiz bir hiçim."

Gözlerimin dolmasına engel olamadan Mete'ye döndüm. "Ben de onsuz bir hiçim Mete. Görmüyor musun ?"

Dizlerinin üzerine çöküp ellerini yüzüyle kapattı. Bir süre kolidorda hıçkırıkla karışık ağlama sesinden başka bir ses duyulmadı.

Kafasını kaldırdığında buruk bir gülümsemeyle baktı gözlerime.

"Ne olursa olsun peri kızı, ne olursa olsun bir gün seveceksin beni. Bir gün bu kalbin senin için attığı gibi o kalp de benim için atacak deli gibi. Göreceksin."

Olanları bizimkilere anlatınca sinirden deliye dönmüşlerdi. Hele Alp, tutmak için ölümü gör diye feryatlar etmiştim.

Yeni Okul AlarmıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin