ONUNCU BÖLÜM

10.5K 660 228
                                    

"Ölürsün değil mi bir kere de geliyorum desen ?" Ezgi yarım saattir beni bahçeye hava almaya çıkarmaya çalışıyordu ama ben burada yeni mor kulaklıklarımla şarkı dinlemeyi tercih ettiğimden dolayı çıkmıyordum.

"Aman iyi be, gelmezsen gelme." Diye Tuğra'nın koluna girdi ve sınıftan çıktılar.

Telefonumun kilit ekranı açıp biraz müzik listemde gezindikten sonra uygun bir parça bulup başlattım. Kulaklığımı takacaktım ki Meriç'in "Bu da iyice kuruldu." Demesiyle şarkıyı durdurup ona döndüm.

"Anlamadım ?" Bir kaç saniye bana şaşkın gözlerle baktıktan sonra bozuntuya vermeden konuştu. "Anlamayacak bir şey yok, iyice kuruldun diyorum. Fazla alışırsan fazla üzülürsün."

"Alışıp alışamamam seni yüzde kaç etkiler ?" Diye konuştum düz bir sesle.

"Bak kızım, zaten sana kuruluyum gelme üstüme."

"Bende diyordum ki nerede bana kurulu biri var, gideyim de ona sataşayım. Ruh hastası mısın kızım sen ? Ne boş konuşuyorsun o zaman."

Ben hâlâ sakinliğimi korurken, Meriç sinir küplerine binmiş gibi suratıma bakıyordu.

Konuşmaya ben devam ettim. "Bak, ben kavga etmekten yana değilim. Ama oldu ki böyle bir şey oldu, canını yakmaktan çekinmem bunu bil."

"Peki" diyen Meriç direk benim saçlarıma asılırken bende aynı karşılığı vererek onu tahtaya yapıştırınca, elleri bir kaç saniyeliğine gevşedi. Toparlanıp tekrar saçlarımı kavrayınca bütün ağırlığını üstüme vererek beni yere düşürdü ve üstüme çıktı.

Herkes bizi izliyordu. Bizimkilerde bahçeye çıktığından kimsenin ayırma gibi bir derdi yoktu. Hatta tezahürat yapan bile vardı.

Meriç art arda tokatlar atmaya başlayınca ağzımın bir tarafından hafif kan tadı almaya başladım. Sağ kaşımın sızlamasıyla son rakteye gelince patladım.

"Yeter lan !"

Meriçi üstümden attıktan sonra elmacık kemiğine yumruk geçirdim. Ben öyle vurunca burnu kanamaya başladı. Eminim yanağı moraracaktı.

Bir kaç tokat attıktan sonra ikinci yumruğu atacakken biri beni belinden tutup yukarı kaldırdı.

Arkamı döndüğümde beni Mete'nin tuttuğunu gördüm. Alp Meriç'i uzaklaştırdıktan sonra Mete beni yere indirdi. Parmaklarını parmaklarıma kenetleyip sıradan kendi çantasını aldıktan sonra bahçeye doğru sürüklemeye başladı.

"Bütün ruh hastaları da beni bulsun anasını satayım !"

Okuldan çıkıp okulun biraz ilerisinde olan cafeye gittik. Burası okul çıkışlarında sürekli geldiğimiz manolya cafeydi. Mete ile kafeye geçip oturduğumuzda önce ne istediğimi sordu. Ben sadece sıcak bir kahve isteyince, oda 2 kahve diye sipariş verdi.

Ardından ayağa kalktı ve yaklaşık bir dakika sonra elinde pamuk, bir şişe su ve yarabandı ile geri döndü. Hâla ne istediğimi sorması dışında konuşmamıştık.

Elindekileri masaya bıraktı. Yanımdaki sandalyesini karşıma çekti. Pamuktan bir parça alıp suyun ağzını açtı. Suyu pamuğa döktükten sonra yumuşak dokunuşlarla ağzımın kanamış -şuan durdu- olan kısmının üstündeki kurumuş kanı temizledi. Çok narin temizliyordu, dikkat ederek. Her dokunuşu ruhumu okşuyor gibiydi. Ama biz konuşmuyorduk . Sadece gözlerim, gözlerine değiyordu. Gözleri, gözlerime.

"Nasıl oldu ?"

"Hiç."

Ağzımın kenarındaki kanı temizledikten sonra bu sefer kaşımın sızladığını yerdeki kanı temizlemeye başladı. Oranın kanadığını bile fark etmemiştim.

"Hiç olduğu için mi şuan bu durumdasın?"

Yarabandını kaşımın kenarına yapıştırdı.

"Ne bileyim ya, saçma sapan geveledi işte. Zaten tüm ruh hastaları beni bulur. Ben seda sayan mıyım anasını satayım çıkıp çıkıp geliyorsunuz.

O gülünce, istemsizce bende gülmüştüm. Belli belirsiz gamzelerime gitti elleri bu sefer. Gerildiğimi hissetmiş olacak ki indirdi hemen elini.

Mete her ne kadar okula dönmeyelim dese de ben itiraz edince dönmüştük.

Bir ders saatidir okulda yoktuk. Sınıfa girdiğimizde Meriç başını Alp'in omzuna dayamıştı. Hoca da bizim arkamızdan hemen girdi. Ezgi bana telaşlı gözlerle bakarken, Mete elimden tutup kendi sırasına oturttu beni.

Mete'nin sırası Alp'in sırasıyla aynı hizzada, benim sıramında bir arkasındaydı.

"Artık burada oturuyorsun" diyince anın gazına gelerek "tamam." dedim.

Mete birden hocayı takmadan beni kendine doğru çekti ve ellerini saçlarımın arasından geçirdi.

"Gözlerini kapat, böyle yapınca uyuduğunu biliyorum."

uyuduğunu biliyorum derken ? Kardeş sen hayırdır ya.

İtiraz etmeden gözlerimi yumdum. Oda hâlâ saçlarımın arasından narince geçiriyordu parmaklarını. İyice mayışmış durma gelince Alp'in sesi doldurdu kulağımı.

" Laan !"

Final bi' 25 bölüm uzağımızda. Ama öyle normal bir final olmayacak ...

Fişek ! Owodofoaowodkaoao

Hadi bb

;🦋

Yeni Okul AlarmıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin