2/2 Dikenli Yol

5.1K 480 91
                                    

Şiddetli bir ağrı sinsice boğazımı tırmandı ve adeta ciğerlerimi söken bir öksürük olarak odamın sessizliğinde yankılandı. Anneannemin sırtımı okşayan eli yavaşça saçlarıma çıkarken ''Çok mu ıslandın bugün?'' diye sordu usulca. ''Biraz,'' dedim sanki harfler ağzımdan silah zoruyla çıkıyormuş gibi.

''Böyle gönülsüz davranma bana,'' dedi çekilirken. Konuşacağımızı anlayarak yüz yüze gelecek şekilde oturdum yatakta. ''Artık dayanamıyorum anneanne.'' İçimdeki onlarca duygunun, beynimdeki çığlıkları kesilmeyen düşüncelerin firar etmesinden korktum ve kendimi biraz olsun dizginlemeye çalışarak devam ettim. ''Sen de gördün nasıl neşeli geldi eve, yaş incir de almış seviyorum diye. Ama sonrasında olanlar, bir öyle bir böyle oluşuna tahammül edemiyorum artık.''

''Deden işte,'' dedi yavaşça başını eğip omuz silkerken. ''Öperken ısırıverir sevdiklerini.''

''Annemin okuma bahanesiyle Ankara'dan kaçmasını o kadar iyi anlıyorum ki,''

''Belinay,''

Bariz bir uyarıydı. Sözlerimin devamını getirmedim.

''Eğer bu kararından dönmezse ben de gideceğim anneanne.'' dedim ilk kez ciddi bir şekilde konuyu açarak. ''Ne Selçuk ne de ailesi, kimseyle yüz göz olmak istemiyorum. Ortalık durulana kadar buralarda olmamak en doğrusu.''

''Seni tek başına şuradan şuraya yollamam. Birlikte gideriz.''

''İkimiz de dedemi tanıyoruz anneanne. O sensiz üç günden fazla yaşayamaz, seni hiçbir yere göndermez.''

''Ben gelmedim diyelim, sen kaç kez Ankara dışına çıktın da nereyi bilip gideceksin?''

''Bizimkilerden yardım isteyeceğim,'' dedim ilk yalanım bir yılan gibi kıvrılarak aramızdaki boşluğu doldururken. ''Baranların Mersin'deki yazlığında kalırım bir süre. Berrin de gelir benimle belki.''

Kaçırmaya çalıştığım gözlerim neredeyse ters dönecekti.

''Olmaz öyle şey,''

''Başka çarem mi var anneanne? Burada kalıp çocukluk arkadaşım dediğim adamla şu yaşımda evlenip tüm gün Gülşen teyzenin dükkanında çekirdek mi çitleyeyim? İki yıla kalmaz torun da veririm kucağınıza, çok eğlenceli olur.''

''Ağzından yel alsın,'' dedi dizimi iterek. ''Birkaç gün daha sabret, eğer bir gelişme olmazsa tüm seçenekleri değerlendiririz.''

Ben kararımı verdim Nevin Sultan dedim içimden birbirimize iyi geceler dilerken. Bu karar beni nasıl yokuşlara itecek, kaç kez tökezletecek, kaç gece ağlatacak bilmiyordum fakat şu an yapılabileceklerin en iyisi buydu, gitmek.

│││

Karşımda süzülerek oturan iki asker karısına bakarak elimdeki askıyı kaldırdım.

''Şimdi bu etekle bu ayakkabı mı yoksa bu çantayla bu bere mi?'' Ayakkabıyı görmeleri için ayağımı kaldırırken berbat halde olan saçlarımın üzerine gelişi güzel koyduğum bere yere düştü.

''Hayatım,'' dedi Müjgan teyze tüm kırışıklıklarına rağmen güzel kalmayı başaran yüzünde güller açarken. ''Ayakkabıyı pek eteğine yakıştıramadım doğrusu, sade bir model olmalı sanki.'' Elini çenesine yerleştirirken gözlerini kıstı. ''Bere harika fakat el çantası yerine sırt çantası daha şirin duracaktır.''

''Sen Müjgan'a bakma,'' diye atıldı Semra teyze. ''Asıl böyle bir kombini sırtlayacak olan ayakkabı bu. Ayrıca sırt çantası neymiş, çocuk gibi. Senin gibi genç bir hanımefendinin eline böyle bir çanta yakışır.''

Güzden GüzelHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin